M.Ö. 5. yüzyılda Knidos kralının kızını zehirli bir yılan sokar.
Yüzü morarır, ateşi yükselir, Kan-ter içinde prensese bakan hekimler krala tek cümleyle, ‘Maalesef.’ Derler.
Knidos prensesi babasına yalvarmaya başlar,
-Baba ne olur bir şeyler yap.
-Yaşamak istiyorum baba.
-Kurtar beni….
O yalvardıkça, kral kahrolur çünkü biricik kızı ölürken, onun elinden bir şey gelmez.
Üstelik iyi bir kraldır. Halkıyla ilgilenen, yoksullara yardım eden, hükmettiği topraklarda adaletli…
Tanrıların kendini neden cezalandırdığına anlam vermez ve isyan eder;
-Ey tanrılar; neden ben, neden kızım?
Ne kötülük yaptık, sizler bugünler için varsınız.
Yoksa, yok musunuz?
İnandığı, seslendiği, yardım istediği Tanrılardan ses çıkmaz!
Baba kral dua da ve isyanda prense ateşler içinde sabahı ederler.
Prensesin yüzü gözü şişmil tanınmayacak hale gelir, üztüntüden kralın da bir gecede saçları bembayaz olur. Hekimlere göre prensesin saatleri sayılıydı ve akşama çıkacağı bile mümkün değildir.
Tüm ümitlerin tükendiği o anlarda kralın yanına yaklaşan yaveri,
‘Kralım dışarıda bir balıkçı var, kızınızı kurtarabileceğini söylüyor.’ Der.
Simi’den gelen bir balıkçıdır gelen. Hasta yatağında yatan prensesi odasına alırlar balıkçıyı. Balıkçı boynundaki meşin keseden tahta bir kutu çıkarır, içindeki merhemi genç kızın tüm bedenine sürer ve ‘Üzülmeyin kralım, kızınız ölmeyecek, şişlikleri yarına kalmaz ine, ertesi gün de ayağa kalkacak…’ der…
Simi Ege Deniz’inde Datça limanına 8 km, Bozburun limanına ise 6,5 km uzaklıkta bir adadır. Simili balıkçı, bu merhemi kendisi gibi balıkçı olan dedesinden öğrendiğini; yörede yetişen otlarlar ve yosun karışımı ile yapılan bir merhemdir.
Balıkçı dedesinin bu merhemi zehirli balıkların soktuğu insanlarda kullandığını ve ölümden kurtardığını söyler krala.
Balıkçı sarayda misafir edilir, çok geçmeden prensesin şişleri inmeye başlar, ertesi gün ise sapasağlam ayağa kalkar…
Kral kızının iyileştiğini gören kral tarifi imkansız mulu olur ve emreder, “ Balıkçı bugünden itibaren sarayda kalacak, hekimler hepiniz bu balıkçının emrinde çalışacaksınız. Dağları, taşları, ormanları tarayın; çiçekleri, otları, bitkileri araştırın, denizlerdeki yosunları inceleyin, ilaçlar yapın, insanları kurtarın. Krallığım bu konuda size her türlü desteği verecek” der.
-Derler ki, tarihin ilk bilimsel tıp adımı, işte o gün atıldı.
– Derler ki, tıbbın babası Hipokrat, işte bu adımlardan yola çıktı.
– Derler ki, tarihin ilk bilimsel farmakoloji merkezinin Anadolu’da kurulmasını nedeni, işte bu Simili balıkçı.
-Ve hatta derler ki, Anadolu yüzlerce yıl koca Karia İmparatorluğu’nun toprakları olduğunda ‘Koca Karia İlacı’ sözü, yüz yıllardır Anadolu’da ‘Koca Karı İlacı’ diye söylenmeye başlamıştır.
Derleyen: NHaber yazı ekibi