1. Haberler
  2. Haberler
  3. Hollandalı Türk Gazeteci Yalçın Çakır vefat etti

Hollandalı Türk Gazeteci Yalçın Çakır vefat etti

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu sabah usta gazeteci Yalçın Çakır’ın vefat haberi Hollandalı Türkleri derinden üzdü. Nhaber.nl ailesi olarak merhuma rahmet, başta eşi Kadriye Çakır olmak üzere tüm dost ve yakınları ile basın camiasına başsağlığı diliyoruz. 

yalcin cakirve yavuz nufel

Sabah Gazetesi’nin Hollanda Temsilciğini üstlenen Hollandalı Türklerin yakından tanıdığı, renkli ve babacan kişiliği ile Hollanda Türklerinin en renkli simalarından olan Yalçın Çakır bir süredir sağlık sorunları ile mücadele ediyordu. Bugün vefat haberi Hollandalı Türkleri yasa boğdu.

Merhum Yalçın Çakır’ın cenazesi bugün öğle namazını mütekiben Hellevoetsluis HDV Eyüp Sultan Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından İstanbul’a uğurlanacak.Yarın 06/08/2024 İstanbul Karacaahmet Camii’nde oglen namazının ardından  Kuzguncuk Mezarlığı’nda toprağa verilecek….

 

WhatsApp Gorsel 2024 08 05 saat 10.21.14 a8ca64ee

Hollanda’ya Türk işçi göçünün 40. Yılında Genel Yayın Yönetmenimiz Yavuz Nufel’in yazdığı 40 yıl, 40 insan 40 Öykü kitabında yer alan öyküsü ile Yalçın ağabeyimize Allahtan Rahmet, Çakır ailesine başsağlığı ve sabır diliyoruz.

ali kirca yavuz nufel yalcin cakir

YALÇIN ÇAKIR – 7’DEN 70’E HERKESİN AĞABEYİ

WhatsApp Gorsel 2024 08 05 saat 10.21.08 da5dfbac

Türkiye’nin en fırtınalı yıllarından 1971’in sonlarına doğru hayatının baharında (25 yaşında) Hollanda’ya gelmiş Yalçın Çakır. Her ne kadar Türkiye siyasi gündemlerle, öğrenci olaylarıyla çalkalandığı yıllar olsa da; onun için işin başı varsa yoksa eğitim ve spordur İstanbul’daki yaşamında. İstanbul’un Kadırga semti bugün meşhur sanatçı Seda Sayan’ın ‘Kadırgalı Aysel’ sözleriyle gündemdeki yerini korurken “O zamanlar futbolun beşiğiydi ve gazeteciliğin can damarı Bab-ı Ali’ye yakın oluşu nedeniyle gazetecilik mesleğine ilginin olması da doğaldı.” Diyor, kökeni Rize’ye dayanan, doğma büyüme Kadırgalı Yalçın Çakır. Dile kolay dolu dolu, tamı tamına otuz bir yıl. Hayatının yarısından fazlası gurbette geçmiş! Hollanda’da yediden yetmişe herkesin Yalçın ağabeyidir o.

Hollanda’da spor denildiğinde ilk akla gelen isim. Önünüze çıkan bir kişiye “Sabah Gazetesi-ATV televizyonu denince aklınıza gelen ilk şey nedir?” diye sorsanız; en sevilen yazar, en çok seyredilen dizi unutulur ama “Yalçın Çakır” der vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu. Hollanda’daki vatandaşlarımızın dününü, bugününü ve gazeteciliği konuştuk Çakır Ağabeyle.

WhatsApp Gorsel 2024 08 05 saat 10.21.09 68a0b552

“70’li yılların sonu, 80’li yılların başlarında Türkiye’ye paralel olarak Hollanda’da da vatandaşlarımızın kendi aralarında örgütlenmeye önem verdiği yıllardır. Her bölgede çeşitli görüşlere sahip derneklerin kurulduğu, derneklerin federasyon çatışı altında birleşmeye başladıkları yıllar bunlar. Spora, özellikle futbola meraklı gençler kendi aralarında kurdukları takımlarla maç yapabiliyorlardı” diye söze başlıyor Yalçın Ağabey.

