Teknoloji ilerledikçe gerileyen insanlık.
İçimde garip bir ilkel yaşam özlemi var şimdilerde…
Sabah horoz sesiyle güne başlamak
Tulumbayla su çekmek, taştan yapılmış bir fırında ekmek pişirmek, börtü böcekler eşliğinde kırlarda şarkılar söylemek …
Gözlerimi kapattığımda manzara eşsiz…
Ama, hayatlarımızı adeta kitlediğimiz teknolojik yaşamlarda kaçımız bu doğallığa su gibi aktık.
Balkonlarımızda bir avuç toprak dolu saksılardaki çiçeklere, maydanoz, nane ,süs biberlerine vurgun yaşamların esirleriyiz…
Değişim şart ve kaçınılmaz!
Bizim yaradılışımızda var olan topraktan uzak olmanın bedellerini çok ağır ödüyoruz ve ne yazık ki ruhlarımızın huzuruna da yansıyor bu durum.
Bir zamanlar çok sevdiğim, güzelliğiyle başımı döndüren İstanbul’a tahammülüm en fazla 24 saat.
Büyük şehirlerin duyarsızlığa doğru itilen insanlarına acıyorum artık…
Bir avuç ekmek parası yada dünyalık yatırımlarla hiçliğe giden hayatlar!
Ne yazık ki; sistem tıkır tıkır işliyor insanoğlu adına. Nefes al, ama tad alma!
Tek düze bir mod işlenmiş günümüz insanına.
Modern, çağdaş ve adı güya ; “KOLAYLAŞTIRILMIŞ YAŞAMLAR “.
Oysa bizden çalınan servetin kendisi olan ve sadece bizlere yaratıcımız tarafından sunulan doğal, yaşanılır şekilde tanzim edilmiş hayatlarımız var.
Özden epeyce uzaklaştık ve her attığımız kulaç, bizi biraz daha karanlığa çekiyor…
Tekrar öze dönüş hikayelerini duydukça da yenilendiğimi hissediyorum inanın.
Mutlaka sizde okumuşsunuzdur bir gazete sayfasında, tası tarağı şehirde bırakıp, toprağa koşan insanları…
Bende de başladı galiba içten içe göç. Tatlı bir heyecan sarıp sarmalıyor kalbimi düşledikçe…
Kapitalizmin neredeyse hücrelerimize işlemiş yaşamsal formlarını beynim artık kabul etmiyor.
Otomotik olarak para kazanmaya iten çarkın, bizden çaldığı değerleri, yitirilen öz duyguları, yanlızlaşan insanoğlunu gördükçe ve hissettikçe dağlara, taşlara adımlarım hızlanıyor!
Ya bırakın her şeyi kazandığımız parayla satın aldığımız gıdalar full zarar!
Üstelik, ‘Sağlık Bakanlığı’ diye bir kurum varken!
Hazır yoğurt yemeyin!
Neden?
Çünkü; gerçek sütle üretilmiyor ve katkı maddesi yoğun…
Peki, neden izin var bunca yoğurt fabrikasına?
Hemen bir başka örnek, hazır süt içmeyin, tereyağı almayın yarı yarıya katkı maddesi içeriği ve şimdilerde de çocukların temel ihtiyacı yumurta. Zavallı, hormon yüklü tavuklar!
Bunları tüketen insanlarda bıraktığı hasar kimin umurunda dersiniz?
Medeniyetin çarklarında gizli işleyen mekanizmaların tek hedefi insan!
Bütünün adı, KAPİTALİZM! Verdiğim bir kaç temel gıda ile ilgili örneklemeler ardı arkası kesilmeyecek kadar çok.
Hepimizin bildiği, ama satın almaktan da vazgeçemediği!
Ha paran ve aklın varsa atla arabana köy, köy gez al yumurtanı, tavuğunu, peynirini.
Ya çoğunluk ?
Velhasıl; yediğimiz gıdadan tutunda, soluduğumuz oksijene kadar ipotekli hayatlarımız… Uyuşuk beyinler, duygu yoksunu kalpler ve maddi beklentileri üst seviyeye taşınmış insancıklar… Evet, günümüz insanına hedeflenmiş tarihsel vizyon bu sevgili dostlar…
Ötesini düşünmek bile istemiyorum. Her anlamda çürük bir nesil ! Daraltılmış, sıkışmış mutsuz hayat sahipleriyle dolu bir dünya ve en trajikomik olansa onları iyileştirmek adına yüklenen psikolojik ilaçlar yığın.
Ki, bunlar dünyanın bir yarısında yasakken bizde yada bizim gibi ülkeler de serbest! İnsanoğlunun üzerindeki bu denetimsiz, denetimlerin(?) asıl sahibiyse hepimizin bildiği bir avuç üst akıl sahipleri; yani,katil kapitalizmin yaratıcıları!
Yok ben bunları düşündükçe aklım yanıyor. Bu modern, teknolojik, sömürgeci yaşamın kendime ait yaşam sınırlarına ulaşma riskini kısıtlayabilme hakkım var mı?
Var tabi.
O halde durma Aygül, koş ardında bırakacağın renkli canavara bir an bile bakmadan! Hedefin basmadan bir şalvar, taş, toprak harçlı bir çatı ve önünde bir avuç da olsa toprak olsun!
Ha, minik dostlarını da unutma!
Aygül Şamhili – Nhaber.nl