Türkiye’yi sarsan büyük depremin ardından, Hollanda’dan gelen arama kurtarma ekibinde yer alan Ahmet Aydın, Adıyaman’da enkaz altında kalan canları kurtarmak için gece gündüz çalıştı. “Bir kişiyi bile sağ çıkarabilmek için oradaydık” diyen Aydın, 10. gün enkazdan çıkarılan 10 yaşındaki Berat’la yaşadığı unutulmaz anı şöyle anlatıyor: “Bazen bir insanı hayatta tutan şey sadece nefesi değil, ona uzanan bir eldir.”
6 Şubat 2023…
O gece, sadece şehirler değil, milyonlarca insanın hayatı da yıkıldı. Yalnızca binalar değil, yuvalar da çöktü. Anneler evlatsız, çocuklar yetim kaldı; şehirler derin bir sessizliğe gömüldü. Türkiye’yi derinden sarsan bu büyük felaketin ardından, dünyanın dört bir yanından yardım ekipleri yola çıktı.
Hollanda’dan da sağlık çalışanları, polisler ve inşaat uzmanlarından oluşan geniş bir arama kurtarma ekibi hızla organize oldu. Bu gönüllüler arasında Ahmet Aydın da vardı. Tek bir amacı vardı: “Bir kişiyi bile olsa enkaz altından sağ çıkarabilmek…”
“Acının ve Umudun Tam Kalbine Gittik”
Uçak havalandığında herkes suskundu. Gidilecek yer yalnızca enkazın ortası değil, aynı zamanda acının ve umudun tam kalbiydi. Ekip, Gaziantep’e iniş yaptığında, zamanla yarıştıklarının bilincindeydi. Yetkililerin yönlendirmesiyle vakit kaybetmeden Adıyaman’a hareket ettiler. Ne ile karşılaşacaklarını bilmiyorlardı; ancak içlerinde tek bir duygu vardı: Bir cana daha umut olabilmek…
Adıyaman’a vardıklarında gecenin karanlığında arama kurtarma çalışmalarına başladılar. Şehirde ürkütücü bir sessizlik hâkimdi; ancak o sessizliğin içinde binlerce sessiz çığlık yankılanıyordu. Enkaz başında bekleyen annelerin çaresizliği, gözyaşları kurumuş babaların donuk bakışları, dua eden yaşlı eller… Acının bin bir yüzüne orada tanık oldular.
Bir baba, günlerdir çökmüş bir binanın önünde bekliyordu. Yüzü taş kesilmişti. Ne ağlıyor, ne konuşuyor, ne de bir yere ayrılıyordu. Ahmet Aydın ona yaklaşmaya çalıştı, fakat adam sadece boşluğa bakarak “Kızım içeride” diyebildi. O an kelimeler anlamını yitirdi. Bir babayı bile susturabilecek kadar derin bir acı, o enkazın altında saklıydı.
Umutların Tükendiği Anda Gelen Mucize
Ekip, günler süren arama çalışmalarında toplam altı kişiyi sağ olarak çıkarmayı başardı. Her biri, enkazdan hayata dönen bir mucizeydi. Ancak en unutulmazı, 10. günde yaşandı…
Moloz yığınlarının en alt zemin katından zayıf bir ses duyuldu. Önce belli belirsiz bir fısıltı, ardından boğuk bir nefes… Dakikalar saatlere dönüştü. Ekip, tüm gücüyle çalışmaya devam etti. Ve nihayet, taşların arasından küçük bir el uzandı.
Bu el, 10 yaşındaki Berat’a aitti. Aç, susuz ve karanlıkta tam on gün boyunca yaşam mücadelesi vermişti. Küçücük bedeniyle dev bir sabır taşı gibi direnmişti hayata. Onu çıkardıkları an, tüm dünya bir anlığına sessizleşti.
Berat’ın gözlerinde korku ve umut, acı ve yaşam aynı anda parlıyordu. O enkazdan sadece bir çocuk değil, hayatın kendisi çıkıyordu adeta. Ahmet Aydın, o anı şöyle anlatıyor:
“Bazen bir insanı hayatta tutan şey sadece nefesi değildir. Ona uzanan bir el, bir umut ışığı, bir sıcak gülümseme… O gün, Berat’ın elini tuttuğumda, aslında biz de hayata yeniden tutunduk.”
Yaşam ile Ölüm Arasındaki İnce Çizgi
Deprem bölgesinde, bir insanın çaresizliğini, ağlamaktan gözleri kuruyan bir annenin sessiz feryadını, umudunu yitirmemek için direnen babaların sabrını gördüler. Her sağ çıkarılan canla yükselen sevinç çığlıkları, her kaybedilen insanla çöken derin sessizlik… Deprem, yalnızca binaları değil, insan ruhlarını da yıkıyordu.
“O günlerden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı,” diyor Ahmet Aydın. “6 Şubat, artık bir tarih değil, milyonlarca insanın kalbine kazınan bir yara…”
Yaşam ile ölümün iç içe geçtiği o anlarda, bir insanın değerini, bir nefesin kıymetini, dayanışmanın ve umudun gücünü daha iyi anladılar. Enkazdan birini çıkarırken, o anın yaşam mı yoksa ölüm mü getireceğini bilmeden çabaladılar.
Ve orada fark ettiler…
Hayat ve ölüm, bir madalyonun iki yüzü gibi birbirine ne kadar yakın olursa olsun, insanlar her zaman hayata tutunmayı seçmeli.
“Unutmamak zorundayız,” diyor Aydın. “Çünkü unutulan her acı, bizi insanlığımızdan biraz daha uzaklaştırır. Ama hatırladıkça, dayanışmayı, sevgiyi ve umudu büyütürüz.”
.
Sedat TAPAN
Muhabir, journalist ,
0031616080987
Sedat.tapan@outlook.com