Daha önce defalarca yazdım, 17 Ağustos depremini yaşayanlardan birisiyim. Enkaz altında şiirimi depremin ilk günlerinde bizzat gördüğüm çocuğun sesinden /dilinden, unutanlara hatırlatmak için yazmıştım.
Zannetmiştim ki, on binlerce hayatını kaybeden insanların yalınları ve yaralananlar depremden ders alır, binalarını depreme dayanaklı hale getirirler.
Ders almaya fırsat kalmadan şok atlatılmadan, 17 Ağustos’un ardından 12 Kasım Düzce depremi de olunca ve binlerce cana mal olunca kendimi daha da inandırmıştım.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı!.
Bir yıl sonra 17 Ağustos 2000 yılında Gölcük’e gittim. Toplu sünnet merasimi vardı ve tanıdığım ünlü bir sanatçı sahne alacaktı. Biraz gezip dolaştım. Evet, hiçbir şey eskisi gibi değildi. Hiç kimse bir yıl önce yaşananlardan ders almamış, dünya malına artan meyil gözle görülür şekilde daha çok artmıştı!
Hayatını kaybedenlerin acısı unutulmuştu bile!
Deprem anından canını sokağa zor atanlar hala çadırlarda kalıyordu ama yıkılması gereken hasarlı evlerinin çatlaklarını da sıva ile kapattıkları ayan beyan görülüyordu.
Enkaz altında şiirimdeki o çocuğun çığlığı hayal kırıklığı, öfke ile birleşince “Bir deprem daha gerek” başlıklı bir şiir yazdım.
Asıl yazmak istediğim konuya gelmeden önce işte o şiir:
BİR DEPREM DAHA GEREK
bir deprem,
bir deprem daha gerek;
düşmeli ağından
bin yıllık örümcek!
ve
o deprem ki:
düzenin döndürdüğü çarkı
insanlar arasındaki farkı
yere serecek,
silip süpürecek…
kan emici vampirin,
sırtlanın ve engereğin
bir teki kalmayıncaya dek
sürecek!…
bu gün Adapazarı’nda, Kocaeli’nde,
Bolu’da, Düzce’de, Gölcük’te,
Yalova’da, İstanbul’da
anasız, babasız kalan
ve
ağlayan bebek
İşte o gün,
İşte o depremle gülecek,
BİR DEPREM DAHA GEREK!…
Bu şiirden kim neyi, nasıl anladı bilmiyorum. Birkaç yıl sonra Alanya’da davet edildiğim bir etkinlikte kaymakam bey okuyacağım şiirleri dosya olarak istemiş. Verdik, “Bir deprem daha gerek “ şiirimde halkı isyana davet manası da çıkıyor(muş). Okursam yasal işlem yaparlarmış, bu şiirin okunmaması uyarısı yapılmıştı!
Üç gündür İstanbul’dayım.
6 Şubat’ta yaşan ve 11 ili yerle bir eden deprem felaketinin ardından yaşanan deprem fırtınası ile tüm Türkiye’de insanlar, “Sırada hangi şehir var” sorusunun cevabını ararken gözle görülür bir tedirginlikle gözler İstanbul’a çevrildi.
Olası İstanbul depremi 11 ilde yaşanan felaketten daha fazla konuşuluyor.
İstanbul depremi için alınacak önlemlerin başında bir buçuk milyon evin yıkılması, İstanbul’un taşınması var.
Bindiğim taksiden gittiğim cafe restoranlara; dolaştığım çarşı pazardan gezdiğim sokaklara kadar insanların gündemini takip etmeye çalışıyorum. Gerektiğinde soruyorum, yandaki masalara kulak misafiri oluyorum, kahroluyorum…
Kahramanmaraşlı deprem gündemin üçüncü maddesi,
Siyasilerin birbirine ne dediği gündemin ikinci maddesi
Halkın gündeminin birinci maddesi ise olası İstanbul depremi.
