Batısından doğusuna tüm Afrika’da yüzyıllar boyu Batılı güçler tarafından yapılan köle ticareti, kıtada hala izlerini koruyor. Birleşmiş Milletler (BM), 2 Aralık 1949’da insan ticareti, cinsel istismar, çocuk işçi çalıştırma ve zorla evlendirme gibi köleliğin çağdaş formlarını yok etmeyi amaçlayan yasa tasarısını kabul etti ve 2 Aralık dünya genelinde “Köleliğin Kaldırılması Günü” olarak kutlanıyor.
AA muhabiri, Batılı güçlerin Afrika kıtasında yüzyıllar boyu devam ettirdiği köle ticaretine ilişkin faaliyetlerini derledi.
Kölelik denilince akla ilk gelen Batılı güçler, 15’inci ve 19’uncu yüzyıl arasında milyonlarca Afrikalı yerliyi topraklarına ve sömürgelerine taşımak için birbiriyle yarıştı.
Batı Afrika, uzun yıllar köle ticaretinin ana durağı olurken, pek çok ülke sömürgelerini genişleterek Doğu Afrika ve Güney Afrika limanlarından da köleleri “Yeni Dünya”ya taşıdı.
Afrika’dan Atlantik Okyanusu ötesine taşınan kölelerin sayısı net olarak bilinmezken, bu rakamın 25-30 milyon dolaylarında olduğu tahmin ediliyor.
Afrika’nın pek çok ülkesinde geçmişi milattan öncesine kadar uzanan köle ticareti, genellikle savaşlarda ya da yerli halk arasından esir edilerek varlıklı ailelere hizmet etmek için satılan kölelerden oluşuyordu.
Afrika kıtasına Avrupalıların ayak basmasıyla kıtalar arası özelliğe kavuşan ve gemilerle kitlesel köle ticaretinin başladığı dönem 15’inci yüzyıl oldu.
15. yüzyıla kadar Doğu ve Kuzey Afrika’daki limanlardan hizmetçi olarak gönderilen ve görece birçok hakka sahip olan köleler, Portekizlilerin Batı Afrika kıyılarında yakaladıkları kişileri köle olarak satmaya başlaması ve düzenli seferler düzenlemesiyle yeni bir ticaret şeklini aldı.
Amerika’nın keşfi sonrasında ve Hollanda, İspanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin sömürge yarışına girmesiyle köleler zamanla ana ticaret ögelerinden biri haline geldi.
Kölelerin hem okyanusu geçerken hem de vardıkları topraklarda gördükleri insanlık dışı muamele zamanla köleliğe karşı tepkilerin artmasına ve 19’uncu yüzyılın sonuna doğru köleliğin yasaklanmasına yol açtı.
Batı Afrika kıyılarında köle ticareti için en fazla kullanılan limanlar Benin, Gana, Senegal, Gambiya, Kongo, Nijerya ve Angola’daydı.
Batı Afrika’dan kölelerin taşınmasında baş rolü İspanyollar ve Portekizliler oynarken bu ülkelere sonraki yüzyıllarda Hollanda ve İngiltere eklendi.
Portekizlilerin, Batı Afrika sahillerinden alarak taşıdıkları kölelerin son durağı ise sıklıkla Brezilya, Karayip Adaları ya da Kuzey Amerika oluyordu.
17’nci yüzyılın başına gelindiğinde İtalya, İspanya ve Portekiz’deki köle pazarlarında satılan kölelerin sayısının 50 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. O dönemde köle tüccarlarının bir at karşılığında 25-30 köle sattığı belirtiliyor.
17. yüzyılda Orta ve Batı Afrika’dan köle taşımaya başlayan Fransız tüccarlar, daha sonra Afrika’nın doğusundaki Madagaskar’da da ticari üsler elde etti.
Fransızlar, 17. ve 18. yüzyılda Morityus ve Reunion adalarına götürdükleri kölelerin büyük çoğunluğunu ise Madagaskar’dan getiriyordu.
Fransızların taşıdığı tahmin edilen köle sayısı ise yaklaşık 2 milyon.
Senegal’in başkenti Dakar açıklarındaki Goree Adası da Batı Afrika’daki köle ticaretinin en önemli merkezleri arasında yer alıyor.
Portekizlilerin 1450’de küçük bir taş kilise inşa ederek yerleşime açtığı Goree Adası, 1677’de Fransa’nın kontrolüne geçti. Fransa’nın adadaki hakimiyeti, 1960’ta Senegal’in bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etti.
UNESCO koruması altındaki adayı bugünkü hüzünlü şöhretine kavuşturan ise 1780’de inşa edilen “köle evleri” oldu.
Kıtanın batı tarafından toplanan Afrikalılar, yeni dünyaya yapacakları yolculuk öncesi bu evlerde sağlık durumları, yaş ve boylarına göre birbirlerine zincirlenerek haftalarca bekletildi.
Bazı köleler, köle evinin okyanusa açılan kapısından, Portekizce de “yüzen mezar” manasına gelen “Tumberio” isimli gemilere bindirilerek Avrupa ve Güney Amerika’ya gönderildi, bazıları köle pazarlarından 1 kilogram pirinç ya da patates karşılığı satıldı bazıları da inşaat ve ev işlerinde çalıştırıldı.
