Üzüntümü tarif etmeye kalemim yetmiyor….
“Gizlice en çok korkulan şey hep gerçekleşir sonunda. Tiksiniyorum bütün bunlardan. Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım.” Bu alıntı, İtalyan yazar Cesare Pavese’nin 1950’de yazdığı son not olarak biliniyor. Yazmak benim için 12 yaşından bu yana hayatımın en önemli yerini kapsıyor. Azınlıkta olsa satırlarımı okuyan kişiler var. Onlara borçlu biliyorum kendimi ve artık yazamayacağımı söylemek istiyorum.
Hepimiz bir gün ölüm gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalacağımızı biliyoruz. Bize ondan korkmamayı öğretmedikleri bir dünyada yaşıyoruz. Genellikle ölümü uzak bir olay olarak algılarız, sanki yalnızca uzaktaki birinin başına gelecekmiş gibi. Asla veda etmek istemeyeceğimiz birisine elveda demek zorunda kalırız. Çünkü hayatta sadece kazanma odaklı düşünürüz, oysa gerçekte öğrenmemiz gereken tek şey kaybetmeyi kabullenmektir. Kimse bize onu bırakmanın ne demek olduğunu öğretmedi. Çünkü kimse bize kazanmanın öğrenilmesi gereken ilk adımının nasıl kaybedeceğimizi bilmek olduğunu anlatmadı.
26 Kasım günü hocaların hocası, bir eğitimci, çok okuyan çok yazan ve bir fikir adamı Abdurrahman Taş hocamızı kaybettik. Hayatın kanunu bu olsa da benim için zamansız oldu bu gidiş. Seneler önce eğitimim sırasında bana burs vermiş ve beni hep üniversitede eğitimci olarak görmek istemiş birisi. İsterdim ki onu herkes tanısın. Ne zaman bir sıkıntı yaşasam ve kapısını çalsam, “Hocam ne yapacağız şimdi?” derdim.
“Oku, yaz. Yaz, oku.” derdi.
Bunları duymayacak olmak ne acı. Ama fikirlerinin bana yön verecek olması içimi rahatlatıyor. Her yazı yazdığımda herkesten önce o okurdu. O yüzden artık yazamayacağımı biliyorum. Bu bana yeri dolmaz bir boşluk hissi veriyor ve bu hisle savaşacak bir enerji göremiyorum. Ve üzüntümü tarif etmeye kalemim yetmiyor.
Ölümünden sonra bile birilerine fikirleriyle yön veriyor olması ne gurur verici değil mi? Size saygılarımı sunuyorum, hocam. Ölüm beden içindir. Fikirler ölmez. Bu son yazı size ithafen yazılmıştır.
Özlem Ok – nhaber.nl