1. Haberler
  2. Haberler
  3. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Enschede’de soykırım iddialarının gerçek yüzünü anlattı

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Enschede’de soykırım iddialarının gerçek yüzünü anlattı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Süryanilerin “soykırım anıtı” açmak istediği Hollanda’nın Enschede kentinde 27 Mayıs 2024 tarihinde konferans veren Türk – Ermeni İlişkileri tarihi uzmanı ve Osmanlı Devlet Arşivleri eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu; “tarih boyunca milletler arasında yaşanan acı olaylar, önyargılarla ve yanlış bilgilerle yorumlandığında, geleceğe yönelik barış umutlarımızı zedeler. Türk-Ermeni ilişkileri de bu bağlamda objektif bir şekilde ele alınmalı, gerçekler tüm boyutlarıyla incelenmelidir.” dedi..

Screenshot 20240527 195810 WhatsApp 1

Enschede kentinde Süryani ve Ermeni topluluklarının belediyeye sundukları soykırım anıtı başvurusu, kentte büyük tartışmalara yol açmıştı. Bu başvurunun duyulması üzerine kentteki sivil toplum kuruluşları ve cami yöneticileri, belediyeye yapılan müracaatın doğru olmadığını belirterek karşı çıktılar. Protesto amacıyla düzenlenen yürüyüşler ve Türk Dışişleri Bakanlığı’nın müdahalesi sonucunda, anıt yapımı askıya alındı. Ancak Süryaniler, konuyu tekrar gündeme getirerek kamuoyunu meşgul etmeye devam ediyorlar.

Bu gelişmelerin ardından, Enschede kentinde işgalci güçlerle veya düşmanla işbirliği yapan kişilere karşı mücadele eden Comité Anti-Collaboratie, konuyu aydınlatmak ve yanlış iddialara cevap vermek amacıyla Türkiye’den Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nu davet etti. Tarih alanında tanınmış bir uzman olan Prof. Dr. Halaçoğlu, düzenlenen toplantıda temelsiz iddiaları ele aldı ve tarihi gerçekleri katılımcılarla paylaştı.

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun Sunumu: Tarihi Gerçekler ve İddialar

Prof. Dr. Halaçoğlu, Ermeni-Türk ilişkilerinin tarihi gerçeklerini objektif bir bakış açısıyla yorumlamanın önemine vurgu yaptı. Tarihin, olayları tarafsız ve yansız bir şekilde ele alarak, milliyetçilik akımlarının etkisiyle şekillendiğini belirtti. Fransız İhtilali’nin milliyetçilik akımlarını tetiklediğini ve bu akımların Osmanlı İmparatorluğu’ndaki azınlıkları da etkilediğini anlattı.

Halaçoğlu, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1789-1799 Fransız İhtilali sonrasında gelişen milliyetçilik akımlarından nasıl etkilendiğini ve bu akımların Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı’da nasıl yankı bulduğunu detaylandırdı. Osmanlı’nın, özellikle Balkan Savaşları sırasında yaşadığı zorlukları ve iç-dış sorunları vurgulayan Halaçoğlu, Ermeniler ve diğer azınlıkların bu süreçteki rollerine de değindi.

Birinci Dünya Savaşı’nda Ermeniler, galip devletlerle birlikte Türk ordusuna karşı savaştılar ve Paris Konferansı’nda “Büyük Ermenistan” kurma hayalini savundular. Savaşın sonlarında, Ermeniler Kars, Nahçıvan ve Erivan’da Türkleri katletmeye ve göçe zorlamaya başladılar. İngilizlerin desteğiyle Ermeniler, Türk topraklarını işgal ettiler. Ancak Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk ordusu, Sarıkamış, Kars ve Gümrü’yü geri alarak Ermenileri yendi. 1920’de Gümrü Antlaşması imzalandı ve Türkiye’nin doğu sınırları belirlendi. Bu sınırlar Moskova ve Kars Antlaşmaları ile de teyit edildi.

