Sedat Tapan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Avrupa’da gençlerimiz dertlerini Türkçe anlatamıyor

Avrupa’da gençlerimiz dertlerini Türkçe anlatamıyor

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Yaz aylarının bitmesiyle birlikte, okullar yeniden kapılarını açıyor ve çocuklarımız eğitimlerine kaldıkları yerden devam edecekler. Ancak, yurtdışında yaşayan biz Türk vatandaşları için bu süreç biraz daha karmaşık ve sorumluluk gerektiren bir hâl alıyor. Özellikle Hollanda gibi ülkelerde yaşayan Türk toplumu, çocuklarının hem bulundukları ülkenin eğitim sistemine uyum sağlamalarını hem de anadillerini öğrenmelerini sağlamaya çalışıyor. Bu dengeyi kurmak ise biz ebeveynler için büyük bir sorumluluk ve görev haline gelmiş durumda.

Yurt dışında yaşayan Türk çocukları, bulundukları ülkelerin eğitim sistemine entegre olarak zorunlu ilk ve orta eğitimlerini alıyorlar. Bu süreçte çocuklarımız, yaşadıkları ülkenin dilini ve kültürünü öğrenirken, anadillerini yani Türkçeyi de öğrenmek zorundalar. Ancak, Türkçeyi yeterince öğrenemeyen gençlerimiz, ilerleyen yıllarda kendi kimliklerini ve kültürel kökenlerini ifade etmekte zorluk çekiyorlar. Türkçeyi düzgün konuşamayan bir genç, kendi toplumuna yabancılaşabilir ve ailesiyle, toplumsal değerleriyle olan bağlarını kaybedebilir. Bu sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumumuzu ilgilendiren ve uzun vadede ciddi sonuçlar doğurabilecek bir mesele.

Devletimizin Türkçe Eğitimine Verdiği Destek

Türkiye Cumhuriyeti devleti, yurtdışındaki Türk çocuklarının Türkçe dilini öğrenmeleri için büyük çaba sarf ediyor. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) Hollanda’da Tulip Eğitim Vakfı  ve Yunus Emre Enstitüsü  aracılığıyla düzenlenen Türkçe kursları, çocuklarımızın anadillerini öğrenmelerine olanak tanıyor. Bu kurslar, çocuklarımıza sadece Türkçe’yi öğretmekle kalmıyor, aynı zamanda onlara Türk kültürünü, tarihini ve geleneklerini de aktarıyor. Yani bu kurslar, sadece dil eğitimi değil, aynı zamanda kültürel bir aidiyet duygusunun pekiştirilmesine de katkı sağlıyor.

Ancak ne yazık ki, son yıllarda bazı kentlerdeki çeşitli kuruluşların yönetim görevlileri Eğitim konusunda ilgisiz kalarak kentteki eğitim çağındaki çocukların eğitim almalarına olanak sağlayamadıkları için anadili eğitimi alamadıklarını görüyoruz. Kursların organizasyonundan sorumlu olan bazı dernek yöneticileri, devletimizin sağladığı bu imkânları en iyi şekilde sunmakta yetersiz kalabiliyorlar. Bu durum, kursların verimliliğini olumsuz etkiliyor ve çocuklarımızın Türkçe öğrenme süreçlerini zorlaştırıyor. Bu tür sorunların bir an önce çözülmesi ve Anadil eğitim kurslarının daha etkili bir şekilde organize edilmesi gerekiyor. Biz ebeveynler ve cami ve diğer derneklerin yöneticileri  olarak da bu süreçte daha fazla sorumluluk almalı ve çocuklarımızın bu kurslara düzenli olarak katılmalarını sağlamalıyız.

 

Örneğin, Avrupa’da yaşayan bir gencimiz, askerlik çağına geldiğinde konsolosluğa giderek askerlik işlemlerini halletmek istiyor. Ancak, Türkçe konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı için “askerliğimi uzatmak istiyorum” gibi basit bir cümleyi bile kurmakta zorlanıyor. Bu durum, o gencimizin kendisini ifade edememesine, hatta bir tercüman aracılığıyla işlemlerini yapmasına neden oluyor. Böyle bir durumda sadece dil becerileri değil, aynı zamanda özsaygı da zarar görüyor. Gencimiz, kendi dilini konuşamamanın verdiği bir özgüven eksikliği yaşayabilir. Bu tür örnekler, Türkçe eğitiminin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu gösteriyor.

Baskonsolosluklarımız, bu tür durumların farkında ve bizlerden, yani yurtdışındaki Türk vatandaşlarından, çocuklarımızın Türkçe öğrenimi konusunda daha duyarlı olmamızı istiyor. Zira, bu dil eğitimi sadece bir ders değil, bir kimlik inşasıdır. Dil, bir milletin en önemli yapı taşıdır; kültürü, tarihi ve toplumsal değerleri nesilden nesile aktarır. Bu nedenle, çocuklarımızın Türkçe öğrenimine gereken önemi vermeli, onları bu kurslara düzenli olarak göndermeliyiz.

Sonuç olarak, yurt dışında yaşayan Türk toplumunun, çocuklarının anadilini öğrenmesi ve bu dil üzerinden kültürel bağlarını güçlendirmesi büyük bir önem taşıyor. Devletimizin sunduğu imkânlardan en iyi şekilde faydalanarak, çocuklarımızın Türkçe’yi öğrenmelerini ve Türk kültürüyle bağlarını koparmamalarını sağlamalıyız. Unutmayalım ki, geleceğimiz olan çocuklarımızın güçlü bir kimlik bilincine sahip olmaları, onların hem bulundukları topluma hem de kendi köklerine sağlıklı bir şekilde entegre olmalarını sağlayacaktır. Bu da sadece ailelerin değil, toplumun bütününün sorumluluğudur

Sedat TAPAN -NHaber.nl

Muhabir, journalist ,

0031616080987

Sedat.tapan@outlook.com

 

Avrupa’da gençlerimiz dertlerini Türkçe anlatamıyor
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir