1. Haberler
  2. Haberler
  3. Muhasebeciydi, hesap etti, ölçtü, biçti, modacı oldu: Primula Boutique doğdu!

Muhasebeciydi, hesap etti, ölçtü, biçti, modacı oldu: Primula Boutique doğdu!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
  • Sultan Çelik Dölek henüz 24 yaşında. Aslen Konyalı evli ve 3,5 yaşında bir oğlu 1 yaşında bir şirketi var. Hollanda doğumlu olan Sultan Çelik Dölek’in öyküsünü gençlere örnek olması, iş dünyasındaki kendinden yaşça oldukça büyüklere ders olacak görüşleri, mutlu bir aile olmanın sırları, başarıya giden yolda yaptıkları ve gençlere tavsiyeleri başta olmak üzere sosyal medya ve fenomenlere kadar bir çok şeyi konuştuk.

sultan celik dolek

Hollanda’da adından övgüyle söz ettiren Türk girişimcilerin başarı öykülerini anlatmayı sürdürüyoruz. Bu kez başarı öykümüzün kahramanı Sultan Çelik Dölek hanımefendi. Kurduğu ve adım adım markalaştırmaya çalıştırdığı Primula Boutique, Hollanda’nın Den Haag (Lahey) şehrinin eski merkezinde en işlek caddelerinden birinde. Güler yüzle karşıladı bizi, buyur etti ve sorularımızı şen şakrak sohbeti ile yanıtladı.

Ben sordum o cevapladı:

> Nasıl başladınız modacılık mesleğine?

4 yıllık evliyim. Eşim Tunahan Dölek en büyük destekçim. Hollanda doğumluyum. Hollanda’da Okuduğum okullar yabancıların değil Hollandalı çocukların yoğun olduğu okullardı. Matematikle yani rakamlarla aram iyi olduğundan önce muhasebe okudum, sonra madem muhasebe okumuştum o halde daha yükseği olmalıydı ve mali müşavir oldum.

> Ne güzel, kendi muhasebenizi kendiniz yapıyorsunuzdur?

Muhasebeci oldum ama aklımda hep moda vardı. Fakat o zamanlar nereye gideceğim, piyasa nasıl bilmediğim için moda üzerine eğitim yapmadım. Fakat ben yine de iki yıl dikiş kursuna giderek kendi elbiselerimi kendim dikmeye başladım. Evde dört kardeşin büyüğü olduğum için ve annem de Hollanda’da yetiştiği için en büyük destekçim annem oldu.

Diktiğim elbiseleri giyip okula gidiyordum ve arkadaşlarım nerden aldığımı soruyorlardı. Yaşım henüz 14’dü.

Aynı zamanda düğün, nişan, yaş günü gibi özel günler için pasta yapmaya başladım. Bir de sosyal medya hesabı açtım. Okulum bitmiş mali müşavir olmuştum. “Babam gel kızım odan hazır” dedi. Babamın şirketinin muhasebesini yapacaktım. Fakat o iş bana göre değildi sabah 9 akşam 5… Babamın iş yeri olması dolayısı ile ben sabah saat 9’da değil öğlen 12’de gidiyordum ama yine de bir masa başında oturmak, ofis işi bana göre değildi.

Yine aynı zamanda pasta yapmaya devam ediyordum hatta evlendikten sonra da bir yıl devam ettim. Ama pasta işinde gelecek görmüyordum. En güzel pastaları yapsam da Lahey dışına çıkamayacaktım.
Moda işi hep hayalimdi. Giyinmeyi ne kadar sevdiğimi herkes bilir, elime geçen parayı giyim kuşama yatırıyordum. Yakışsın yeter, çarşıdan da pazardan da alırım, marka takıntım yoktur.
On dokuz yaşımda evlendim. Eşim Karamanlı biz Konyalıyız. Eskiden evlerimiz çok yakındı. Cami de tanıştık.

( O kadar hızlı konuşuyor ki araya girip soru sormak bile neredeyse imkansız, ama bu samimi ve içten konuşması Sultan Kızımızın samimiyetini bir kat daha artırıyor, güven veriyor, içi neyse dışı da o dedirtiyor)

image00002
Den Haag’ın Çifte Kumruları: Sultan Çelik Dölek ve Tunahan Dölek

19 yaş biraz erken değil mi?
> İyi ki erken evlenmişim. İlerleyen yaşlarda insanlar daha detaycı, seçici oluyor. Eşimle çok iyi anlaşıyoruz. Evlendikten sonra en büyük destekçim eşim oldu. Hayallerimi gerçekleştirmemi eşimin desteğine borçluyum diyebilirim.
Başarının sırrı biraz da mutlu bir aileden gelmek, mutlu bir evlilik yapmak, eşlerin karşılıklı güveni ve desteği diyebilirim ama önce kişinin kendi istemesi ve hayallerine ulaşmak için taviz vermeden mücadele etmeli, pes etmemeli.
Ayrıca mesela babam dünyalar iyisi bir insandır. Fakat günün yorgunluğunu, stresini eve getirdiği için sert bir insan gibi görünür. Aslında öyle değildir. Bu yüzden ben ve eşim işimizin stresini eve taşımamaya karar verdik.
Hayalimin moda üzerine bir gün kendi ürünlerimle piyasada yer edinmek olduğunu bilen eşim bir gün, Fransa’daki amcalarının da moda üzerine iş yerleri olduğunu, onların da işlerini severek yaptıklarını ve çok başarılı olduklarını söyleyerek,  “Gel biz de yavaş yavaş başlayalım” dedi. Böylece çatı katında başladık. Pasta yaptığım zamanlarda açtığım ve on binlerce takipçisi olan sayfamın adını değiştirdim.

Primula Boutique böylece başlamış oldu.

image00008
Hayali, moda dünyasında kendi ürünleriyle yer edinmekti, şimdi kalıcı marka olmayı hedefliyor

Primula ne demek? Bu isme nasıl karar verdiniz?

> Eşimle oturduk bilgisayarın başına isim arıyoruz. Aşk, çiçek böcek isimlerini yazıyoruz diğer dillerde nasıl telaffuz ediliyor, Türkçe İngilizce, Latince, İspanyolca hatta Bulgarca falan. Kelime söylendiğinde kulağa hoş geliyor mu? Benim çiçekler içinde en çok papatyaları sevdiğimi beni tanıyanlar bilir. Derken Primula’nın Papatya demek olduğunu bulduk. Beynim, dilim, Primula kelmesini hemen kabul etti benimsedi. Böylece Primula Boutique doğmuş oldu.

Sermayemiz sadece 1000 EURO’ydu

> Hayalinizi gerçeğe dönüştürmek zor olmamış gibi görünüyor.

> Hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Kumaşları tanımıyorsun, hangi mal nerden alınır, toptancılar nerde her işin bir zorluğu vardır. Zor olsa da hayalimi gerçekleştirmek için yola çıkmıştık artık dönüş olmazdı.
Türkiye’den getirdiğimiz ürünleri çatı katımızdan tanıtımını yaparak satıyorduk. Oldukça bir tanıtım ve çevre yapmıştık, çatı katı artık yetmemeye başladı.

Babamın iş hanında boş odalar vardı. Artık taşınma zamanı gelmişti. Müşteriler gelip görmek istiyordu. Çatı katına mı geleceklerdi. Babama bana bir odası olup olmadığını sordum. Elbette dedi ve çatı katından babamın iş hanındaki odalardan birine taşındık, ama ben kısa süre sonra birkaç odayı işgal etmiştim bile. Mutfak, depo, showroom… ( Gülüyor)
İşlerimiz günden güne büyüyordu, biz de bu arada Hollanda’da çeşitli fuarlara katılarak hem çevremizi genişletiyor hem de bizi ve ürünlerimizin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlıyorduk
Özel indirim günleri yapıyorduk. Fakat bir sorun vardı. Babamın iş hanı ve benim işyerimin olduğu bölge sanayi bölgesi idi. İnşaat işleri, garajlar giyim kuşamla moda ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir sanayi bölgesinde bir butik. Gelenler önce şaşıyorlardı haliyle.

Babamın oraya taşındığımızda her gün iki saat ve randevu ile çalışırız diye planlamıştım. Her gün saat 13:00 ile 15:00 arası yeter diyordum. Fakat hiç de öyle olmadı, yoğun talepler üzerine haftanın beş günü ve günde en az 4 saat işyerinde olmak zorunda kaldım.
İşlek bir yerde güzel bir vitrini olan, hayalimdeki butiği açma zamanı gelmişti.

image00006

Fuarlarda haksız rekabete karşı Papatyalı kampanya

Hiç unutmuyorum bir fuarda katılmıştık. Bize fuar alanının en görünmez en sapa kör noktası verilmişti. Bu ziyaretçilerin uğraması için dezavantajdı. Çünkü bize gelene kadar olan mesafede aynı sektörden onlarca stand vardı. Fakat öyle bir şey yaptık ki fuarın en çok ziyaret edilen standı biz olduk. Papatya şeklinde yüzlerce balon alarak standımızın üstüne fuar alanının her yerinden görülecek şekilde yerleştirdik. Gören geliyordu.

Sektörde haksız acımasız rekabete karşıyım, kim ne yaparsa yapsın kısmetten ötesi olmaz. Ben insanların dost, arkadaş olmasından yanayım. Fakat maalesef öyle olmuyor işte. Neyi paylaşamıyoruz. Aynı işi yapan insanlar tanışıklığımız olduğu halde üç boyunca gelip gidiyor, bir selam bile vermeden ürünlerin fotoğraflarını çekiyor, ya da arkadaşlarımıza bu ürünleri nerden aldığımız soruyorlar! Kızmam gerekir ama kızmıyorum çünkü ben ayda en az bir kez üç beş kişi İstanbul’a gidiyorum araştırıyorum masraf ediyorum, sen yılda bir kez giderek ya da emek hırsızlığı yaparak piyasada iş yapmak istiyorsun. Olmaması gereken şeyler ama oluyor işte.

image00005

> Şu anda Den Haag’ın en gözde semtinde vitrini ile iç dekoru ile ilk bakışta dikkat çeken Primula ne zaman açıldı?

> Daha bir yıl olmadı. Şubat ayında bir yıl olacak. Buranın kiralanması da ayrı bir macera. Bizden başka birkaç talibi daha vardı bu mekanın. O yüzden sahibi bizden teklif istedi ve ne yapmak istediğimiz içeren bizden mektup istedi. Detaylıca yazdık, sosyal medya hesabımızda on binlerce takipçimiz olduğunu, dükkanımıza gelen insanların bu tarihi sokağa katma değer olacağını belirttik. Soyal medya hesabımız ve takipçilerimiz mekan sahibinin dikkatini çekmişti.

Görüşmeye gideceğimiz gün sosyal medya hesabımız çalındı!

Fakat mekan sahibi önce “ Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz” diye çıkıştı, sonra anlattıklarımıza ve bizim samimiyetimize inandı. Bu arada biz de bazı arkadaşların yardımı ile hesabımızı geri aldık, ama  hesabımızı çalanlarla uzun süre uğraşmak zorunda kaldık. Anahtarımızı aldık. Boş dükkan içinin yapılması gerekiyor. Anahtarı alıp hemen ustalara teslim ettim ve neler yapılması gerektiğini söyleyip ertesi gün Türkiye’ye yeni ürünler almaya gittim. Öyle ya artık çok güzel bir caddede ve bu caddeye yakışan bir butiğim vardı.
İki buçuk ay Türkiye’de kaldık, gelince ne görelim dükkana bir çivi bile çakılmamış anahtarı aldığımız gün gibi.
Aralık ayında anahtarını aldığımız dükkanı istediğim hale getirebilmek için nerdeyse üç ay geçti ve 2022 Şubat ayının 9’unda mütevazı bir törenle Primula açılmış oldu.

image00004

> Memnun musunuz? Hedefinize ulaştınız mı? Başka şubeler açmayı düşünüyor musunuz?
> Kesinlikle memnunum, çünkü bu ana cadde şehir merkezine gitmek isteyenlerin mutlaka geçmek zorunda oldukları bir güzergah. Ama ben aileme vakit ayırmak için akşamları geç saatlere kadar açık kalması taraftarı değilim. Hedeflerime tam ulaştım diyemem şöyle ki, Primula olarak 4 ürünümüz var yani kendi markamız. Bu ürünlerin sayısını artırmak istiyorum. Başka şube düşünmüyorum. Burası yeter. Yani ben dünyaya açılacaksam burası yeter. Şu anda zaten Hollanda başta olmak üzere Almanya, Belçika, Fransa gibi ülkelere kargo ile gönderiyoruz.
Web sitemiz, sosyal medya hesaplarımız sayesinde dünyanın her tarafından insanlar bize ulaşıyor.
Dünyaca ünlü bir çok marka ürünlerini Türkiye’de üretiyor. Biz de o ünlü markaların kullandığı kumaşların aynısını kullanıyoruz.

> Bir çocuk ev iş, aile derken yardımcınız var mı ev işlerine yardım eden?
> Ev işlerime yardım eden bir yardımcım var tabi. Daha önce söylediğim gibi akşamları evde olmak aileme vakit ayırmak onlarla birlikte olmak için akşamları dükkanlar geç saate kadar açık olsa da ben saat 17:00 gibi kapatıyorum.

image00011

Evlenmeden, okula gittiğiniz yıllarda nasıl olsa babam bir işveren dememiş kendi paranızı kazanmışsınız, evelenmişsiniz eşiniz de bir işveren, çoğu yaşıtlarınız gibi aman ne işim var, evimde oturur çocuğuma bakarım, yemeğimi yaparım dememiş böyle çok koşturmalı bir işe başlamak nasıl bir şey?
Öncelikle insanın idealleri hayalleri olmalı. İnsan hayattan bir şey istemeli. İnsan yeter ki yapacağı işe inansın ve yürekten istesin başarı kesinlikle geliyor. Kadınlar ayakları üstünde durmasını bilmek zorunda.

> Peki bir çocuğun, insanın okulda iş hayatında başarılı olması için aile mi, okul mu önemli, yoksa sadece kendisi mi istemeli?

> Bir çocuğun başarılı olabilmesi için her şeyden önce ailenin önemi, desteği büyük. Ben eğer bugün az da olsa bir şeyleri başarabilmişsem bunu önce ailemin desteğine borçluyum. Mesela dikiş kursuna gitmeme, evde pasta yapmama özellikle annem büyük destek oldu. Yani 14/ 15 yaşındasın ve okula gidiyorsun, destek vermek yerine sen önce okulunu bitir diye bana engel olabilirlerdi ama sağolsunlar hep destek oldular.

Daha sonra ise eşimin desteğini hep yanımda hissettim. Aileler çocuklarına güvenmeleri gerekiyor, çocukların da bu güveni sarsmamaları lazım.

> Günümüzde senin yaşındaki kızlar, gençler ne yazık ki bir hedef ideal peşinde koşmaktansa vakitlerini kafeteryalarda, nargile içerek geçiriyor bu konuda neler söylemek istersin?

> Maalesef öyle, gençler sosyal medyada gördüklerini gerçek sanıyor, hayatlarını, günlük yaşamlarını sosyal medya belirliyor. Ya da bazıları evlenene kadar böyle olsun evlenince evde oturup çocuk yaparım, eşime yemek yaparım. Fakat özellikle kadınların ekonomik özgürlüğü olmak zorunda. Benim şirketimi kurduğum sermayenin kat kat fazlasına marka çanta almak sorun değil belki,  ama o çantayı alsa bile mutlu olamadıklarını görüyorum. Çünkü o çantaya sahip olmak için emek verilmemiş. Gençlerin öncelikle kendilerine çeki düzen vermeleri lazım. Ben şunu başardım demleri lazım, özgüvenleri olması lazım, tüketici olmaktan ya da anne babaya, eşe bağlı olmaktan kurtulup üretici olmaz zorundalar.

Gençlerimizin hemen hemen hepsinde ben bir ışık görüyorum. Esas mesele o ışığı çıkarmak için düşünmek, uğraşmak lazım.

image00003

> Peki sosyal medya hakkında ne düşünüyorsun, çünkü sen de sosyal medyayı kullanan ve sosyal medyanın ticari hayatındaki payı inkar edilemez değil mi?

> Evet, sosyal medya benim iş hayatımda çok önemli rolü var. Ben sosyal medyayı kullanmasam benim ne iş yaptığımı nerede olduğumu, neler ürettiğimi sattığımı kim nerden bilecek. Bu sayade dünyanın dört bir yanında insanlara ulaşmış oluyoruz.

Fakat büyük çoğunluk sosyal medyayı özeli için kullanıyor. İşte tehlike burada. Ne yediğini ne içtiğini nereye gittiğini kısaca hayatının her dakikasını paylaşmak bence çok tehlikeli. Kimsenin özel hayatı diye bir şey kalmamış. Ben buna karşıyım. Hayatında görmediğin bilmediğin insanlar seni takip ediyor. Kimin art niyetli kimin iyi kimin kötü olduğuna paylaşımlarına bakarak karar veremezsiniz. Zaten bir çok aile faciası, yıkım bu yüzden yaşanmıyor mu?

Sosyal medya deyince reklam, tanıtım konusunda Fenomenlerden oluşan ayrı bir sektör var. Takipçi sayısına göre hikayelerinde bir iş yerinin bir fotoğrafını paylaşmak, iş yerini etiketlemek bile 300 avrodan başlıyormuş doğru mu?
> (Gülüyor ) Evet ben de zaman zaman o  arkadaşlarla çalışıyorum, fakat çok pahalılar.

Son birkaç kısa soru ve cevap: Eşinizin son adı Dölek, dölek ne demek biliyor musunuz?
Evet, sakin demek.

Peki sakin biri midir?
> Evet hem de çok, demiştim ya bana en büyük destek eşim. Ve onun işlerinin yoğunluğu benim işlerimin yoğunluğu derken biz işlerimizin stresini eve getirmiyoruz. Evimize girdiğimizde o gün yaşanmış ne varsa kapının dışında bırakıyoruz.

“Tasarımı kendime ait 4 ürünüm var”

image 2560 2 image 2560 3 image 2560 4 image 2560 5 image 2560 6 image 2560 7 image 2560 8 image 2560 9 image 2560

> Son olarak neler söylemek istersiniz, bizim sormayı unuttuğumuz senin anlatmak istediğin?
> Şu anda tasarımı kendime ait 4 ürünüm var. Bu sayıyı ilerleyen günlerde artırmak istiyorum. Bu konuda çalışmalarım sürüyor. Kendime ve çevreme hep şunu söylerim: Yapmak istediğiniz işler zor olabilir ama imkansız değildir. Bir de bazı müşterilerimize şunu söylemek istiyorum. İçeri girip, “ A bu kadar mı ürün var, başka yok mu?
Butikte yüzlerce çeşit ürün olmaz. Buraya gelince büyük mağazalarda olduğu gibi yüzlerce çeşit ürün hayal ederek geliyorlar sanırım. Biz çarşıda pazarda satılan ürünleri satmıyoruz. Mesela bir yıl bile giyilse ürün kumaşından dikiminden bir yıl sonra bile yeni almış gibi. Biz kaliteye önem veriyoruz. Bizden bir ürün alan mutlaka bir daha alıyor. Bir kere giy at değil. Haliyle kalite olunca fiyatlarda çarşı pazardan yüksek. Bu kez de çok pahalısınız diye kızanlar oluyor. Bunu da şikayet anlamında değil de belirtmek istedim . Bizim her ürünümüz özeldir, alan insan da kendini özel hisseder. Yani seri üretim yapmıyoruz. Bir de belirtmek istediğim Primula Boutique sadece tesettür giyim üzerine değildir. Web sitemiz incelendiğinde bunu zaten görülüyor.

Sevgili Sultan kızımızı bu genç yaşına rağmen başarılarından, gençlere örnek olması açısından kutlayıp, teşekkür edip, başarılar ve mutluluklar dileyerek ayrıldık.

O anlatırken sözünü kesmemeye dikkat ederek dinledik, yazmaya anlatmaya çalıştık.

Anlatamadıklarımız için ise buyurun web sitesine bir göz atın: www.primulaboutique.com

Yavuz Nufel – N’Haber / Den Haag – Lahey 

Muhasebeciydi, hesap etti, ölçtü, biçti, modacı oldu: Primula Boutique doğdu!
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir