1. Haberler
  2. Haberler
  3. Efsane söz yazarı ve üç dev bestecinin soyadlarına kavuşma öyküsü

Efsane söz yazarı ve üç dev bestecinin soyadlarına kavuşma öyküsü

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu yazı, öncelikle Yavuz Nufel’e sonra’da “Klasik Türk Musiki”sine gönül verenlere ithaf edilmiştir.  (Kemal Kırar)

besteciler

Vecdi Bey, 1930 ve ‘40’lı yılların efsane söz yazarlarındandır. Devrin bestekârları, içli nağmelerle ördükleri bestelerini, onun şiirlerindeki sözlerin anlam derinliği ile nikâhlayabilmek için adeta birbirleriyle yarışırlardı… Özellikle üç genç bestekâr, üstadın kapısını hemen her gün aşındırarak, şu mealde isteklerde bulunurlardı: “Aman hocam şu şiirinize, benim şu Nihavent bestem pek uyar!” ya da “Kürdili Hicazkâr bir bestem var, onu sarmalayan bir beste lütfen!”

Bir zaman sonra, musiki aşkıyla yanan bu üç genç bestekâr, devletin, “Her Türk kendi adından başka, ailesinin ortak olarak kullanacağı bir soy isim alacaktır.” demek suretiyle 21 Haziran 1934 yılında çıkardığı “Soyadı Kanunu” çerçevesinde, Vecdi Bey’den bir istekte bulunurlar: “Hocam, bizim soy isimlerimizi sizin vermenizi istiyoruz.” Bu isteklerini belirttiklerinde, musikimizin unutulmaz eserlerine söz imzası atan üstat hiç düşünmeden, “Cuma günü, hediyemle beraber üçünüzü de evimde bir kahve içmeye bekliyorum!” der. Elbette, Vecdi Bey’in hediye’den kastı şudur: “Gelirken, benim soy ismimi de yanınızda getirmeyi unutmayın!”

Adeta her dem musiki soluyan “üç genç bestekâr”, kararlaştırılan günün sabahı üstadın kapısını heyecanla çalarlar… Aralarında bir karara varmışlar ve Vecdi Bey’e verecekleri hediyeyi de yanlarında getirmeyi unutmamışlardır! Ali Vecdi Hoca’ya “Bingöl” soy ismini uygun bulmalarının sebebi de zaten, “bin tane göl”ün neredeyse koskocaman bir derya anlamına gelmesinden başka bir şey değildir: Tıpkı, Vecdi Bey’in “kelime damlaları”yla “söz deryası” oluşturabilmesi gibi… Yola çıktıklarında merak ettikleri tek bir şey vardır artık; acaba Hoca hangi isimleri seçmiştir kendileri için?

Lafa yekûn tutayım…

Kahveler içildikten sonra, Vecdi bey vakit yitirmeden konuya girer ve “Hediyemi isterim!” diyerek, çocukça bir heyecan gösterir. Gençler, “Efendim, sizin için ‘Bingöl’ soy ismini münasip gördük; elbette kabul buyurursanız.” derler. “Bingöl” soy ismini beklemediğinden olsa gerek, Hoca bir ara duraklar; ama gençlerin aldığı karara duyduğu saygıdan dolayı, önce her birine tek tek teşekkür eder ve hemen ardından da onlar için düşündüğü isimlerden vazgeçerek -kendisine teklif edilen isme uygun ve bağlı olarak- o an düşündüğü isimleri sıralayıverir bir solukta: “Saadettin, seninki ‘Kaynak’; Selahattin, seninki ‘Pınar’; Mustafa Nafiz, seninki de ‘Irmak’ olsun!”

Besteleri günümüzde hayranlıkla dinlenen ve eserleri musiki talebeleri tarafından zevkle meşk edilen bu “üç musiki devi”nin soy isimlerine kavuşma hikâyesini, bir İstanbul beyefendisinden dinlemiştim ilk gençlik yıllarımda… Belki de doğru değildir; ama “Bingöl”e ulaşabilmek için çağıldayan “Kaynak”, “Pınar” ve “Irmak”ı düşününce, “Olsa olsa bu kadar olur!” demek geçiyor içimden!

Not: Kemal Kırar uzun süre Hollanda’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye dönmüş , engin bilgi birikimi ve Türkçe diline hakimiyeti ile ün salmış biridir. Türkiye’de döndükten sonra çelitli yayınevlerinde Türkçeye hizmet eden Kırar, ATV ekranlarında yayınlanan ve Kenan İmirzalıoğlu’nun sunduğu “Kim Milyoner olmak ister” programı için soru hazırlayanlardan olmuş, 7 Mayıs 2019 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu 55 yaşında hayata veda etmiştir.

nhaber.nl / özel haber

Efsane söz yazarı ve üç dev bestecinin soyadlarına kavuşma öyküsü
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 13 Kasım 2022, 14:58

    hic bir yerde rastlamadigim cok enteresan bir hikaye hayretler icinde kaldim sagolasin sevgili yavuz.