Necla Koçak
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Geleceğin Hollandası Göçmen Mozayiği…

Geleceğin Hollandası Göçmen Mozayiği…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Bir sabah uyanıyorsunuz, telefonunuzu elinize alıp günlük haberlere göz atıyorsunuz. Karşınıza çıkan başlık, bir dönemin sonunu işaret eder gibi: “Hollanda nüfusu, kısa süre içinde bir milyon arttı; bu artışın nedeni ise mülteciler ve yabancılar.” Haberin altındaki yorumları incelerken, Hollandalı vatandaşların kaygılarını ve endişelerini anlamaya çalışıyorsunuz.

Mahallenizde dolaşırken, çevrenizdeki değişim gözle görülür hale gelmiş durumda. Sokaklar, caddeler, parklar… Yeni satılık konutlar, çoğunlukla ASML veya Philips gibi küresel firmalarda çalışan yüksek eğitimli yabancılar tarafından, hem de değerinin üzerinde fiyatlarla satın alınıyor. Orta gelirli mahallelerde de durum farklı değil. Alt gelir gruplarının yaşadığı bölgelerde ise savaştan ya da yoksulluktan kaçan mülteciler ağırlık kazanmış durumda.

Son birkaç yıl içinde neredeyse “has Hollandalı” görmek zorlaştı. Özellikle pandemi sonrası çarşıya pazara çıktığınızda bu değişim daha da belirgin hale geldi. Her köşede yabancı kökenli insanlarla karşılaşıyor, farklı diller duyuyorsunuz. Bir an için kendinizi Eindhoven’da değil de, yabancı bir şehirde ya da o kibar kırılacak telden Türkçe nameler duyar olduk. Bir anda kendinizi İstanbul’un modern semtlerinden birinde gibi hissediyorsunuz.

Dünyanın dört bir yanından insanlar batıya ve bu ülkeye akın ediyor. İlk başta, “İnsan insandır,” deyip, farklı kültürlerle bir arada yaşamanın bir zenginlik olduğunu düşünüyorsunuz. Savaştan, yerinden- yurdundan olan insanlar diyorsunuz. Ancak, bu hızla değişen demografik yapının toplumda derin kaygılar uyandırdığı da yadsınamaz bir gerçek. Nereye baksanız, farklı bir yüz, farklı bir kültür… Kendi mahallesinde bile kendini “yabancı” hissetmenin ne demek olduğunu artık en iyi Hollandalılar anlıyor.

Hollanda, gerçekten de “Hollanda” olmaktan çıkıyor mu?

Küreselleşen dünyanın etkilerini her geçen gün daha fazla hissediyoruz. Bir zamanlar her ülkenin kendine özgü bir yerli halkı vardı. Bu insanlar, tanıdık bir kimliği temsil ediyordu; Hollandalı, Alman ya da Türk… Ancak şimdi, yerli halk kavramı giderek silikleşiyor ve yerini, karmaşık bir dünya insanı profiline bırakıyor. Bu göç dalgası ve kültürel değişim karşısında, “yerli halk” kavramı adeta buharlaşıyor.

Toplumun bir kesimi bu duruma “Artık yeter!” diyerek tepki gösteriyor. Son seçim sonuçlarına bakıldığında, bu sesin duyulmakta olduğu açıkça görülüyor. Ancak, dünya genelindeki dengeler öylesine değişmiş durumda ki, bu akımı kısa vadede durdurmak pek mümkün görünmüyor.

Bugün itibariyle, Hollanda’nın nüfusu 18 milyona ulaşmış durumda. Bu artışın büyük bir kısmı, Ukrayna ve Suriye’den gelen göçmenler sayesinde gerçekleşti. Beyin göçü ve siyasi ilticayı da bu tabloya eklediğimizde, CBS’in verilerine göre, nüfus artışı beklenenden çok daha hızlı ilerledi. Savaşlar ve ekonomik krizler gibi “beklenmedik” faktörler, bir anda gözle görülür bir milletler mozaiği yarattı.

Bu durumun beraberinde getirdiği sorunlar elbette var. Yeni bir toplum düzenine geçiş, dengesizlikler, kültürel uyum meseleleri ve konut sıkıntısı başlı başına bir problem. Expatlara sunulan olanakların, burada doğup büyüyen gençlere sağlanmaması ve sistemin adaletsizliği, sosyal hizmetler üzerindeki baskıyı daha da artırıyor. Yeni gelenler yalnızca bilgi ve tecrübelerini değil, beraberlerinde kendi sorunlarını da getiriyorlar.

Meseleye biraz mizahi yaklaşırsak; sonuda Hollanda, tarih boyunca denizle savaşarak toprak kazanmış bir ülke. Belki şimdi de “insan seliyle” baş etmenin bir yolunu bulur!

Ancak asıl düşündürücü olan, Hollanda’daki doğum oranlarının dramatik bir şekilde düşmesi. Ortalama yaş 42,6’ya yükselmiş durumda; kadın başına düşen çocuk sayısı ise 1,43’e gerilemiş. 1980’lerden bu yana bu kadar düşük bir oran görülmemişti. Bu gidişle, gelecekte Hollanda’nın “yerli” nüfusunu müzelerde sergilemek zorunda kalabiliriz!

Geleceğin Hollanda’sı, belki de bir göçmen mozaiğine dönüşecek.

Sonuç olarak, hızla değişen bir toplum ve kültürün parçası haline geldik. Ancak bu değişimle ne kazandık, ne kaybettik? Bu soru hala gri bir alan olarak karşımızda duruyor. Türkiye’den gelen expat göçmenlerle, Hollanda’da doğup büyüyen Türk kökenli vatandaşlar arasındaki fark bile artık çok bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Yeni gelenlerle birlikte eski köye, yeni adetler, yaşam tarzları, alışkanlıkları ve farklı dünya görüşleri hayatımıza girdi.

Bir zamanlar katıldığım bir seminerde, “Kültür nedir?” sorusuna verilen cevap, bugünkü durumu özetliyor: “Her ülkenin, her topluluğun kendine özgü kültürel değerleri vardır, ama bu değerler zamanla değişir. Çünkü kültür, dinamik ve sürekli evrilen bir yapıdır.”  50 yıl içinde neler değişti, neler… O gün “asla” dediğimiz pek çok şey, bugün hayatımızın merkezinde! Hollanda artık o eski Hollanda değil.

Belki de eski Hollanda, yeni bir geleceğe yerini bırakıyor. Ve bu gelecek, ne kadar yabancı görünse de, artık bizim bir parçamız olacak.

 

Necla Koçak- NHaber.nl

Geleceğin Hollandası Göçmen Mozayiği…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir