Gördünüz değil mi Alanya’da tatil yapan bir gurbetçiye 6 kişi tarafından sopalarla meydan dayağı atıldığını.
Sebep ne olursa olsun hiç insanlığa sığar mı?
Videoyu yayınlayacağım, sebep ne olursa olsun, reva mı?
Delikanlılık mı?
Kin mi, nefret mi, bu neyin patlaması…
Gurbetçi tarihine kısa bir göz atıp 60 yılda yapılanlar, yapılmak istenenler ve bu çileli “Gurbetçi” denilen insanların destanı ile sizi başbaşa bırakacağım. Lütfen iyi izleyin, iyi dinleyin.
….
2024 Mayıs ayı.
Hollanda’ya Türk işçilerinin resmi olarak gelişin 60. Yılı.
40. yılları kutlandı, 50 yılları kutlandı, sırada 60. yıl kutlamaları var.
Ben de kendimce kendi imkanlarımla 40. Yılında 40 yıl, 40 insan 40 öykü kitabını yazdım, 50. Yılın başlarında başladığım GÖÇ konulu 150 sahne programı yaptım,
60. yıl içinse 60 başarılı insanımızın 5’er dakikalık öykülerini çekiyorum, 2024 yılının Mayıs ayında bir gala gecesinde 60 yıllık serüveni acı-tatlı anıları ile gözler önüne sermek gibi bir planım var.
60 bölümlük çekimlerin 12’sini tamamlayıp youtube kanalımda yayınladım, çekimler devam ediyor.
Bu benimle ilgili olan bölüm.
…
Bir de bu işlerden nemalananlar var…
Dernekler, vakıflar, bazı kişiler de daha önce olduğu gibi bazı proceler(?) peşinde imiş!
Mesela Hollanda’ya göçün 50. yılında Rotterdam’a bir anıt dikildi.
Ben o anıt için, “Köleliğin anıtı, üstüne pazar yerinden martılar pisleyecek demiştim.
50. yılın sonlarında aynı kişiler, kapı kapı dolaşıp para toplayarak o zamanlar “ Gurbetçi Trenleri”nin kalktığı İstanbul Sirkeci Garı’na bir heykel dikmek istediler. Heykelin yapımı, dikimi, konulacağı yer yılan hikâyesine döndü. Ne hikmetse Kadıköy’e dikildi. Açılışa heykeli dikmeyi çok sevenlerden kimse gelmediği gibi İstanbul Belediyesi açılış törenine parklar mı, mezarlıklar mı müdürü olan birini yollamış.
Heykel Kadıköy’de hala yerinde mi bilmiyorum.
Şimdi 60. Yıl için fotoğrafta gördüğünüz ilk gurbetçi Hasanları, Alileri Velileri temsil eden heykelinin yanına bir de ilk gurbetçi Ayşeleri, Fatmaları, Zeynepleri temsilen bir kadın heykeli dikilecekmiş…
Buraya kadar bir sakınca yok, sakınca bundan sonrasında…
Bildiğiniz gibi son yıllarda Avrupalı Türklere karşı Türkiye’de bazı kesimlerin kini, nefreti, söylemleri tam bir insanlık ayıbı, söylemler ahlaki boyutları çoktan aştı, hakaretin bini bir para…
…
Diyelim ki bu heykeli sosyal demokrat bir belediye sınırları içine diktiniz. Gurbetçinin canlısına tahammül edemeyen kesim heykeline edebilir mi, heykel meykel demez, kendilerine göre tepeden tırnağa diklerler o heykeli…
Diyelim ki bu heykeli, heykele tahammülü olmayan, Ulu Önder Atatürk’ün heykellerine bile “ Put” diyen ve olmadık saldırılar yapan bir kesimin yoğun olduğu bir yere diktiniz.
Onlar da o heykelin dikilmedik yerini bırakmazlar inanın…
Yazacak çok şey varda şimdilik bu kadar kafi.
Unutmadan, bana / yazılarıma gelen eleştirilerden çoğu ne biliyor musunuz:
“ Ağzın çok bozuk”..
O eleştiri yapanları elbette ciddiye alıyorum; ya acaba haklılar mı, diyorum, sosyal medya sayfalarını inceliyorum. O da ne! Bana terbiye dersi verenlerin çoğu kimleri takip ediyor biliyor musunuz?
Hem ağzı, hem de fermuarı bozuk ünlü ünsüz kim varsa!
Onlara kısa ve net cevabım :
Ağzı bozuk olmak, fermuarı bozuk olmaktan iyidir.
İyi mi?
…
Heykeli kim yaptırıyor, parayı kim veriyor sorusu gelecek akıllarınıza.
Heykel parası için kapı kapı, “ Allah rızası için bi heykel parası” diye dolaşıldığını duydum. ( Şaka şaka, her kapıyı değil tabi, zenginlerin kapısı aşındırılıyormuş).
Kim ön-ayak oluyor, heykelin yapımına ve dikimine?
“İş Olsun Topraam” diye daha önce açılımını yaptığım İOT ve Başkanı.
Benden söylemesi /yazması, netice itibarı ile o heykeli daha dikildiği gün dikmezlerse ben de kalemimi kırarım.
IOT nedir diyenlere özel not: Inspraakorgaan Turken in Nederland (IOT: Türkler İçin Danışma Kurulu)
Yavuz Nufel – nhaber.nl