Her şeyin bir yarım kalışı vardır, Melahat. Eksik olmak, belki de tam olmaktır. Ama senin için tamamlanmamışlık, sadece kaybolmuşluk demek. Bu dünyayı bir türlü tam olarak tutamamak, elinden kayıp giden bir anı gibi. Ama sana bunu anlatmak, herhalde bir ömre bedel, çünkü senin için tamamlanmamışlık, sadece kaybolmuşluk demek.
Aşk, bir makyaj, bir oyun
Dünya sana ne verir ki? Bir yanılsama… Ama o yanılsama bile her an şekil değiştiriyor, Melahat. Biraz tutamıyorsun, biraz kenardan izliyorsun. Kimse sana gerçeği sunmuyor zaten.
Herkes bir acayip, Melahat. Ama sen de bir yerlerden bakıp, olabilecek en güzel yanılsamayı istiyorsun. Sonra, “Aşk” dediğin şey… Çözülmeye çalıştıkça daha da karışan bir düğüm. Oysa her şeyin başladığı yer burası: Takma kirpikler, biraz fondöten, işte o kırmızı ruj. Aşk, bir makyaj, bir oyun. Tam da böyle bir oyun. Bunu sana söyleyen kimse olmadı.
O yüzden ben makyaj yapmıyorum, Melahat.
Ve erkekler… Onlar da aynı, değil mi? Başta çok parlaklar, ama sonra bir şekilde soluyorlar. Ama senin takma kirpiğin bile onlardan daha dayanıklı. Kırılacak bir ip gibi, her şeyin başladığı yerden kopmak zorunda. Ama dur, Melahat… Bırak kopsun. Sadece bir an için, bırak.
O yüzden ben hiç kimseye aşık olmadım, Melahat.
Gri, bitiş değil, başlangıçtır
Bugün, kendi üzüntüsünle yüzleştin. Oturup gözlerini daldırdın bir yere. Bazen ağlamayı bile unuttum dediğin zamanlar oluyor. Ama içindeki o acı, hala orada. Bekliyor, öylesine. Bir oyuncak gibi, ona küsmüşsün. Hayallerin uzak, denizin kıyısına bile gelmeden, çok uzak. Gökyüzü gri. Ama ne zaman gri, bir son olmalı? Yok, Melahat. Gri, bitiş değil. Gri, yeni bir başlangıçtır.
Bırak griye çalsın Melahat.
Ve şu mutluluklar? Bu yaptığın photoshop’lar… Sanki her şey kusursuz, değil mi? Ama bildiğin bir şey var. Kusursuz olanın bedeli ağırdır. Bir gün o fotoşopların, o parıltıların kaybolacak. O zaman ne yapacaksın? Her şeyin yeniden baştan başlayacak gibi göründüğü o an. Yalanlarla bu kadar güzelleştirilen bir dünya var. Ama bir adım bile atmak, bir kez olsun gerçek bir şey yapmak, bir cesaret ister.
Kalabalık yalnızlıktan vazgeç
Ben mi?
Ben dışarıdayım, Melahat. Senin o takma kirpiklerinin ve senin derin olmayan bakışlarının arasında kaybolmadan. Senin hep “daha iyi” olma çabalarına inat, ben gerçeği görmekteyim. Hem de her seferinde biraz daha derinde. Çünkü sahte olamayacak kadar derin bir boşluk var içimde. O yüzden bu dünyanın içine ediyorum. Hem de farkında olmadan.
Şunu çok iyi biliyorum:
Ben hep tek başımayım, sende vazgeç bu yalnız kalabalıktan Melahat.
Özlem Ok- NHaber.nl