Hollanda’da her yıl 27 Nisan Kral Günü olarak kutlanır. Hollanda halkı Kral Willem-Alexander’ın doğum gününü kutlamak için partiler düzenlenir, sokaklar ikinci el pazarına döner, Hollanda tutuncu renge bürünür, bir çok kimse ülke genelinde turuncu giysiler giyer.
Her yıl bir şehirde halkın arasında Kral Günü’nü kutlayan Kral Willem Alexander bu yıl 27 Nisan günü Rotterdam’da kutlamalara katılacak. Günler öncesinden Kralı karşılama heyecanı saran Rotterdamlılar, halkı ile kamu kuruluşları ile hummalı hazırlıklara günler öncesinden hazırlıklara başladı.
Neden Rotterdam?
Bu perşembe Kral Willem-Alexander’ın tahta çıkışının 10. Yılı.
Rotterdam’ın telefon kodunun da 010 olması dolayısı ile kutlamalar bu yıl Rotterdam’da geçekleşecek. Günler öncesinden süslenmeye başlayan sokaklarda turuncu renk şimdiden hâkimiyetini kurdu. Kral Tacı logolu 010 yazan eşya, giyecek satışlarında patlama yaşanıyor. Hatta 27 nisan için pastalar, çörekler bile turuncu renkli olarak şimdiden hazırlanmaya başladığı görülüyor.
Geleneksel olarak 27 Nisan’da düzenlenen kutlamalara Kral Willem Alexander ile birlikte eşi Kraliçe Maxima başta olmak üzere Kraliyet ailesi mensupları da katılarak büyük coşku ile kutlanır.
Kral’dan önce 30 Nisan’da kutlanırdı
30 Nisan 1980 tarihinde tahta çıkan Ana Kraliçe Beatrix
33 yıl süreyle Hollanda Kraliçesi olduktan sonra 30 Nisan 2013 tarihinde tahtını oğlu Willem-Alexander ‘a devretmiştir.
Ana Kraliçe Beatrix ise 1948 yılında tahta çıkan ve 1980 yılında feragât eden Kraliçe Juliana’dır.
Özellikle ilk nesil Hollandalı Türklerin gölünde ayrı yeri olan Ana Kraliçe Julliana 1975 yılında kaçak işçilere af çıkartarak oturma çalışma müsadesi vermesi ile anılır.
Daha önceleri Kraliçe günü Kraliçe Juliana’nın doğum günü olarak 30 Nisan tarihlerinde kulanıyordu. Kraliçe Beatrix döneminde de 33 yıl boyunca tahtında feragat eden annesin doğum günü olan 30 Nisan’da kutlanmaktaydı.
10. yıl kulamları ile birlikte Kral günü olarak Kral Willem Alexander’ın doğum günü olan 27 Nisan tarihlerinde kutlanmaktadır.
Genel Yayın yönetmenimiz Yavuz Nufel’ Hollanda’ya gittiği yıllarda Kraliyet günü ile gözlemlerini Lalezarda Deli Var kitabında bakın nasıl anlatmış:
Satılık anılar…
Tarih 30 Nisan 2010… Elimde tam yirmi yıl önce aldığım hediye… O yaşlı kadınla bir daha hiç karşılaşmadık. Ama inanıyorum ki o beni bir yerlerden görüyor ve bana gülümsüyor…
Her yıl Hollanda’da 30 Nisan Koninginnedag’da (Kraliyet Günü), hemen hemen her sokak satıcılarla dolar taşar… Çocuklar, kullanılmış oyuncaklarını; büyükler de -işe yarayan ama kullanılmayan- evde yer işgal eden hemen hemen her şeylerini satarlar!.. Çatal-kaşık, iğne-iplik, elektrikli-elektronik cihazlar, ev aletleri, bahçe malzemeleri, masa-sandalye, dolap ve kullanılmış sutyen-külot da dahil olmak üzere, aklınıza gelebilecek ne varsa bulmanız mümkündür sokaklarda…
İnsanın aklına –görmeden- gelmeyen yüzlerce değişik nesneyi görebilmek ise yine Koninginnedag’a özgüdür.