Ermeniler, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı ittifakına olan güvenlerini kaybederek tekrar Rusya’ya yaklaştılar. Sovyet Rusya, Ermenileri kendi çıkarları için kullanmaya başladı ve diaspora Ermenilerini propaganda faaliyetlerine yöneltti. Ermeni davası dünya çapında insanlık ve adalet sorunu olarak lanse edilerek destek arandı. Sovyetler, bu amaçla Halep, Şam, Beyrut gibi yerlerde Ermeni merkezler kurdu ve okullarda ajanlar yetiştirdi. Suriye ve Lübnan’daki örgütler, bağımsız bir Ermenistan kurmak ve Anadolu’nun doğusunu Sovyetler Birliği’ne bağlamak için faaliyet gösterdiler.

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, konuşmasının son bölümünde şunları söyledi:

“Değerli katılımcılar, tarih boyunca milletler arasında yaşanan acı olaylar, önyargılarla ve yanlış bilgilerle yorumlandığında, geleceğe yönelik barış umutlarımızı zedeler. Türk-Ermeni ilişkileri de bu bağlamda objektif bir şekilde ele alınmalı, gerçekler tüm boyutlarıyla incelenmelidir.

Ermeni tehciri meselesi, dönemin şartları ve yaşanan olaylar çerçevesinde değerlendirilmelidir. Osmanlı Devleti’nin, I. Dünya Savaşı sırasında aldığı bu karar, tamamen güvenlik gerekçesiyle ve iç isyanları önlemek amacıyla alınmıştır. Ancak, bu süreçte her iki taraf da büyük acılar yaşamıştır. Amacımız, bu acıların bir daha yaşanmaması için doğru bir tarih bilinci oluşturmaktır.

Günümüzde, Türk ve Ermeni halkları arasında dostluk ve karşılıklı saygının yeniden inşa edilmesi, tarihten alınacak derslerle mümkündür. Biz tarihçiler olarak, olayları tarafsız bir şekilde ele almalı ve toplumlara doğru bilgiyi sunmalıyız. Gelecekte barış ve huzurun tesis edilebilmesi için tarihten aldığımız derslerle hareket etmeliyiz.

Katılımınız ve ilginiz için teşekkür eder, bu tür toplantıların karşılıklı anlayış ve barışa katkıda bulunmasını temenni ederim.”

Bu sözlerle konuşmasını tamamlayan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, katılımcılara teşekkür etti ve gelecekte benzer toplantılarda tekrar bir araya gelmeyi umut ettiğini belirtti.

Comité Anti-Collaboratie nedir?

Comité Anti-Collaboratie ‘nin Misyonu ve Hedefleri

Comité Anti-Collaboratie, Enschede’deki Süryani ve Ermeni topluluklarının soykırım anıtı taleplerine karşı tarihi gerçekleri savunmak için kurulmuş bir komitedir. Komite, sosyal medya ve diğer iletişim kanallarını kullanarak, belediyelere, vilayetlere, hükümet ve şehir meclis üyelerine ve yazılı ve sözlü medyaya bildiriler gönderiyor. Komite ayrıca Türkçe, Hollandaca, Almanca ve İngilizce dillerinde kısa ve öz bilgileri kapsayan bir kitap hazırlamaktadır.

Enschede’de bir anti-kollaborasyon anıtı dikme planları da komitenin öncelikleri arasındadır. Bu anıtın, hem kendi derneklerinde hem de dış temsilciliklerde yer alması hedefleniyor. Komite, dost ve düşmanları ayırt etmek, tarihin tekrar etmesini engellemek ve haklı davalarını anlatmak için çalışmalarına devam ediyor.

Toplumun Tepkileri ve Gelecekteki Adımlar

Enschede’deki sivil toplum kuruluşları ve cami yöneticileri, soykırım anıtı başvurusuna karşı duruşlarını net bir şekilde ifade ettiler. Türk Dışişleri Bakanlığı’nın müdahalesiyle anıt yapımı askıya alınsa da, Süryaniler bu konuyu tekrar tekrar gündeme getiriyor. Comité Anti-Collaboratie ise bu konuda kararlı duruşunu sürdürüyor ve tarihi gerçekleri savunmaya devam ediyor.

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun katılımıyla düzenlenen toplantının ardından, toplumun büyük bir kısmı tarihi gerçekleri öğrenme fırsatı buldu. Komite, gelecek yıl 24-25 Mayıs tarihlerinde tekrar bir araya gelerek bu mücadeleyi sürdürmeyi planlıyor.

Comité Anti-Collaboratie Başkanı Ali Çağlayan: “Bize atfedilen yalanlara, iftiralara cevap vermek, gerçekleri anlatmak için Comité Anti-Collaborati’yi kurduk

Çağlayan yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı

“Hanımlar beyler, bugün burada bulunmakla ikinci kez tarihe tanıklık ediyorsunuz. Her yıl mayıs ayında düşman işbirlikçilerine karşı manifestomuzu yapacağız.

23 Nisan 2023 tarihinde Enschede Belediyesi’nin tutumu ve Süryanilerin istediği iftira anıtına karşı iki kişilik dev bir kadro ile Anti-Kollaborasyon Komitesi’ni kurduk. Geçen yıl 21 Mayıs tarihinde ilk manifestomuzda 40 kişiydik.

Bize atfedilen yalanlara, iftiralara cevap vermek, gerçekleri anlatmak için kurduk. Hem kendimize hem de dışarıya haklı davamızı anlatmak için kurduk.

Ne mi yapacağız, nasıl mı anlatacağız? Sosyal medyayı çok iyi kullanarak, belediyelere, vilayetlere, hükümet ve şehir meclis üyelerine ve yazılı ve sözlü medyaya bildirilerimizi göndereceğiz.

Yıl sonuna kadar hazır edeceğimiz Türkçe, Hollandaca, Almanca ve İngilizce kısa ve öz bilgileri kapsayan bir kitap hazırlıyoruz. İftira konusunda en önemlisi Enschede şehrinde anti-kollaborasyon anıtını dikeceğiz. En azından kendi derneklerimizde de istiyoruz. Dış temsilciliklerimizde de istiyoruz.

Bundan gayri herkes dostunu düşmanını öğrensin bilsin. Suyun uyuyup, düşmanın uyumadığı zamanı yaşıyoruz. Tarihimizi unutursak, bölünürsek, tefrikaya kapılırsak, zaafa düşersek, unutulan acılar tekrar yaşanır. Hafızamız yoksa biz de yok oluruz, haklıyken haksız duruma düşeriz.

Biz dost bir milletiz, kindar değiliz, kin tutmayız. Biz millet olarak geçmişte takılı kalmadık, geçmişte olanı unuttuk. O defteri kapattık, dostça birlikte yaşamayı seçtik.

Ama bu Süryani iftira anıtı müracaatı bardağı taşıran son damla oldu. Bu ırkçı, ayrılıkçı yolu onlar seçti, biz seçmedik. Onların içerisinde de bizim gibi düşünenlerin sayısı az değil, lakin seslerini çıkaramıyorlar. Hemen hainlikle suçlanıyorlar. Yıllar önce 4-5 Süryani arkadaşını bıçaklamak zorunda kalan o Süryani babanın, “Ah Türkiye, vah Midyat” diye iç geçiren, gözyaşı döken Süryani babaların, annelerin; Avrupa’daki Hristiyan komşusunun faydası Mardin’deki Müslüman komşusunun çeyreği kadar etmez diyen Süryani vatandaşların da varlıklarını biliyoruz.

Türkiye bizim vatanımız diyen, Türkler bizim dostumuz diyen Hazal Soumi’yi de, Yakup Tahincioğlu’nu da biliyoruz. 4 Mart 2007 Brüksel Mor Azoziel Kilisesi’ndeki genel kurulda kim ne dedi biliyoruz. Avrupa’da Türkiye düşmanlığı yapıp, Didim’de emlakçılık ve ticaret yapanları da biliyoruz.