Türk basını içinde belli bir yeri olan Tercüman gazetesi desteği ile Hollanda Türk Spor ve Kültür Federasyonu (HTSKF) kurulur. Federasyon’un başkanı kimdi diye sormaya gerek duymuyoruz. Evinin salonu, çalışma odasının duvarları çerçevelenmiş tarihi belgeler ile dolu. Fotoğraflar, dolaplardaki plaketler bize HTSKF başkanının Yalçın Çakır olduğunu anlatmaya yetiyor da artıyor bile.

“Sadece başkan olarak değil, HTSKF’nun her kademesinde görev yaptım.” diye ekliyor ne düşündüğümüzü anlamış kurt bir politikacı (pardon gazeteci) edasıyla. Kısa adı İOT olan Türkler için Danışma Kurulu’nun kuruluş aşamasında da adına rastladığımız Yalçın Çakır, bu yoğun temposunun yanı sıra gazetecilik mesleğini de hâlâ başarı ile sürdürüyor.

“Hangi kurumlarda, basın yayın organlarında görev aldınız, çalıştınız?” diyorum.

“Eski adıyla NOS, şimdiki adıyla NPS Türkçe radyo yayınlarında spor köşesi programlarını, bir dönem NOS TV Türkçe “Pasaport” adlı programda spor haberleri ve yorumlarını, Tercüman, Sabah, Fotomaç gazeteleri ile ATV’nin Hollanda temsilciliklerini yaptım. Bu ülkesel gazete ve TV’lerin yanı sıra çeşitli yerel basın organlarında çalıştım.” ATV’ nin Avrupa yayınlarına son vermesi, Sabah gazetesinin Avrupa’da yayınlanmamasına rağmen, bugün gazetenin Türkiye baskılarında ve ATV’nin yayınlarında Hollanda çıkışlı bir haberin altında mutlaka “Yalçın Çakır” imzası vardır. Bir yıl önce Hollanda’da yayın hayatına başlayan Merhaba Medya’nın Genel Yayın yönetmenliğini de yapmakta Yalçın Ağabey.

WhatsApp Gorsel 2024 08 05 saat 10.21.11 ed47f621

Sayıları her geçen gün artan ve kalitenin giderek düştüğü Hollanda’daki Türkçe yerel yayın organlarına (gazete, dergi, televizyon) çıktığı günden beri ağırlığını koyan, gazeteciliği bilen, deneyimli çalışma arkadaşları ile bu işin çocuk oyuncağı olmadığını kanıtlayan Merhaba Medya’nın kalitesini anlatmak için o zamanlar çalıştığım gazetede “Merhaba Medya Çıtayı Yükseltti” başlığını kullandığımı hatırlatıyorum kendisine.

“Evet, çıta devamlı yükseltilmek, yüksekte tutulmak zorunda; siz olayları ve gündemi yakalamak için bir işe soyunmuşsunuz. Çağın ve olayların çok arkasından giden bir yayın organı olamaz. Olsa bile size güvenen, sizi takip eden, okuyan insan bulamazsınız.” diye mesleğe nasıl başladığını hafızasının arşivlerini yoklamada, dün gibi anlatıyor.

“İstanbul’da amatör futbol müsabakalarının takibi ile başladım. Hollanda’ya geldiğimde hatırladığım kadarı ile üç Türk gazetesi ve bunların temsilcileri vardı burada. Bir süre sonra Tercüman’ın temsilcisi Şadi Tatlı, Türkiye’ye kesin dönüş yaptı. Tercüman gazetesinin Belçika temsilcisi Sıtkı Uluç ile tanıştım. Daha sonra gazetenin Avrupa baskıları yazı işleri müdürü olan Sıtkı Uluç ve çalışma arkadaşı Yusuf Çınal bana telefon ederek; “Biz Hollanda’ya gelip gazetemiz için biraz haber yapacağız, yer, mekân ve kişiler konusunda bize yardımcı olur musun?” dediler. Uluç ve Çınal’ı karşıladım, aradan kısa bir süre geçmişti ki bana; “Biz buraya gazetenin genel merkezinden aldığımız yetkiyle gazetenin temsilciliğini sana teklif etmeye geldik.” dediler. Onların bu teklifini dört ay kadar düşündükten sonra kararımı verip çalışmaya başladım. Tabiiki bu dört ayın bende uzunca bir hikayesi var. Tercüman kapanana kadar görev yaptım. Daha sonra Sabah gazetesinin Frankfurt yakınlarında Mörfelden’de tesislerini kurarak ikinci kez Avrupa’da yayın hayatına girişi sırasında gelen teklifi değerlendirerek Sabah’ın, Fotomaç’ın Hollanda temsilciliğini üstlendim. Yayın hayatında kaldığı süre içinde ATV Avrupa Hollanda temsilciliğini sürdürdüm. Hâlen bu kuruluşlarla Türkiye’ye yönelik çalışmalarım sürüyor.”

MERHABA MEDYA

“Hollanda’da yaşayan Türk toplumuna ilişkin çıkardığımız Merhaba Medya adlı gazetede, topluma burada onları yakından ilgilendiren ekonomik, sosyal, kültürel ve tüm diğer alanlardaki haberleri ulaştıran bir çalışmamızdır.” Oysa Avrupa’da gazeteci (muhabir) olmak, özellikle de bir gazetenin, televizyonun temsilcisi olmak çok yorucu ama ayrıcalıklı bir iştir. Bu çalışmaları Türkiye’deki düzenle karşılaştırmak bile mümkün değildir. Bilmeme rağmen yılların deneyimli gazetecisinden duymak istiyorum. “

“Avrupa’da gazeteci olmak farklı bir çalışma alanı ve farklı bir duygu. Eğer Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde bir gazeteyi temsil ediyorsanız her zaman dersini çalışan bir öğrenci gibi olmak zorundasınız. Bir gün milli futbol takımını, bir başka gün basketbolu veya voleybolu takip ederseniz. Siyasiler, bakanlar, başbakanlar, milletvekilleri gelir. Konu, AB’dir, ikili anlaşmalardır, toplantılar, demeçler… Bunun örnekleri uzar gider. Eğer bu işi seviyorsanız dersinizi çalışmak zorundasınız. Zamanında dersinizi iyi çalışmışsanız sorun yoktur, zaman, haber, bilgi, akar gider bağlı olduğunuz yayın kuruluşunun mutfağına. Habere ilişkin girdiğiniz toplumlarda toplumun o anki psikolojik yapısı sizin çalışmanızı kolaylaştırır veya zorlaştırır.

yalsin oakir ziyaret

Ben Hollanda’da Türk basınının kendi arasındaki ilişkileri epeyi kopuk olsa da, toplumuyla birlikte olduğuna ve onlarla bir bütünü oluşturduğuna; bunun da diğer Avrupa ülkelerinden farklı bir görünüm yarattığına inanıyorum. Ayrıca bu durumun da memnuniyet verdiğini söyleyebilirim. Avrupa’da eğer masa başı gazeteceliği yapmıyorsanız şartlar oldukça zordur. Sizi yorar, yıpratır.” Yalçın Ağabey’in nasıl yıprandığına, gençlere taş çıkartan performansına, birlikte takip ettiğimiz birçok haberde şahit olmuşumdur. Buna rağmen birçok okuyucu bir iki dakikada okuduğu bir haber için altında imzası olan gazetecinin kaç saatini verdiğini düşünmez bile.

Her şey bir yana, gazetelere olan ilginin azalması diye bir durum söz konusu. Müşteri (okuyucu) her zaman haklıdır, şeklinde bir söz varsa ve bu doğruysa, gazetelere ilginin azalmasına, okur sayısının düşmesine ne diyecekti Yalçın ağabey?

“Gazetelere olan ilgisinin azalması doğru. Yalnız bu dünyanın her yerinde böyle. Bu gelişelişen teknolojiye paralel olarak kişilerin haber alma olasılığının genişlemesi ile kıyaslamak daha doğru olur kanısındayım. Ama bu durumu haber alma ilgisizliği olarak değerlendirmemek lazım. Bir de insanlar yorumdan daha çok kendisini ilgilendiren haberleri arıyor. Hollanda’daki Türk basın ordusunun burada yaşayan toplumumuza yeterince ulaşamadıkları, ulaşmak için çaba göstermedikleri ve toplumumuzu yakından ilgilendiren haberleri onlara ulaştırmadıkları kanısındayım. Ayrıca bu düşüncelerimi burada seslendirmiş oluyorum. Gazeteci öncelikle kendini iyi tanımalı, toplumun bireylerinden biri olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır. Az önce söylediklerimi unutmayan gazeteci de başarılı olur, başarılı gazeteci olur. Siz insanlara ne kadar yakınsanız, haber kaynakları size o kadar yakındır.

ANILAR, ANILAR, ŞİMDİ GÖZÜMDE CANLANDILAR

Hep karşımdakiler “O zamanlar…” diye başlar sözlerine, yıllar öncesine ait bir olay, bir anı anlatmalarını istediğimde. Bu kez ben başlıyorum. O zamanlar faks, dijital fotoğraf makineleri, elektronik posta, İnternet yoktu. Topladığınız haberler, fotoğrafları nasıl ulaştırıyordunuz? Örneğin zamanımızdaki teknik olanaklar sayesinde gazete baskıya girmeden yarım saat önce bir haber yollayabilir, okuyucu da yarınki gazetede bulur haberi. Biraz da “O zamanların” çalışma şartlarından bahsetmeniz gençlere masal gibi gelse de, hepsi öyle gerçek ki… Değil mi ağabey?

“Her mesleğin kendine has sorunları, hatta büyük sorunları vardır. Bunlar bitmez. Örneğin; yıllar önce Hollanda’daki basın mensupları çektikleri fotoğrafları evlerinde oluşturdukları karanlık odalarda (burası da genellikle camı küçük ve daha karanlık olabildiğinden tuvaletler olurdu) banyo eder, yazılarını daktiloda yazar (özel durumlarda daktilonun yerini teleks alırdı ve bu büyük bir lükstü) hazırladığı zarfı gazetesine bir an önce ulaştırmak için havaalanının yolunu tutardı. “Acaba hangi yolcu bunu İstanbul Atatürk Havalimanı’na götürür?” diye yolcuların gözünün içine bakardı. Bu haftada en az bir iki kez tekrarlanırdı. Bugünlerde dizüstü bilgi sayarları, digital kameralar var ama bu kez de farklı sorunlar farklı zorluklar çıktı ortaya.”

“Sabah erken kalkan sanatçı oluyor” diye bir deyim var, müzik dünyasına adım atan günü birlik sanatçıları hicvetmek için. Hollanda’da da sayıları her geçen gün artan Türkçe yayınlar (gazete, dergi) konusunda da aynı şeyi söylebilir miyiz?

“İster taraflı, ister tarafsız, bir yayın organı yıkıcı olmayan, toplumu bilgindirmeye, toplumu birçok konuda haberdar etmeye yönelik, toplumumuzla kurumlar arasında köprü görevi yapan, bunun için büyük emekler verilerek topluma sunulan bu gazete ve dergileri hatta bunları bilgisayar kanalıyla WEB sayfaları ile gerçekleştiren yayın organlarının tümünü buradaki toplumumuz açısından artı değer olarak görüyorum. Fakat her oyunun kendine göre bir kuralı vardır. Daha da önemlisi gazetecilik bir oyun değildir. Kuralları vardır. Türkçe yayın organı çıkarılıyorsa öncelikle “dil” konusuna dikkat edilmelidir. Dilin de kendi içinde kuralları vardır, göz önünde bulundurulmak zorundadır. Çünkü okuyanlar sizin yazdıklarınızı doğru örnek olarak alacak, kaynak olarak belki de sizin yayınınızı gösterecektir. O yüzden bu işi yapan kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın dikkat etmesi gereken çok önemli noktalar var. Kaynağı kesin olmayan (yalan, asparagas, masa başı haber) bir haber toplumun yanlış yönlendirilmesine sebep olabilir. Mesleğin büyüsüne kapılıp ayakları yerden kesilmemeli özellikle bu işe başlamış gençlerimizin.”

