Bu yazı bazılarını kızdıracak ..
Ama yazacağım.
Çünkü gerçekler Kadınlar gününüz kutlu olsun…
Sıradan gibi geliyor kulağa değil mi ?
Değil..
Kadınlar gününüzü kutluyorum.
Kadın olmanızın hatırlandığı en azından dile getirildiği tek gün olan bugünü.
Yani 8 Mart Dünya Kadınlar gününü.
Bence en kutlu gün bugün.
Emekçi kadınları, ayrılmış eşinden tek başına mücadele veren kadınları..
Elleri nasır nasır olmuş buğday yetiştirmiş , ağır işlerde çalışmış yine de umudunu kaybetmemiş kadınları kutluyorum.
Bir kadın hayatınızı değiştirebilir mi ?
Evet bir kadın hayatınızı değiştirebilir, aileyi toplumu hatta dünyayı değiştirebilir..
Bir kadın olarak benim hayatımı bir kadın değiştirdi.
Kadınların keskin zekasının yanında sahip olduğu içgüdüsel muhteşem varoluşuyla…
Aynı kültür aynı ırk aynı dil aynı dil olmamasına rağmen sadece kadın olarak varoluşun ortak paydasıyla…
Bir hikaye ile devam edeyim etmek istiyorum.
Tanrı Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi.
Adem,
‘İşte,bu benim kemiklerimden alınmış kemik,
Etimden alınmış ettir’ dedi,
‘Ona ‘Kadın’denilecek,
Çünkü o adamdan alındı.’
……
Adem,’Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi,ben de yedim’ diye yanıtladı.
RAB Tanrı Adem’ e,
‘Karının sözünü dinlediğin ve sana, Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için
Toprak senin yüzünden lanetlendi’ dedi.
‘Yaşam boyu emek vermeden yemek bulamayacaksın.
Hikaye herkesin bildiği bir hikaye değil mi incil’den alınma.
Adem’in etinden alınmış et, kaburga kemiğinden alınmış kemik !
Sadece et ve kemikten ibaret..
Üstelik yasaklı meyveyi yedirmiş sözümona şeytanla işbirliği yapmış şeytanın arkadaşı!
Ve adem karısının sözünü dinlediği sırf ona inandığı için lanetli ve cezalı!
Dolayısıyla bütün insanlık bir kadının şeytanla işbirliği yapıp yasaklı meyveyi yediği için lanetli..
Kızmayın ben yazmadım ya da uydurmadım bu hikayeyi İncil’in yıllardır insanların kulağına fısıldadığı hikaye bu.
Cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın ötekileştirmenin ve kadınların aşağılanmasının yeryüzüne ekilmeye başlandığının ilk tohumları bu.
Bizler yani kadınlar, bu tohumların yerleşip kök tuttuğu ‘yaşama hakkının ve doğal varoluşunun elinden çalındığı hırsız, arsız, yobaz, akıl dışı ve yoksul bir düşüncenin işleyişiyle birlikte doğal varoluşundan alıkonulmuş, aşağılanmış kendi kimliğinden yoksun bırakılmış bir anlayışın zorla dayattırdığı meyveleriyiz.
Ağacımız böyle…
Eril düzenin yerleşkesi böyle kurulmuş ve yüzyıllarca hakim olmuş yeryüzüne …
Eksik etek,cinsel obje, yuvayı dişi kuş yapar misali hep eksik hep yetersiz olduğuna inandırılmış.
Kıskançlık gibi kötü bir duygu bile sadece kadına atfedilmiş sanki sadece onun bir özelliğiymiş gibi insan olmanın getirdiği birtakım duygu ve düşüncelerin sadece ‘kötü’ olanları kadına ithaf edilmiş.
Halbuki öyle değil.
Bu ezberleri bozmuş kadınlar var!
Dil,din ırk ayrımı gözetmeden sadece anaç ruhu ile beslenmiş kadınlar var .
Kendisi gibi hemcinsinin iyiliğini menfaatini varoluşunun gerçekleşmesini bütün kalbiyle isteyen kadınlar var…
Suçlamayan,yargılamayan dedikodu yapmayan algılayan ‘şeytan’ dan bağımsızlaşmış kadınlar var -ki zaten şeytanla bir beraberlik söz konusu değildi –
Gelelim pozitif ayrımcılığa..
Biz pozitif ayrımcılık falan istemiyoruz biz ‘ayrımcılık’ istemiyoruz.
İnsan olmanın getirdiği bazı duygu durumlarının bir kısmının (zayıf kusurlu olan) sadece Havva’ya bir kısmının da (güçlü kusursuz olan) bir anlayışın yerleşkesine karşıyız ve sonuna kadar da direneceğiz.
Yok kadınlar narindir yok çiçektir su vermezsen yeterince güneş ışığı ile beslemezsen solar gibi ‘Kadın’ ı insan olmaktan uzaklaştırmaya çalışan sulugöz edebiyatına da karnımız tok.
İnsan olmanın ortak paydası ile birlikte bu yeryüzüne salınmış her türlü canlı gibi ‘yaşama hakkımızı varoluşumuzun getirdiği bütün özellikleri var etmeye ve savunmaya çalışıyoruz.
Bir adım geride durmuyoruz , durmak zorunda da değiliz.
Adem’in kaburga kemiğinden falan da yaratılmadık.
Adem neyse Havva da o !
Köpek neyse kedi de o!
Toprak neyse bitki de o!
Kurt neyse kuzu da o !
Farklılıklar bütünü oluşturur farklılıklar zenginliktir bir eksiklik ya da bir kusur değildir.
Kadın olmak gurur vericidir bir üstünlük ya da bir eksiklik değildir.
Kadın cinayetleri ile ilgili anlatacağım çok konu var ama bugün 8 Mart Dünya Kadınlar günü.
En azından kadın olmanın çok güzel ve de önemli bir var olma biçimi olduğunu kutladığımız bir gün.
Kadın algısına yönelik bütün saldırıları bütün yoksayışı ve bütün ikincil derecede varoluşu yadsıdığımız -hatta bunun için mücadele vermek bunu anlatmak zorunda kaldığımız – bir gün bugün.
Anlatmak zorunda bırakıldığımız …
Trajik ve komik aslında …
Anlatmak zorundayız.
Anlamayanlara ve anlamak istemeyenlere!
Varoluşun bir parçasıyız hem de çok önemli bir parçası ..
Ne eksik ne de fazlayız.
Kadınız biz.
Kadın.
Yani insan olma noktasında erkek ile buluşan bir varlık olarak ‘insanlarız’.
İnsanız.
Bütün insani vasıfları ve insan olmanın getirdiği bütün sorumlulukları üzerimize alarak varoluşumuzu yaşamak istiyoruz.
Hepsi bu kadar!
İnsan olmanın ortak paydasını hatırlatıyoruz sadece…
Kadın kadını yaşatır!
Yaşasın kadın dayanışması , yaşasın kadınlar!
Elim elinde !
Bir kadın bütün hayatınızı değiştirebilir.
Kadınlığını hissedebilmişse şartlar buna el vermişse şayet.
Bir kadın tüm dünyayı değiştirebilir.
Kadınlığını yaşayabilirse…
Varlığıyla yaşamı yücelten var olan var olma sancısı çeken mücadeleci ve emekçi olan olmayan ,farkındalığı olan olmayan bütün kadınların, bütün annelerin,dünyanın bütün kadınlarının kadınların günü kutlu olsun!
Ayrımcılığın ve şiddetin son bulduğu bir dünyayı hep birlikte kuracağız.
Kadın kadına ve omuz omuza.
Bölerek değil birleştirerek.
‘Yok’ ederek değil ‘var’ ederek.
Azalarak değil çoğalarak.
Bir olarak bir bütün olarak.
Yadsıyamayacağınız gerçekliğimize dönerek,kavuşarak.
Bütün dayatma anlayışlara karşı birbirmize destek olarak, kucaklayarak.
Yargılamadan önce anlayarak.
Hemcinslerimizi severek,kucaklayarak.
Sevgi ve anlayışın hakim olduğu bir dünyayı birlikte inşa etmek dileğiyle.
Öznur Mısral – N’haber
Felsefeci / Yazar / Özel Eğitimci
Aile içi Şiddet Danışmanı
Mail: oznurmisral123@gmail.com