Sahte belgeler üreterek, ispatsız, kanıtsız dedemler anlatmışlar, büyüklerimiz söylemiş diyerek iftira atamazsınız. Paralı kalemşorlar ve temsilciler kiralayarak birilerine iftira atamazsınız. Çünkü gerçeklerin gün yüzüne çıkma gibi bir huyu vardır. Herkese göre de tarih olmayacağına göre. Amalı, fakatlı, lakinli de tarih olmaz. Her sene yeni yalan üretmekle de tarih olmaz.

Hollanda için NSB ne ise, Drente bölgesi için Bloedgroep Norg ne ise, VNV ve DeVlag ve de Rex Belçika için ne ise, Nasyonal Samling İsveç için ne ise bu dörtlü şer grubu (Keldaniler, Ermeniler, Pontus Rumlar ve Süryaniler) da bizim için aynıdır. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra sadece Hollanda’da sayıları yüzbinleri aşan Almanlarla işbirliği yapan işbirlikçiler için kamplar kuruldu. Bu kamplarda işbirlikçiler aç susuz bırakıldılar, işkenceye maruz kaldılar. Yargılamalar sonunda yaklaşık 12 bin kişi hapis cezası aldı, 163 kişi idam edildi. Bu sayılara halk tarafından sokakta linç edilenler dahil değildir.

1915 yılında bugünkü Türkiye sınırları içerisinde düşmanla işbirliği yapan Keldanilere, Ermenilere, Pontus Rumlara ve Süryanilere biz hiçbir şey yapmadık. Savaş bitiminde dostça yaşamaya devam ettik. Kamplar kurup, aç susuz bırakmadık.

Hal böyle iken, kurtuluş savaşı yapmış bir milletin evladı olarak, soykırım iftirasını bana kimse kabul ettiremez.

Hanımlar beyler, değerli misafirler, dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Seneye 24-25 Mayıs tarihinde tekrar buluşmak ve görüşmek üzere saygı ve selamlarımı sunuyorum. ”

 İbrahim Görmez: Burada sizlerle bu anıları paylaşmak benim için çok değerli.

İbrahim Görmez: “Değerli katılımcılar, hanımefendiler ve beyefendiler, Bugün burada, Comité Anti-Collaboratie’nin düzenlediği bu anlamlı toplantıda sizlerle birlikte olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Hollanda’daki sivil toplum kuruluşlarından biri olarak uzun yıllar hizmet verdikten sonra, böyle önemli bir konuda konuşmacı olarak davet edilmek benim için bir onurdur.

Geçtiğimiz sene, burada yapılan toplantıda, Enschede kentinde bir Ermeni anıtı dikilmesine karşı çıkan arkadaşlarımızın büyük bir çaba gösterdiğine şahit olduk. Bu anıtın izinlerinin alınmasına rağmen, arkadaşlarımızın yoğun lobi çalışmaları sayesinde anıtın yapılması şimdilik rafa kaldırıldı. İlk toplantı sonrasında belediye geri adım atmak zorunda kaldı. Bu yıl da Türkiye’den eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Sayın Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nu davet ettik. Prof. Dr. Halaçoğlu, Ermeni olayları ile ilgili geniş kapsamlı bilgiler sundu ve tarihi gerçekleri bizlerle paylaştı.

Ben de, Ermeni olaylarını yaşamış bir ailenin evladı olarak, bu yıl tekrar konuşmacı olarak davet edildim. Konuşmamda, ailemin yaşadığı zorlukları ve bu olaylar sonucunda gözlerini kaybetmiş olan babamın hatıralarını paylaştım. Babam, bu olayların acı hatıralarını taşırken, bizlere de bu yaşanmışlıkları aktardı. Bu nedenle, burada sizlerle bu anıları paylaşmak benim için çok değerli.

Bugün burada bulunmamız, yalnızca geçmişi hatırlamak değil, aynı zamanda geleceğe dair dersler çıkarmak içindir. Tarihimizi unutmadan, dostluk ve barış içinde birlikte yaşamayı seçmeliyiz. Ancak, temelsiz iddialar ve iftiralar karşısında da sessiz kalmamalıyız.

Ömer Altay: Emperyalistlerin oyunları bitmez; onların oyununa gelmeyin

(TİKDF) Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı Ömer Altay konuşmasında şunları söyledi: “Değerli katılımcılar, kıymetli hazirun, Hepinizi selamlıyorum. Tarihi temiz sayfalarla dolu bir milleti yalanlarınızla aldatabileceğinizi düşünüyorsanız, bu en büyük yanılgı içerisindesiniz demektir. Tarih içerisinde birtakım olaylar yaşanmış olabilir, ancak bunları tek bir tarafa suç yükleyerek yorumlamak büyük bir yanlıştır. Savaşta bile her iki taraf zayiat verir ve nitekim de öyle olmuştur.

Osmanlı tarihinde ve yeryüzünde size verilen değerleri başka hiç kimse vermemiştir. Osmanlı, sizleri göremeyeceğiniz makamlara ve mevkilere getirmiştir. Sizlere kendi vatandaşları olarak ve tebaa ötesi bir ilgi göstermiştir. Emperyalistlerin oyunları bitmez; onların oyununa gelmeyin. Türkiye’de hâlâ Ermenilerin, Süryanilerin ve Keldanilerin kardeşçe yaşadığını görürsünüz. Aklınızı başınıza alın ve bu oyunlara gelmeyin. İntikam duygusuyla hareket etmeyin. Dünya hepimize yeter ve artar.

Burada yaşayan Süryani ve Ermeni toplumuna sesleniyorum: Barış ve sükuneti koruyalım ve kardeşçe yaşayalım. Asırlar önce yaşanmış olayları bir kenara bırakalım. Osmanlı Devleti 15 milyon metrekarelik topraklara sahipti; şimdi bu toprakları geri mi isteyelim? Böyle bir saçmalık olabilir mi?

Madem sözde soykırıma uğradığınızı iddia ediyorsunuz, tarihçileri getirin, açık tartışma yapılsın ve gerçekler ortaya çıksın. Ancak, sizler kolay olanı seçiyorsunuz ve bu adil bir yaklaşım değil. Haklı olmadığınız davada yanınıza başkalarını çekmek istiyorsunuz. Dünya insan hakları mahkemesi kimi haklı görecekse, meydan okuyoruz; haklarımızı orada arayalım.

Burada daha büyük bir tarih uzmanı ve profesör varken fazla ileri gitmek istemiyorum. Hepinize saygı ve selamlarımı iletiyorum.”

Deventer Başkonsolosu Hakan Cengiz: Bu anlamlı etkinliği düzenleyen tüm organizatörlere ve emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum

Türkiyenin Deventer Başkonsolosu Hakan Cengiz’in Kapanış Konuşmasını şu sözlerle gerçekleştirdiİ “Değerli katılımcılar, kıymetli misafirler, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün burada, saygıdeğer hocamız Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun tarihi gerçekler ışığında sunduğu bu değerli konferansta bulunmaktan büyük bir memnuniyet duydum. Hocamızın engin bilgisi ve titiz çalışmalarıyla bizlere sunduğu bu aydınlatıcı bilgiler için kendisine en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, bu anlamlı etkinliği düzenleyen tüm organizatörlere ve emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Böyle önemli konuları ele alan bu tür etkinlikler, hem tarihimizi doğru bir şekilde anlamamıza hem de gelecek nesillere doğru bilgiler aktarmamıza vesile oluyor. Katılım gösteren ve desteklerini esirgemeyen tüm değerli misafirlerimize de şükranlarımı sunuyorum. Sizlerin ilgisi ve desteği, bu tür organizasyonların başarısında büyük rol oynuyor. Bu tür etkinliklerin devam etmesini temenni ediyor ve tekrar hepinize teşekkürlerimi sunuyorum. Sağlıcakla kalın.”

Sedat Tapan – nhaber.nl

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Enschede’de soykırım iddialarının gerçek yüzünü anlattı
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir