Cumhuriyetimizin 101. yılı dolayısıyla dün Hollanda’daki Türkiye Büyükelçiliğimizin ev sahipliğinde görkemli bir resepsiyon düzenlendi. Bu etkinlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen bu özel gün, elçilik tarafından özenle davet edilen seçkin konukların katılımıyla kutlandı. Bu davetlilerin kimlikleri veya düşünceleri dikkate alınmaksızın katılım sağlanmış olsa da, resepsiyona özellikle kariyer sahibi ve toplumda saygın konumlara sahip kişilerin katılım göstermesinin kendileri açısından bir onur kaynağı olduğu düşüncesindeyim.
Resepsiyona yaklaşık 300-350 kişi davet edildi ve katılımcılar, böyle bir etkinlikte bulunmaktan mutluluk duyduklarını belirttiler. Ancak benzer etkinliklerde program içeriğinin sıklıkla aynı kalması dikkat çekiyor. Programın açılışı İstiklal Marşı’mızla başlıyor ve ardından Hollanda ulusal marşı okunuyor. Devamında, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın, yurtdışında yaşayan vatandaşlara Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla hitap ettiği video mesaj sunuluyor. Ne yazık ki, bu videonun izlendiği esnada bazı davetliler arasında mırıldanmalarla saygısız davranışlar sergilendiğini gözlemledim.
“Biraz sola kayalım, burada Erdoğan’ın resmi var,”
Programın resmi kısmı sona erdiğinde, konuklar ikramlarla keyifli bir sohbete dalarken, bir kısmı fotoğraf çekilmek için bayrakların önünde poz vermeyi tercih etti. Podyumun her iki köşesine yerleştirilen posterlerde, bir tarafta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün diğer tarafta ise günümüz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın resmi bulunuyordu. Bazı katılımcılar fotoğraf çekerken, “Biraz sola kayalım, burada Erdoğan’ın resmi var,” gibi söylemlere tanık oldum. Bu yorumların sadece tek bir kişiden değil, birkaç katılımcıdan geldiğini duydum.
Bu tür kutlamaların, ülkenin bütünlüğünü ve Cumhuriyet değerlerini yansıtan bir atmosferde yapılması gerektiğine inanıyorum. Ülkenin en üst makamına halkın oylarıyla gelmiş Cumhurbaşkanına, özellikle böyle bir günde saygı gösterilmesinin, hem toplumsal birlik hem de milli değerlere olan bağlılık açısından önem taşıdığını düşünüyorum. Burada siyasi bir vurgu yapmak gibi bir amacım yok; herkesin görüşlerine saygı duyuyorum. Ancak devletin en üst düzey makamında bulunan kişinin, ülkemizi yurt dışında temsil ettiği böylesine önemli bir günde ayrıştırıcı bir yaklaşımla anılmasının, ülkemizin birliğine olumsuz etkiler yapabileceğini düşünüyorum.
Hollandalı seçmen gibi düşünmek…
Bu konuya dair Hollanda’dan bir örnek vermek istiyorum. Son seçimlerde aşırı sağcı bir parti, Hollanda’da ilk defa birinci parti olarak seçimden çıktı ve hükümeti kurma yetkisi aldı. Ancak Hollandalılar, “Bu partinin lideri aşırı sağcı, bu yüzden yolumuzu değiştirelim” gibi bir yaklaşım yerine, “Bu parti seçimle iktidara geldi, dolayısıyla saygı duymalıyız,” diyerek demokratik bir duruş sergiliyorlar. Aynı şekilde, iktidarda kalmalarını veya düşmelerini yine halkın oyu belirleyecek diyorlar. İşte bu bakış açısını, demokrasiyi içselleştirmiş bir toplum olmanın gereği olarak görüp kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sedat Tapan-NHaber.nl