Yemeklerden sonra vicdan azabı çekiyorsun.
Şık giyinip sevgiyi tartar gibi hesaplıyorsun.
Gerçek aşktan uzak kalıyorsun; kilo alıyorsun ve aldığın kilolardan rahatsız oluyorsun.
Mutsuzsun ve kahkaha atmayı unutmuş gibisin.
-Elmalar pazarlarda daha çok satılsın diye kırmızı, Melahat.-
Elma deyince aklıma babam geliyor, ardından bitmek bilmeyen finansal sancılar.
Sen pazardan hiç elma aldın mı, Melahat?
Bir yanağın elma gibi olmasını,
Kırık dökük cümlelerle kafamda tasarlıyorum.
Sahi, o yolu nasıl yürüdün, Melahat?
Hem ağladın hem yürüdün…
Ömürden 10 yıl geçti, değil mi?
Ama sen hiçbir şeyden memnun değilsin, öyle değil mi, Melahat? Hiçbir şey seni tatmin etmiyor. Hiç kimseyi beğenmiyorsun; fazla didaktik buluyor, samimi bulmuyorsun. “İnsanlar güvenilmez” diyorsun ve herkese “narsist” damgasını yapıştırıyorsun.
Sahi, çocukluğunda bir sorun mu vardı, Melahat?
“Kediler aç” diyorsun.
Kadınlar ölüyor, kodamanlar ciğer şişi sindiremiyor diyorsun. Muhalefete çatıyorsun, iktidara yükleniyorsun, sokakta yere tükürenlere sinirleniyorsun. Sosyal medyada sadece eşiyle ilgilenenleri eleştiriyorsun…
E gel de sen düzelt.
Evli misin, değil misin, Melahat?
Senin için her şeyden üstün olan sensin. “Bu şekilde mi yaşanır?” diye soranlara anlamaz bir tavırla bakıyorsun. Yaşın ilerledi ama hâlâ kibirli ve inatçısın. Her şeyi bildiğini sanıyorsun; farkındasın ama yine de tatminsizsin.
Sus artık, Melahat!
Pamuk ipliğine bağlı arkadaşlıkların var.
Issız adamlara âşık oluyorsun. Neden?
Vücudunun üçte biri su, kafan ise sürekli dalgın.
İlginç saç stilin ve kolyelerin gözleri yoruyor.
Yeni akımlara uyma zorunluluğunu sana kim dikte ediyor? Uymadığında dışlanma korkusunu sana kim aşılıyor?
Kendini yalnızca başkalarına beğendirme çabası ve büyük bir çekişme…
Senede bir gün doğum günün var, Melahat. Abartma.
Bitmeyen egolar ve kocaman bir yalnızlık…
Ne oldu sana, Melahat?
Hızlı yaşadığın modern hayat suni mutluluklar barındırıyor.
Kendine gel, Melahat.
Özlem Ok- NHaber.nl