“Yeni tanıştığım biriyle geçenlerde sohbet ediyordum. Bu kişi içtenlikle, ‘Bence sen çok güçlü bir kadınsın’ dedi. Bu cümle, çoğumuz için tipik bir iltifat olarak algılanabilir, ancak ben bu iltifatı reddettim. Zaman içinde hayatın karmaşık yollarında ilerledikçe, güçlü kadın etiketini benimsemekten kaçınma eğilimim daha da güçlendi. Çünkü güçlü kadın etiketi, eşsiz ve özgür ruhumuza bir tür ipotek gibi yapışmış durumda. Sabahattin Ali’nin de belirttiği gibi, ‘Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, bir şey olduğunu sanmayın.’ Bu sözler, güçlü kadın olma beklentisinin sığ ve kalıcı olmadığını vurguluyor.
Güçlü kadın imajı, birçoğumuzun içsel bir çatışma yaşamasına neden olabilir. Bu, hayatın zorluklarına karşı direnmekle ilgili olduğu kadar, aynı zamanda kırılganlık, endişe, korku gibi duyguları da içinde barındıran bir gerçeği yansıtmaz. Ben de bir kadın olarak, bazen acı çekerken, bazen dayanıklılık gösterirken, akıl dışı kararlar alırken, bazen de mantıklı düşünürken kendimi buluyorum.
‘Çok içtenlikle paylaşmak istediğim bir şey var. Dün, yeni kaybettiği bir yakını olan bir arkadaşıma karşı incitici davranırken buldum kendimi. Bazen yeter dediğim, sabır gösterdiğim, korktuğum, savaştığım, küstüğüm, öğrendiğim ve daha pek çok çeşitli durumlarda var olan biriyim.’
Güçlü kadın olma beklentisi, bir kadının yaşamındaki çeşitliliği ve değişkenliği göz ardı eder. Bu beklenti, kadınları sığ bir tanımla kısıtlarken, aslında her birimizin içsel karmaşıklığını görmezden gelir. Her kadın, kendi özgün yolunda yürüyen bir serüvenin parçasıdır. Kimi zaman karanlık kış günlerinde, bazen de deli bahar rüzgarlarında.
Bu nedenle, ben bir güçlü kadın değilim; ben bir kadınım. Kendi içimdeki çelişkilerle, duygusal zenginliklerle dolu, benzersiz bir varlık. Güçlü kadın etiketi yerine, kendi gerçekliğimle barış içinde var olmanın ve başkalarının da bu karmaşıklığı anlamasının önemini vurguluyorum. İnsanlar arasında derin ve anlayışlı bağlar kurmak, etiketlerden öteye geçmek ve her birimizin kendi özgün hikayesini yaşamasına izin vermek, gerçek bir bağ kurmanın temelidir.
Bağımsız bir kadın olarak, güçlü yanlarımı ve kazandığım parayı gururla taşıyorum. Ancak, cinsiyet temelli önyargılarla karşılaşmak, yalnızlığımın tehdit olarak algılanmasına neden oluyor. Bu noktada, toplumsal cinsiyet beklentilerine karşı durma ve birlikte mücadele etme çağrısında bulunabilirim.
‘E işte, kadın kadının kurdudur. Güçlü ve ya yalnız bir kadın görseler, onda olmayan şeye takılırlar; kültür gibi, özgüven gibi.’
Dediğinizi duyar gibiyim.
Bu ifade, bazı entrikalara atıfta bulunabilir. Daha geçen hafta benzer bir durumu yaşadım. Her yalnız ve kendi parasını kazanmaya çalışan kadın, kimsenin erkeğini elinden almaya aday değildir.
Kadınlar arasındaki karmaşık ilişkileri ve rekabeti vurgulayabilir. Ancak bakış açımızı değiştirirsek, kadınlar arasında güçlü dayanışma ve destek de büyük bir gerçektir. Kimi kadınlar liderdir, kimi ise destekçi. Genelleme yapmak gereksizdir.
‘Bağımsız ve özgün ruhlara sahip kadınlar, dünyayı dönüştürme potansiyeline sahip gerçek kahramanlardır. Ben daha bugün, Hollanda’da akıllı tarım otomasyonu olarak ne kullanıldığını merak edip araştırma yaparken buldum kendimi. İşte bu tür bir kadınım ben, güçlü kadından ziyade. Kendi izlerini sürerken, toplumsal normlara uyma konusundaki kararlılıklarıyla da dikkat çeken. Benim gibi cesur kadınlar, her şeye rağmen ön yargılara, yargılara ve yalnızlığa direnerek ilerlerler.
Benim gibi cesur kadınlar, her şeye rağmen ön yargılara, yargılara ve yalnızlığa meydan okur. Etraflarındaki karanlık köşelerde bile, özgünlükleri ve çizgilerini koruma azimleriyle aydınlığı temsil ederler.
Nice fatihlerin doğuşunu müjdeleyen bu kadınlar, kendi değerlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Hayatın karmaşasında dik durarak, özgür düşünceleriyle örnek olurlar. Kötülükten, fitneden ve dedikodudan beslenenlerin vahşi diline aldırmadan, güzellik ve iyilikle dolu bir dünya inşa etme yolunda yürürler. Bu sese kulak veren, kendi benliğine güvenen kadınlar, toplumun kalbini fethetme potansiyeline sahiptir.
“Her zaman olduğu gibi, size hayatın kısa olduğunu hatırlatmak istiyorum. Karşınıza kadın ya da erkek, savaşmak isteyen kim çıkarsa çıksın, siz güçlü kadın değilsiniz. Kadınsınız! Kendi güçlerinize ve içsel çekirdeklerinize güvenin. Yolculuğunuzda yalnız olsanız bile, gerekirse sag elinizle sol elinizi tutun ve kendinize dayanarak ayakta durmanın gücünü keşfedin. Kendine güvenen dik yürür! Kalbimizdeki cesaret, güzellik ve dayanıklılık, gelecek nesillere ilham kaynağı olacak. Çünkü hayat kısa, canım kadınlar, hayat kısa canım kadınlar!”
Özlem Ok – N’haber.com
Yine çok güzel bir bakış açısıyla, güzel bir yazı kaleme almışsın Özlemciğim. Ben de hiç sevmedim bu güçlü kadın lafını. Insanlar, kendileri bir sorumluluk almamak için, taşın altına elini koymamak için “sen güçlüsün, yaparsın” demenin arkasına sığınıyorlar. Tüm cesur kadınlara selam olsun!!
Çok teşekkür ederim. ♡
Yuzu kadar yuregi guzel kuzum cok guzel kendimi buldum yazdiklarinda yolun acik olsun kinle kiskanclikla beslenenenlwride bizden uzak tutsun seviyorum seni
Iyi ki varsin! Bende seni seviyorum ablacım.
Kaleminize yüreğinize sağlık çok güzel anlatmışsınız