Hani alınacak önlemler konuşulsa ne ala…
Eğer kentsel dönüşüm olursa kendi evlerine sıra ne zaman gelir, beş dairesi olana yine beş daire mi verilecek, yoksa arsa payına göre mi mal sahibi olunacak. Sorular… sorular… sorular…
Evini, arabasını, dairelerini çocuklarını, eşini, torunlarını kaybetmiş, yapayalnız kalmış insanlardan hiç mi ibret alınmaz pes doğrusu!.
Öyle bir deprem uzmanı ve yorumcusu, çözüm üretici olmuşlar ki insanlar, varsa yoksa mal…
İşte o konuşmalardan satır başları:
-Ben kendi ellerimle yaptım, gözümün önünde yapıldı benim evim,
-Benim apartmanın 99 depreminde sıvası bile çatlamadı.
– Bunlar hep seçim yatırımı,
-Dönüşüm olursa kiracılara da daire verilecek mi?
-E, benim beş dairem var kaç daire verecekler.
-Ben evimi yıktırmam arkadaş, kendim güçlendiririm.
– Deprem bir ay içinde olacakmış,
-Artçılar Kuzey Marmara fay hattını da etkilemiş,
-Önce 6 Şubat depremzedelere evleri yapılacak, onlardan boşalan konteyner evler İstanbul’a getirilecek, yıkılacak bölgelerde yaşayanlar evleri bitene kadar oralarda yaşayacaklar
– Bu dediğin en az 20 yıl sürer.
– Allah’ın dediği olur.
-İnsanlar çok azdı çok, bunların hepsi insanların azgınlığından oluyor.
-Bu depremi uzaydan yapmışlar.
– Devletin millet 85 milyon nasıl tek vücut olduk.
-Bu deprem AK Parti’nin işine yaradı.
-Bu deprem CHP’nin, 6’lı masanın işine yaradı.
-Gerçekleri görmek için şu TV’ye bak
– Sen asıl gerçekleri şu kanaldan izle.
– Kurtarma ekipleri, bakanlar anında deprem bölgesindeydi, 99 depreminde ilk günlerin nasıl olduğunu bi hatırla.
-Kurtarma ekipleri hükümet sabaha kadar bekleyerek can kaybının artmasına neden oldu, kurtarma ekipleri çok geç enkaz yerlerine ulaştı. Bu durumlarda bir dakikanın bile çok önemi.
– Hasarlı binalara girilmesine erken izin verildi.
-AFAD
-KIZILAY
-AHBAP
-ÇADIR…
Kimsenin ama kimsenin iki yönlü konuştuğuna şahit olmadım.
Kime göre deprem bölgesinde çalışmalar 4×4 sıfır hata/ eksiksiz.
Kimine göre bölge halkı perişan. Hiçbir çalışma yeterli değil..
Ulan, dedim bu kadar mı her şey 100’de yüz kusursuz hatasız. Deprem bölgesinde insanların durumu, organize, çalışmalar kişiden kişiye ya yüzde yüz mükemmel ve sıfır hata ya da yüzde yüz hiçbir şey yapılmamış insanlar perişan, sanki tek çadır, konteyner ev yok.
TV ekranlarında boy gösterenler ya AK Parti’nin adamları, ya da muhalefetin.
Yok kardeşim böyle bir şey, yok. Hala akıllanan, ders alan kimse yok!
Ortak noktada buluşmak, doğruya doğru, yanlışa yanlış demek için;
Güzele güzel, çirkine çirkin demek suç.
Gelin yaralarımızı sarmak için sadece insan olduğumuz hatırlayıp siyaset üstü, inançlar üstü, partiler/ liderler üstü düşünüp acılarımızı ortak payda yapalım. Başta deprem korkusunun olmadığı daha yaşanılası bir Türkiye için soruyor ve haykırıyorum:
DA-HA KAÇ DEP-REM GE-REK!?
Yavuz Nufel -nhaber.nl
Bazılarını yattıkları uykudan uyandırmak için bir, iki, üç, beş yetmez… Çok deprem gerek çooook…