Her şey zehirdir muhim olan dozdur!
Yaşam için ihtiyaç duyduğumuz her şey, dozaj aşımında tehlikeli bir zehire dönüşür!
Her sabah güne gözlerimizi açtığımızda, hayat bizden yeni bir seçim yapmamızı ister. İhtiyacımız olanla heves ettiğimiz şey arasında ince bir çizgi vardır. Ama ne yazık ki bu çizgi çoğu zaman bulanıklaşır. Gerçekten neye ihtiyacımız olduğunu, neyin ruhumuzu doyurduğunu unuturuz. Peki, bu farkı nasıl anlayabiliriz? İhtiyaç mı, yoksa sadece kısa süreli bir heves mi? Ya da daha kötüsü, bizi saran bir ihtiras mı?
Kalbinin Sesini Dinle
Bir an dur ve kendine sor: “Bu olmadan yaşayabilir miyim?” Eğer cevabın “Evet” ise, bu büyük ihtimalle bir ihtiyaç değil, bir hevestir. Ancak bu soruyu sormak cesaret ister. Çünkü çoğu zaman yeni çantayı, daha lüks bir arabayı, elbiseyi arzularız. Gerçek ihtiyacımız mı? Yoksa asıl aradığımız, ruhumuzun derinliklerindeki huzur mu? Modern hayat hep “daha fazlasını” istemeye zorlar. Daha fazla eşya, daha fazla başarı, daha fazla para…Aslında fazlalıklar ruhunun yükünü artırır, huzurdan uzaklaştırır. Her yeni sahiplik, yanında bir eksiklik hissi getirir. Dış dünyanın doyurduğu içindeki boşluğu kapatamaz.
Dengeyi Kurmak Cesaret İster
Yaşamın dengesi bir terazidir. Bir kefede ihtiyaçların, diğerinde arzuların durur. Arzuların ağır basarsa, bu terazi seni aşağı çeker. Fazla eşya dolaplarını doldurur ama kalbini boşaltır. Fazla yemek miden dolsun diye değil, ruhun doysun diye yenir. Ve fazla çalışmak… Daha fazlasına sahip olacağım derken, en kıymetli olanı; sevdiklerini ve zamanını, sağlığını kaybedersin.
Düşün o terazi dengeye geldiğinde nasıl huzur olurdu? Sahip oldukların yettiğinde, eksikliğini hissetmediğinde, sürekli peşinden koştuğun şeylerin aslında ne kadar önemsiz olduğunu fark ettiğinde… İşte o zaman hayat sana hafif gelir, sevdiklerine daha çok zaman ayırır, ruhunun nefes aldığını hissedersin.
İhtiras, Sinsi Bir Yol Arkadaşıdır.
İhtiras, seni elinden tutar daha fazlasına götürmek ister. Başta heyecan vericidir. Bir süre sonra o elin, aslında senin boynundaki bir zincir olduğunu fark edersin. Zincirlerinden kurtulmak istiyorsan, kendine şu soruyu sor: “Bu gerçekten bana ait mi, yoksa başkalarının mutluluğuna özenip onların izini mi takip ediyorum?”
Hayatın Özeti: Sadeleşmek
Hayat aslında çok basit. Gözlerinle görebilmek, bir dostunla kahkaha atabilmek, bir çocuğun gülümsemesini fark edebilmek… Bunlar bizi besleyen gerçek ihtiyaçlarımız. Fazlalıklar sadece gürültü. O yüzden, yaşamının terazisini dengede tutmayı öğren. Fazlalıklardan arındığında, kalbinin ne kadar hafiflediğini hissedeceksin.
Unutma, ihtiyacın fazlası hayattan çalar.
Zehirler; düşük dozda kullanıldığında tedavi edici madde olsalar da, yüksek dozda kullanıldıklarında öldürücüdür!
Yaşamını sadeleştir, sahip olduklarının kıymetini bil. Mutluluk, her zaman “daha fazla”da değil, yeterince olandır.
Şerife Bozoğlan Eker- NHaber.nl