Tabirin yeridir ve söylemek gerekir: tezgâhların arkasında yedi’den yetmiş yedi’ye her yaştan insan (özellikle yaşlılar), taburelerine, sandalyelerine oturmuş, gelene geçene “Bir şeyler al!” dercesine bakarlar…
Yaşı yetmişin üzerinde bir kadının önünde duran üç-beş parça eşya arasında, ilkel bir çakmak dikkatimi çekti. En azından 150 yıllık vardır, diye düşündüm. Çakmak taşından çıkan kıvılcımlar, önce kurşun kalem çapında ve 5 cm. uzunluğunda metal bir borunun içindeki fitile temas ettiriliyor, daha sonra da fitil -üfleye üfleye- yanmış bir sigara ateşi kıvamına getiriliyor ve “çakmak” da böylece sigaranızı yakmaya hazır duruma geliyor.
Çakmak denen şeyin “ilk”leri arasında ve hatta atası sayılabilecek bir nesne diyebilirim… Bir tiryaki olarak böylesini ne duymuş ne de görmüştüm…
“Kocamındı” dedi yaşlı kadın… Çakmağı eline aldı ve bana doğru uzatarak, “Bir gulden” dedi. Bir an göz göze geldik. Çakmağın 15-20 cm uzunluğundaki fitilini parmaklarına dolayarak, gözlerini çakmaktan ayırmadan baş parmağı ile metal kısımları okşuyordu. Hani, yeni doğan bebeğin yanağına hafifçe dokunur, okşar gibi: nazikçe, şefkatle, incitmeden… Veda eder gibiydi… Bir tren istasyonunda sevdiğini, çok uzaklara, belki de bir meçhule yolcu etmenin hüznü vardı yaşlı kadının sesinde, “Kocamındı” derken…
Bir ara yine göz göze geldik yaşlı kadınla: “50 cent, genç adam bunu al!..” dedi. Elimde tuttuğum nesnenin manevi değeri onun için milyarlarca Euro’dan, dolardan daha fazlaydı. Çünkü, çantasından çıkardığı çerçeveli siyah-beyaz fotoğrafı göstererek: “Kocam, bu çakmak ona da babasından kalmış…” dedi gözlerini çakmaktan ayırmadan…
Anlatacak çok şeyi olmasına rağmen, dinleyecek kimsesi olmadığı, konuşacak birini aradığı düşüncesiyle karşısına çömeldim. I. ve II. Dünya Savaşı’nın yokluk, açlık günlerinden; çocuklarının, torunlarının olmadığından ve bir huzurevinde kaldığından söz etti… Hatıraları taptaze, capcanlıydı. Kocasından kalan, çok ama çok önem verdiği en değerli hatırayı satmasını bir türlü anlayamadığımı anlatmak için, kelimeleri özenle seçmeye çalıştım… Kendisinin ölüp gitmesi halinde en değer verdiği eşyaların yok olup gitmesine, kaybolmasına gönlü razı değildi. Özellikle bazı eşyalarının daha uzun yıllar “yaşamasını” istediği için satıyordu. Elinde tuttuğu çakmaktan gözlerini ayırıp gözlerimin içinde bakarak: “Bunu sana hediye edebilir miyim?” dedi…
Hollanda’da yaşayan vatandaşlarımızın Kraliyet Günü’ne yoğun ilgisi daha farkı. Lazım olan araç-gereç satın almak ya da köfte, lahmacun, döner satmaktan öteye gitmiyor. Benim için 30 Nisan’ın simgesi, Ana Kraliçe Juliana’nın doğum günü olmasının yanı sıra, “yaşlı bir kadın” ve “çakmak”; imgesi ise, anılar ve yalnızlık olan hüzün dolu bir şiirdir…
Anıların, hatıraların “bit pazarı”na düştüğü o gün, sabahın ilk ışıklarıyla çıkıyorum evden ve gün batımına kadar da yaşlı insanların tezgâhlarından, yüreklerinden anılar topluyorum…
Tarih 30 Nisan 2010… Elimde tam yirmi yıl önce aldığım hediye… O yaşlı kadınla bir daha hiç karşılaşmadık. Ama inanıyorum ki o beni bir yerlerden görüyor ve bana gülümsüyor…
Yavuz Nufel