Bugün yüz elli sandalyeli Hollanda Parlamentosu’nun altı sandalyesinde birinci neslin çocukları oturmakta.
Ayrı bir sevinç, gurur kaynağı…
Yüzlerce doktorlarımız, avukatlarımız var.
Her makam ve mevkide bugün bir Türk’e rastlamamız mümkün.
Avrupa’da kendi işinin patronu irili ufaklı işverenlerimizin sayısı 100 bin civarındadır. ( Hollanda’da 25 bin )
Yazdım/yazıyorum sırası geldikçe de yazacağım.
Şöyle ki, yatırımlarını çocuklarına yapıp onları okutan, bu ülkenin nimetlerinden yaralanmalarını sağlayan aileler, dert üstü, murat üstü ve mutlu.
Hatta bu kategoriye giren ailelerde pek maddi yönden mağdur olana/edilmişe rastlanmıyor…
Madalyonun öteki yüzündeki ailelere gelince:
Geliş amaçlarına uygun olarak kısa zamanda para biriktirip “dönmek” istediklerinden ne çocuklarını okutmuşlar ne de kıyıda köşede paraları var.
Paraları var dediğime bakmayın her 10 yılda bir “Tokatlanmışlar”!
***
Çığ gibi artan boşanmalar, aile içi şiddet, başarısızlık da yine bu ailelerin çocuklarının bir kaderi gibi…
Çünkü, çocuklar okullardan alınıp işe verilmiş.
Yaşları on altı, on yedi olunca köyünden, kasabasından bir ailenin çocuğu ile evlendirmişler evlatlarını.
Neden çocuklar erken evlendirilir?
Ben araştırdım. Netice üç madde ve düşündürücü.
Kötü yola gitme korkusu, evinin yolunu öğrensin düşüncesi (!)
Bir akrabanın çocuğunu Avrupa’ya getirmek ve hayatını kurtarıp sevap kazanmak(!)
Her geçen gün duyduğumuz olaylar, nikahta keramet olmadığının bir göstergesi adeta…
İstikbalin nikah masalarında, bacak aralarında olmadığını geç de olsa, acı da olsa anlamış durumdalar…
***
Demet TV de program yaptığım yıllarda bir anım hala tazeliğini korur. “Ağabey sayende bu yıl mezun oluyorum , mezuniyet törenime davet etsem gelir misin” dedi.
Gittim.
Babası kızını okuldan alıp evlendirmek istemiş, Annesi ve kızı bir yanda, baba öte yanda.
Anne, “ ben okuyamadım kızım okuyacak, valla hiçbir şey yapamasan şu TV ‘deki adamı arar başına bela ederim” demiş!
Hiç durmazdım, bir anne kızımı babası zorla evlendiriyor diyecek ve ben bir şey yapmayacağım öyle mi?
Neyse , bu kızımız, karaya vurmuş deniz yıldızı gibi bir haldeyken, yaptığımız programlarda söylediğimiz sözlerle alıp denize kavuşturmuşuz…
Belki bir çoğu için değişen bir şey olmadı ama onun için çok şey değişmiş olmasını görmek/duymak anlatılır mutluluk mu sizce?
Her yaptığım programda altını çize çize söylüyorum. Aman çocuklarınızı okuldan alıp evlendirmeyin, başını bağlıyoruz deyip yakmayın diyor, örnekler veriyorum…
Hele de izin mevsimin yaklaştıkça programlarımın ağırlığı özellikle gençlerin eğitimi ve evlilik olmakta.
Hala bu devirde 2023 yılında denize kavuşmak isteyen o kadar deniz yıldız var ki..
***
Kısaca gelinen nokta şunu gösteriyor: Avrupa artık umut kapısı olmaktan çıkmıştır. Hatta bir çok Avrupa ülkesi aldığı göçten fazla göç veriyor dışarıya… Geriye dönüp 60 yıla bir göz atacak olursak birçok acı, tatlı anıların yanı sıra başarı öyküleri doldur Avrupalı Türklerin tarihi..
Geçen hafta yazdığım Avrupalı Türkler (1) yazıma bir haftada yollanan e-postaların sayısı beklediğimin de üstünde geldi. Gelen postaların büyük çoğunluğu bir merak sorusu ile bitiyor.
Ya hala böyle insanlar var mı?
Olmaz olur mu Avrupa’ya gelmek için kırk takla atan, Türkiye’deki memurluğunu yakıp Avrupa’da temizlik işçisi bile olurum diyen, o kadar çok insan var ki, elbette bunların Avrupa’ya gelmek için ilk ve en güvenceli yol “evlilik”…
Avrupa’da evlilikler kadar boşanmalarda tüm hızı ile sürüyor. Şöyle ki Hollanda’da korona salgınından önce yılda 4 bin 500 ile 6 bin arasında evlilik yapılıyor. Tatilde, memlekette evlenenler hariç.
Fakat boşanmalar ise evlilik sayısından kat kat fazla.
Boşanmaların da çeşitli nedenleri var. O başka bir konu.
Avrupa’ya gelmek için can atan bir takım erkek türünün gözdeleri boşanmış dul hanımlar!
Genç kızlardan çok boşanmış tekrar evlenmiş ( İkinci Üçüncü evlilik) kadınların sorunları şimdilik pek gündem de değil ama içten içe kanayan bir yara olmuş ki sormayın.
İkinci evliliklerin çoğu internet üzerinden tanışmakla oluyor.
Duyduklarım, dinlediklerimi bi anlatsam Müge Anlı’ya çıksalar bir yıllık malzeme olur.
Hiç mi ikinci evliliğinde mutlu olan yok?
Var elbette ama olsa olsa yüzde 10.
Geri kalanı tabir caiz ise, yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşlar gibi.
Kendi kamburlarına bir kambur daha eklenmiş ki taşıması imkansız.
Taraflardan birisi ( Özellikle Türkiye’den gelen eşler ) bir de art niyetli ise yandı gülüm keten helva.
Söyleyemiyorlar, konuşamıyorlar çektikleri acıları sorunları.
Öncelikle aile, çocuklara karşı
Sonra topluma karşı bir suçluluk psikolojisi içindeler.
Geçim sıkıntısı bir yanda, bir yandan eski hayatın tortuları, öte yandan yeni evliliğin kamburu ne psikoloji kalmış ne ruh sağlığı…
Kısaca yaşlısıyla, genciyle; evlisiyle, bekarıyla, duluyla, işi olan olmayanıyla Avrupalı Türklerin yüzde 70’i psikolojik sorunlu bir toplum olmuş durumda.
Yavuz Nufel- NHaber.nl