Köle tüccarlarının buluşma noktası olan Goree Adası’nda, milyonlarca Afrikalının köle olarak alınıp satıldığı tahmin ediliyor.
Avrupa’daki Nantes, Rochelle, Bordeaux, Liverpool, Bristol, Amsterdam, Lizbon limanlarından kalkan gemilerin, Afrika’nın çeşitli yerlerinden toplanan genç ve sağlıklı köle adaylarının sergilendiği Goree Adası’na geldiği biliniyor.
Erkek kölelerin “değeri”, boyları, kiloları ve kas durumlarına göre belirlenirken, kadın ve çocuklar da ise kıstas diş ve genel sağlık durumlarıydı.
Afrika, Avrupa ve Amerika kıtaları arasında gerçekleşen ham madde ve kölelerin satılmasıyla yapılan üç köşeli ticaret, yüz yıllarca Fransa, Portekiz, İngiliz ve Hollandalılar tarafından sürdürüldü.
Avrupa’dan getirilen ürünler köleler karşılığında buraya bırakılırken, Batı Afrika’dan alınan köleler de ham madde karşılığında Amerika’daki tarım arazilerine taşındı.
İngiltere’nin Amerika’da kurduğu yeni kolonilerine taşıdığı kölelerin birçoğu da Batı Afrika’dan geldi.
İngiltere, Afrika’da talebin çok olduğu kumaş, bakır ve barut gibi maddeleri buraya bırakırken, karşılığında köle aldı. Karayip Adaları’na ve Amerika’daki İngiliz kolonilerine taşınan kölelere karşılık aynı gemiler bu sefer de Avrupa’ya buralarda yetişen ham maddeyi götürdü.
– Güney Afrika’ya ilk gelen sömürge ülkesi Hollanda
Birçok Avrupa ülkesinden daha önce Afrika’da koloni kuran Hollanda, Güney Afrika’ya ilk gelen sömürge ülkesi olma özelliğini taşıyor.
Güney Afrika’daki Hollandalı sayısı 1652’de sadece 90 kişiyken bu sayı 1795’te 16 bine ulaştı. Aynı yıl Hollandalılar tarafından bu ülkede köleleştirilen Güney Afrikalı sayısı ise 16 bin 839’a yükseldi.
Güney Afrika’yı köle ticaretinde merkez olarak kullanan Hollanda, özellikle Cape Town’da topladığı köleleri gemilerle Amerika ve Avrupa kıtalarına götürdü. Tarihçilere göre, 1795 yılında Cape Town’un nüfusunun üçte ikisi kölelerden oluşuyordu.
Almanların Doğu Afrika’daki sömürge yönetiminin başkenti olan Tanzanya’nın Bagamoyo kasabası, “Alman Doğu Afrikası” olarak adlandırılan bugünkü Tanzanya, Ruanda ve Burundi’nin büyük kısmını içine alan sömürge yönetiminin başkentliğini yaptı.
Köle ticaretinin ana merkezlerinden olan Bagamoyo, Zanzibar Adası’na yakınlığı sebebiyle stratejik öneme sahipti ve 17’nci yüzyıldan 19’uncu yüzyılın sonlarına kadar büyük ölçüde Umman Sultanlığı’nın kontrolü altında kaldı.
17’nci yüzyıl öncesinde bazı gıda maddelerinin taşımacılığının yapıldığı Bagamoyo, bu tarihten sonra Avrupa ve Amerika’da artan köle ve fil dişi ihtiyacının karşılanmasında kullanılan yeni bir merkez oldu.
Afrika’nın iç kesimlerinden sahile getirilen köleler bazen aylarca bazen de yıllarca yolculuk yapmak zorundaydı. Bitkin düşen ve hastalanan köleler yola devam edemeyecekleri anlaşıldığında öldürülüyordu.
Kölelere yol boyunca ayakta kalmaları ve enerji toplamaları için ise “bitter kola” ismindeki bir tür yemiş yediriliyordu.
Doğu Afrika’da 19’uncu yüzyılda topraklarından koparılan Afrikalı kölelerin yüzde 23’ü Arabistan, İran ve Hindistan’a, yüzde 18’i Güney Afrika ve Amerika’ya, yüzde 6’sı ise Fransızların şeker kamışı tarlalarında çalıştırılmak üzere Reunion Adası’na ve Morityus’a götürüldü.
Kamerun’un Limbe şehri yakınlarında bulunan “Bimbia köle limanı”, kıtalar arası köle ticaretinin yüzde 10’unun yapıldığı merkez olmasına rağmen köle ticareti tarihinde unutulan merkezlerden biri.
Kamerun tarafından ulusal miraslar arasına alınan Bimbia köle limanı, aynı zamanda eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve ünlü müzik yapımcısı Quincy Jones gibi ünlülerin atalarının köle olarak Amerika kıtasına gitmeden önceki son durağı.
Afrika kıtasının farklı bölgelerinden Amerika kıtasına satılmak üzere getirilen kölelerin bağlandığı zincirlerin ve zindanların kalıntılarını bugün de görmek mümkün.
Bimbia Limanı üzerinden Amerika ve Avrupa kıtasına götürülen kölelerin sayısı milyonlarla ifade ediliyor.
AA