“Haklı olarak 80’li yılların ikinci yarısında Hollanda’ya geldiğimde yüzlerce Türkçe yayın yapan radyo duymuş, konuştukları Türkçe’nin anlaşılması bir yana, burada başka meslekten Türk genci yok sanmıştım. Çok geçmeden bunların hobi olduğunu; üç, beş yüz Gulden (150-250 Euro) veren herkesin bir yayın cihazı alarak radyoculuğa, sunuculuğa soyunduğuna şahit olmuştum. Daha da ilginci, hiçbirinin yayın müsaadesinin olmamamsıydı. Bu radyolar polis tarafında yakalanıyor, yerine yenileri açılıyordu. Gerçek mesleği radyo yayıncılığı olmayan gençler, yakalanmaktan bıkmışlar; bu süre sonra meraklarını da aldıkları için bu işten birer birer vazgeçmişlerdi. Şu anda tahsili, eğitimi ne olursa olsun 80’li yıllarda radyo yayıncılığına olan merak ve ilgiyi yazılı basın için söylemek mümkün. Fakat radyolar gibi kaçak (korsan) değil hiç biri. Şu anda sayıları otuzu bulan bu tür yayınlar arasında Merhaba Medya ile birlikte ele avuca gelen bir iki yayın dışında hepsinin bir süre sonra yok olması kaçınılmaz. Bu tespitlerimden sonra ben yılların deneyimli gazetecisine Hollanda’daki vatandaşlarımızın 40 yıl önce 40 yıl sonrasını soruyorum.”

“Bir yıllığına, bir arsa, ev parası için gelen insanların bir bölümünü bugün Hollanda’daki yaşlılar bakım evlerinde ziyaret ediyoruz. Almış olduğumuz mezar yerlerinde onlar için dua ediyoruz! Bu şu demek oluyor; bir yıl için gelmiştik, gelmişlerdi; artık yerleşik düzene geçtik, yâni kalıcı olduk demektir. Okulumuz, camimiz, spor kulüplerimiz tiyatromuz, millevekillerimiz ve artık kendi mezarlığımız bile var. (Bir an gözünün önünden ebediyete intikal etmiş onlarca tanıdığın silik fotoğraf kareleri geçiyor olmalı diye düşünüyorum.) Gidici değiliz, buranın yerlisiyiz artık. İnsanlar bu cümleyi açarsa herhalde 40 yıl öncesi ve sonrası için romanlar yazılabilir. Gurbetçi Destanı’nı da senin yazdığını biliyorum. Geride bıraktığımız 40 yıl, önümizdeki 40 yıl’a ışık tutancaktır ve Hollanda’da ki Türkler her yönüyle kendini kanıtlamış bir toplum olacaktır. Düşünebiliyor musunuz, 40 yıl öncesinin geçici işçisinden, misafir işçisinden, gurbetçisinden, modern kölelerinden, bugünlere gelmek, az yol kat etmek midir?”

Spor yapmayı çok sevdiğini, zamanında futbol başta olmak üzere, basketbol ve voleybolun yanısıra, yüzme sporu da yaptığını söyleyen Yalçın Ağabey, geçirdiği kalp ameliyatının ardından sporun her dalı için sadece iyi bir seyirci olduğunu sözlerine ekliyor.

“Benim için en güzel zaman dilimi dost sohbetlerinin olduğu zamanlardır.” diye başladığı cümlesini, “Ne yazık ki zamanın büyük bir kısmını bilgisayarın arkasında geçiriyoruz!” diye tamamlıyor, hayıflanarak…

O hâlde sıradan bir gün, 24 saat ve Yalçın Çakır…

“Ben, her 24 saatin, bundan sonraki 24 saatlerin 48 saat olmasını diliyorum. Bu şekilde belki benim de bir çalışma programım olur, hayal bu ya… Güne böyle başlıyor, günlerimi böyle sürdürüyorum.”

Elli sekiz yaşına ve geçirdiği kalp ameliyatına rağmen bir günün kendisine yetmediğini yineliyor. Bizim için o hala yirmi beş yaşındaki bir delikanlı. O yılların enerjisini taşıdığı her davranışından belli oluyor. Hollanda’ya bekar olarak gelen Yalçın Çakır, 1971 sonlarına doğru İstanbul’da Kadriye Hanımla evlenir. Biri erkek (Cemil) ikisi kız (Ceyda ve Banu) olmak üzere üç çocuğu var Çakır çiftinin. Cemil ve Ceyda ikinci kuşağa örnek gösterilebilecek başarılı gençlerimizden, ikisi de yüksek okul mezunu. Banu ise; “okuma gayreti içinde” diye cevap veriyor Yalçın ağabey.

Nice sağlık dolu yıllara Yalçın Ağabey. Emeklerin yerde kalmayacak. Yolumuzu aydınlatıyorsun, iyi bir örneksin. Sağ olasın.

Yavuz Nufel 40 Yıl 40 İnsan 40 Öykü

Hollandalı Türk Gazeteci Yalçın Çakır vefat etti
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir