Fransa’da 5. Cumhuriyet döneminde 1962’den bu yana ilk defa bir hükümet parlamentodan güvenoyu alamayarak düştü. Fransa’da güvenoyu alamayan Michel Barnier’nin merkez sağcı azınlık hükümeti düştü
Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından 7 Temmuz’da sonuçlanan erken genel seçimlerin ardından atanan Cumhuriyetçiler partisinden Başbakan Michel Barnier’in merkez sağ azınlık hükümeti, muhalefet ile 2025 bütçesi ve sağlık sigortası bütçesi konusunda uzlaşmaya varamayınca verilen gensoru önergesi Mecliste dün akşam 331 vekilin desteğiyle kabul edildi.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Başbakan Barnier’nin istifasını kabul etti
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, parlamentoda muhalefetin destek verdiği gensoru önergesinin ardından dün hükümetin düşmesi üzerine Başbakan Michel Barnier’nin istifasını onayladı.
Başbakan Barnier, Elysee Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Macron’a istifasını sundu.
Macron, 574 milletvekilinin olduğu Meclis’te 331 milletvekilinin gensoru önergesine destek vermesinin ardından hükümetinin düşmesi üzerine Başbakan Barnier’nin istifasını kabul etti.
Fransız Hükümeti Gensoru ile düştü
Barnier, 2 Aralık’ta, 2025 sağlık sigortası bütçesini Meclis’te oylama yapılmadan geçirmesini sağlayan Anayasa’nın 49. maddesinin 3. fıkrasını devreye koymuştu.
Başbakan’ın bu adımına tepki gösteren Yeni Halk Cephesi (NFP) ittifakı ve aşırı sağcılar, 3 aylık hükümete karşı gensoru önergesi sunmuştu.
Mecliste dün yapılan oylamada 331 milletvekili gensoru önergesine destek vermişti.
Böylece hükümeti düşürmek için gerekli olan 288 milletvekili sayısına ulaşılmıştı.
Macron’un yeni bir ismi başbakan ataması bekleniyor
Hükümetin düşmesi üzerine Macron dün “24 saat içinde yeni bir başbakan atamak istediğini” dile getirmişti. Macron’un yerel saatle 20.00’da halka seslenmesi bekleniyor.
Yeni bir başbakan atanana kadar Barnier ve kabinesi, siyasi bir karara adım atmaksızın hükümetin rutin işlerini görmeyi sürdürecek.
Anayasaya göre, Macron’un dilediği kişiyi başbakan atama yetkisi bulunuyor. Ancak siyasi geleneklere göre başbakan seçimlerde en çok oyu alan parti ya da ittifaktan seçiliyor.
Macron, temmuz seçimlerinde en fazla oyu elde eden solcu NFP ittifakı yerine meclisin en küçük siyasi partilerinden Cumhuriyetçiler’den (LR) Barnier’yi 5 Eylül’de başbakan atamıştı. Dün yapılan gensoru oylamasının ardından ülkede 5. Cumhuriyet döneminde, 1962’den sonra ilk kez bir hükümet muhalefetin güvenoyunu alamayarak düşmüştü.
Fransa’da siyasi deprem: Hükümetin düşmesi ne anlama geliyor?
Fransa’da güvenoyu alamayan Michel Barnier’nin merkez sağcı azınlık hükümeti düştü
Böylece, ülkede 5. Cumhuriyet döneminde 1962’den sonra ilk kez bir hükümet muhalefetin güvenoyunu alamayarak düştü. Barnier hükümeti sadece 90 günle Fransa’da 5. Cumhuriyet döneminde en kısa süre görev yapan hükümet oldu.
AA muhabiri, Fransa’daki siyasi krizin nasıl ortaya çıktığını, Barnier hükümetinin sonunu getiren bütçe konusundaki anlaşmazlığı ve olası yeni hükümet senaryolarını derledi.
Son 62 yılda ilk kez hükümet düştü
Fransa’da 5. Cumhuriyet dönemi 1958 Anayasası’nın yürürlüğe girmesiyle başladı.
Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’un 1962’de ülkenin cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi için anayasal reform istemesi mecliste tepkiyle karşılandı.
De Gaulle’un bu isteğine yasama organını zayıflatacağı gerekçesiyle karşı çıkan vekillerin, dönemin Başbakanı Georges Pompidou’nun hükümetine karşı aynı yıl sunduğu gensoru önergesi kabul edildi.
Pompidou istifasını cumhurbaşkanına sunarken, De Gaulle, 9 Ekim 1962’de meclisi feshederek erken seçim yolunu seçti ve genel seçimlerin ardından Pompidou’yu tekrar başbakan olarak atadı.
5. Cumhuriyet’te defalarca hükümete karşı gensoru önergesi verilse de, 1962’den sonra ilk kez dün akşam mecliste böyle bir önerge için yeterli çoğunluğa ulaşıldı ve 3 ay gibi kısa bir süre görev yapan Barnier hükümeti düştü.
Barnier’nin merkez sağcı azınlık hükümetinin ömrü kısa sürdü
Fransa’da temmuzda ikinci turu yapılan seçimlerden sol ittifak NFP birinci çıkarken, aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) oylarını ciddi oranda artırdı, Macron’u destekleyen merkez sağ partileri ise seçimden umduğunu bulamadı.
Macron’un meclisi feshederek gittiği erken seçimlerde hiçbir parti ya da ittifak tek başına hükümet kurmak için gerekli salt çoğunluğa erişemedi. Seçimler, Fransız tarihinin en parçalı meclis tablosunu çıkardı ve mecliste aşırı sağ, sol ve merkez sağ olmak üzere 3 ana blok oluştu. Anayasaya göre dilediği kişiyi başbakan atama yetkisi olan Macron, siyasi geleneklere uygun hareket ederek en çok milletvekili olan parti ya da gruptan başbakan atamak yerine, meclisin en küçük partilerinden Cumhuriyetçiler’den ılımlı bir isim olan Barnier’yi başbakan atadı.
Aşırı sağcıların ilk başta gensoru önergesi vermeyerek örtük destek sağladıkları Barnier hükümetine seçimin galibi solcular en başından bu yana karşı çıktı. Kamu borçları ile darda olan ve 2025 Bütçe tasarısı geciken Fransa’da yeni hükümetin ilk zorlu sınavının bütçe tasarına ilişkin görüşmeler olacağı biliniyordu.
Barnier’nin 40 milyar avro tasarruf ve 20 milyar avro vergi artışı öngördüğü tasarıda solcular ve aşırı sağcılar hükümetle uzlaşamadı. Aşırı sağcılar bütçe konusunda vergi artışına karşı çıkarak “Fransızlar yerine göçmenlere yönelik harcamalardan kısılması” gerektiğini savunurken, solcular hükümetin sosyal sigorta harcamalarındaki kesintilerine karşı çıktı.
Uzun süren bütçe görüşmelerinin ardından hükmet uzlaşı için bazı tavizler verse de bu muhalefet cephesinde yeterli bulunmadı. En son 2 Aralık’ta Barnier’in 2025 sağlık sigortasına ilişkin oturumda, kendisine tasarıyı oylamaya yapmadan meclisten geçirme yetkisi tanıyan Anayasanın 49. maddesinin 3. fıkrasını işletmesi tepki topladı.
Bunun üzerine, 3 aydır hükümete örtük destek veren aşırı sağcılar ve baştan bu yana karşı olan solcular Barnier’ye karşı gensoru önergesi sunacaklarını açıkladı.
4 Aralık’ta mecliste yapılan güvensizlik oylamasına 311 milletvekili destek verdi. Böylece hükümeti düşürmek için gerekli olan 288 milletvekili sayısı aşıldı.
Macron’un bir sonraki adımı merak konusu
Merkez sağcı azınlık Barnier hükümetinin düşmesiyle beraber, Anayasanın 50. maddesini kapsamında Başbakan Barnier’nin bugün kendisinin ve hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a iletecek.
1962’den sonra ilk kez bir hükümetin düştüğü Fransa’yı nelerin beklediği merak konusu olurken, Macron’un bu akşam yerel saat ile 20.00’de yapacağı halka sesleniş konuşmasında bu soruya kısmen cevap vermesi bekleniyor.
Macron, daha önce De Gaulle’un yaptığı gibi Meclisi feshedemez. Bu yıl 9 Haziran’da Meclisi feshederek ülkeyi erken genel seçime götüren Macron’un, iktidar kanadı için “uzlaşının” daha kolay olduğu bir Meclis tablosuna kavuşmak ümidiyle seçime yeniden gitmesi için Temmuz 2025’i beklemesi gerekiyor.
Bu da Macron’a yeni bir başbakan atamak veya istifa etmek dışında başka bir seçenek bırakmıyor. Ancak Macron’un 2022’de yeniden cumhurbaşkanı seçildikten sonra, peş peşe atadığı başbakanlar Elisabeth Borne, Gabriel Attal ve Michel Barnier’nin hükümetleri, sırayla 1 yıl 7 ay, 8 ay ve 3 ay yönetimde kaldı.
Mecliste hiçbir parti ya da ittifakın salt çoğunluğa sahip olmadığı mevcut tablo göz önünde bulundurulduğunda, bir sonraki hükümetin çok uzun soluklu olmayacağı tahmin ediliyor.
Macron aşırı sağdan ya da solcu ittifaktan bir isim atayabilir
Macron, Barnier örneğindeki gibi aşırı sağın desteğini alacak merkez sağcı bir isim de atayabilir ancak bu tecrübe edilmiş hükümet senaryosunun aynı şekilde “kırılgan” olacağı tahmin ediliyor. Bu karşılık şu ana kadar basının öne sürdüğü başbakan adayları genellikle iktidar veya merkez sağ isimlerinden oluşuyor; bunların arasında, aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) Grup Başkanvekili Marine Le Pen ile yemek yediği ortaya çıkan mevcut Savunma Bakanı Sebastien Lecornu’nun yanı sıra iktidarın ortaklarından MoDem partisi Başkanı François Bayou da yer alıyor.
Ayrıca Macron, genel seçimlerin galibi solcu Yeni Halk Cephesi (NFP) ittifakında yer alan merkezdeki siyasi gruplar ile uzlaşıya daha açık Sosyalist Partisi’nden (PS) bir ismi başbakan olarak atamaya sıcak bakabilir.
Öte yandan Macron’un başbakanlık koltuğuna getireceği isim konusunda meclisin en büyük siyasi partisi aşırı sağcı RN’ye yanaşmayacağı tahmin ediliyor. Fransa’da son 3 seçimdir oylarını artıran ve ciddi seçim başarısı elde eden aşırı sağcıların da, başarısız olması muhtemel ve kısa ömürlü olacağı aşikar bir hükümet senaryosu içine girmeyeceği kuvvetle muhtemel.
İhtimaller arasında, Macron’un tekrar erken seçime gidebileceği en erken yasal tarihe kadar teknokrat bir hükümet atayarak, gensoru önergesi tehlikesini ortadan kaldırması da yer alıyor.
Muhalefet ülkedeki siyasi çıkmazı sandığa giderek aşmak istiyor
Öte yandan, muhalefet, ülkenin içinde bulunduğu “siyasi krizden” meclisi feshederek erken seçime gitmesi nedeniyle sorumlu tuttuğu Macron’un istifasını istiyor.
Solcu ittifakın ortaklarından aşırı solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Grup Başkanvekili Mathilde Panot, hükümetin düşmesinin ardından dün yaptığı açıklamada, “(Ülkedeki) Bu çıkmazı aşmak için geriye kalan tek çare, erken cumhurbaşkanlığı seçimleri” dedi.
Bu çağrılara, “yurt dışında ülkenin iç meselelerini konuşmama” prensibini bozarak Macron, Suudi Arabistan’da resmi ziyarette bulunduğu sırada 3 Aralık’ta yanıtladı.
İstifa etmesine yönelik çağrıların “siyasi kurgudan” ibaret olduğunu savunan Macron, “(İstifa etmemin) Bunun anlamı yok” diyerek bu ihtimali göz ardı etti.
Macron’un istifası, Le Pen’in siyasi kariyerini kurtarabilir
Son üç seçimde oylarını artıran aşırı sağcılar, Meclisin en büyük partisine sahip olmasına rağmen hükümette yer almasa da Barnier hükümetinin bütçe tasarısında yapılacak değişiklikleri konusunda etkili oldu ve sunduğu desteği çekerek hükümetin düşmesine yol açtı.
Aşırı sağcılar, ülke iktidarında gözardı edilemeyecek oyun kurucu bir pozisyona geldi.
Bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Macron’un başlıca rakibi olan ve 2027’de yapılacak seçimlerde de aday olacağını duyuran Le Pen, solcular gibi ülkedeki siyasi krizden Macron’u sorumlu tutuyor.
Macron’un kararı ile gidilen erken genel seçimler ve sonrasında düşen hükümet ile derinleşen siyasi kriz, 31 Mart 2025’ten önce erken cumhurbaşkanlığı seçimleri için sandığa gidilmesi halinde Le Pen’in elini güçlendirebilir.
Öte yandan, Le Pen’in yargılandığı Avrupa fonlarını zimmetine geçirme davasında 31 Mart 2025’te kararın açıklanması bekleniyor.
Marine Le Pen’in, 2027’deki seçimlerdeki adaylığının engellenmesi tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı davada, kararın açıklanacağı tarihten önce cumhurbaşkanlğı seçimlerine gidilirse, yerel mahkeme Le Pen hakkında karar çıkaramayabilir veya kararını erteyebilir.
Öte yandan görev süresinin dolmasına 3 yılı kalan ve son dönemini ülkeyi siyasi krize sürükleyerek geçiren Macron cephesi karşısında 2027 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde önemli bir destek görebilir.
Fransa’da bir “kapanma” riski var mı ?
Barnier hükümetinin düşmesiyle beraber 2025 sağlık sigortası bütçesi Meclis tarafından reddedilmiş oldu ve ayrıca 2025 bütçesinin parlamento süreci de tamamlanmadı.
Bu nedenle, Macron’un bir an önce ülkenin gelecek yılki bütçe tasarılarını oluşturacak bir başbakan ataması gerekiyor.
Bu süreçte, Fransa’da yönetim boş kalamayacağı için yeni bir isim yerin gelene kadar Barnier, ülkenin, genel işleriyle ilgilenecek.
Fransa’da bütçenin 31 Aralık’a kadar Parlamentodan geçmesi gerekirken, bu tarihe çok az bir zaman kalmasıyla beraber, ülkede ABD’deki gibi bir “kapanma” riski yaşanma olasılığı gündeme geldi.
Ancak, ABD’den farklı olarak, Fransa’da mevzuatta böyle bir duruma engellemek adına tedbirler yer alıyor.
Eğer yıl sonuna kadar Parlamentoda yeni bir bütçe kabul edilmezse, görevdeki hükümet veya yeni kurulan hükümet, Parlamentoya, 2024 Bütçesinin aynısını gelecek yıl için “özel yasa tasarısı” şeklinde götürebilir.
Özel yasa kabul edilirse, Fransa devleti, sınırlı bir bütçeyle gelir ve giderlerinin akışını sağlayabilir.
Ancak Parlamentonun bu özel yasa tasarıyı kabul etmediği senaryoda Macron, “kapanma” riskine karşı Anayasanın 16. maddesine başvurarak, Parlamentoya danışmadan bütçesi konusunda adımlar atabilir.
*********
Paris Advanced Research Center (PARC) Direktörü Dr. Nevzet Çelik, 4 Aralık 2024’te Fransa hükümetinin düşmesini ve bu durumun ülke siyasetine etkilerini AA Analiz için kaleme aldı.
Fransa’da siyasi kriz esasen 2024’ün haziran ayında yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde Marine Le Pen liderliğindeki Ulusal Birlik Partisi’nin (RN) yüzde 31,37 oy alarak birinci parti olmasıyla başladı. Bu durumu kabullenmeyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron acilen erken genel seçim kararı aldı. 7 Temmuz’da yapılan ikinci tur milletvekili seçimlerinde sol ittifak Yeni Halk Cephesi (NFP) 182, Macron’un koalisyonu 168, aşırı sağ Le Pen’in RN partisi ise 143 sandalye kazandı.
İki aylık siyasi çıkmazın ardından Cumhurbaşkanı Macron eylül ayında Ulusal Meclis’te yalnızca yüzde 6 oranında temsil edilen ve kamuoyu desteği oldukça düşük olan Les Republicains partisinin lideri Michel Barnier’i başbakan olarak atadı. Barnier hükümetinin temel hedefi, Fransa’nın giderek büyüyen kamu açığını yeni yılda yüzde 6,1 seviyesinden yüzde 5’e düşürmek ve Avrupa Birliği’nin (AB) bütçe kriterlerine uymaktı. Ancak hükümetin bu hedef doğrultusunda önerdiği tasarruf bütçesi, Fransa Meclisi’nde ciddi tepkilere yol açtı ve hükümetin ilk büyük sınavı bütçe görüşmelerinde yaşandı.
Michel Barnier, tasarruf politikalarının ülkenin ekonomik ve siyasi istikrarı için gerekli olduğunu savunarak, hükümete karşı bir gensoru sonucunda yaşanabilecek durumun daha fazla belirsizlik yaratacağını belirtti ve destek istedi. Ancak beklenmedik bir şekilde, sol partilerin verdiği gensoruya Marine Le Pen’in aşırı sağcı partisi RN de destek verdi. Le Pen, Barnier hükümetinden özellikle sosyal güvenlik bütçesi üzerinde değişiklik, emekli maaşlarının enflasyona endekslenmesi ve göçmenlere sağlanan devlet destekli tıbbi yardımın azaltılması talebinde bulunmuştu.
Barnier hükümeti ise sosyal güvenlik bütçesinin Meclis oylamasını baypas ederek geçmesini sağlamak için anayasanın çoğu kez anti demokratik olarak bilinen 49.3. maddesini devreye sokarak bütçeyi geçirmeye çalıştı. Bu durum, hem sol hem de sağ muhalefet tarafından tepkiyle karşılandı ve gensoru önergesiyle sonuçlandı. Nihayetinde, Ulusal Meclis’teki 577 milletvekilinden 331’i güvensizlik oyu vererek hükümeti düşürdü. Böylece Barnier hükümeti Fransa tarihinde yalnızca 90 gün görevde kalan en kısa ömürlü hükümet olarak tarihe geçti.
– Şimdi ne olacak?
Görev süresi 2027’ye kadar devam eden Cumhurbaşkanı Macron, bugün saat 20.00’de halka hitap edecek. Macron’un, ekonomik krizi ve siyasi belirsizliği yönetmek için geçici bir hükümet ataması ya da farklı bir hamle yapması bekleniyor. Burada iki senaryo öne çıkıyor; Macron ya yeni bir başbakan atayacak ya da istifa edecek. Her iki durumda da Fransa, karmaşık bir siyasi ve ekonomik süreçle karşı karşıya kalacak.
Eğer Macron istifa ederse, Fransa’nın yeni bir cumhurbaşkanlığı seçimine gitmesi gerekecek ve ardından yaz aylarında parlamento seçimleri düzenlenecek. Bu durum, ülkeyi sonbahara kadar sürebilecek bir siyasi çekişme, ekonomik gerilim, sosyal çalkantılar ve gösteriler dönemine sürükleyebilir. Buna rağmen sol muhalefet, Macron’un istifasının ve erken seçimlerin krizin çözümü için tek yol olduğunu savunuyor.
Barnier’in Macron’un isteğiyle yalnızca yüzde 6’lık bir halk desteğiyle iktidar olması meşruiyet ve halk iradesini göz ardı etme eleştirilerini de beraberinde getirdi. Hem sağ hem de sol partiler, Macron’un halkın iradesine saygı göstermesi gerektiği konusunda hemfikir. Demokratik gelenekler gereği, Macron’un geçen yaz en fazla sandalyeye sahip sol ittifakın başbakan adayı Lucie Castets’e hükümet kurma görevini vermesi beklenirdi, ancak bunu yapmadı. Cumhurbaşkanı şimdi yeni bir başbakan atarsa ve bu isim halkın öncelikli siyasi tercihlerini yansıtmıyorsa, Fransa yeni bir siyasi krizle tekrar karşılaşabilir.
Bu gelişmeler, ülkede aşırı sağın iktidara gelmesine zemin hazırlayabilir. Marine Le Pen, önceki ikinci tur seçimlerinde “Zaferimiz yalnızca ertelendi.” diyerek aşırı sağın güç kazanımını vurgulamıştı. Macron’un istifa etmesi durumunda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde Le Pen, favori aday olarak öne çıkabilir. Ancak AB fonlarını usulsüz kullandığı gerekçesiyle yargılanan Le Pen, mart ayında suçlu bulunursa 5 yıl boyunca siyasi görevlerden men edilebilir. Bu durumda, partinin yeni adayı olarak Jordan Bardella ön plana çıkıyor.
-AB’yi zor günler bekliyor
Almanya’da şubat ayında yapılması planlanan erken seçim ve Fransa’nın siyasi belirsizliğe sürüklenmesi, AB’nin özellikle artan askeri, siyasi ve ekonomik zorluklara zayıf ve hazırlıksız yakalanmasına neden olabilir. Almanya’daki kriz ve durağan ekonomi, Fransa’daki siyasi kaos, devasa devlet borcu ve mali sıkıntılar AB’nin 27 üyeli kurumsal yapısını tehdit eden jeopolitik, ekonomik ve siyasi dalgalanmalara yol açabilir.
Fransa borsası, son bir yıldır hala düşük seviyelerde seyrediyor. Avrupa Merkez Bankası’nın geçen yaz yapılan seçim sonuçları sonrası yayınladığı raporunda vurgulandığı gibi, ülkenin jeopolitik ve siyasi belirsizliği endişeyle takip ediliyor ve borçların sürdürülebilirliği konusundaki endişeleri artırıyor. [1] Fransa’nın bütçe açığının büyümesi ve artan siyasi belirsizlik, Avro Bölgesi ve para birimi üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir.
Fransa’daki siyasi belirsizlik, özellikle çiftçilerin, AB ile 5 Güney Amerika ülkesini içine alan Güney Ortak Pazarı (MERCOSUR) arasında yapılan serbest ticaret anlaşmasına karşı tepkisinin ve grevlerin artmasına sebep olacaktır. Fransız çiftçiler, bu anlaşmanın tarım ve hayvancılık sektörünü olumsuz yönde etkileyebileceğini ve haksız rekabete yol açacağını savunsa da AB içinde farklı görüşlerin ortaya çıkmasına da neden oluyor. Polonya, Avusturya ve Hollanda gibi ülkeler Fransa ile birlikte anlaşmadan zarar göreceğini belirtirken; Almanya, Portekiz ve İspanya gibi ülkeler anlaşmanın kendi çıkarlarına hizmet edeceğini düşünüyor. Bu görüş ayrılıkları, AB içindeki dinamiklerin daha karmaşık hale gelmesine yol açıyor.
Tüm bunlara ek olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) seçilmiş başkanı Donald Trump’ın, Avrupa’ya yönelik askeri desteğini zayıflatması ve potansiyel yeni gümrük tarifeleri uygulaması da AB’nin karşı karşıya olduğu endişeleri artıran diğer önemli faktörler arasında bulunuyor.
-Kriz, Fransa’nın küresel alandaki etkisini azaltabilir
Fransa’da yaşanan siyasi kriz, Paris’in Ukrayna’ya olan desteğini artırma kapasitesini ciddi şekilde zayıflatacaktır. Fransa hükümetinin düşmesi ve bütçe tasarısının onaylanmaması, Macron’un Ukrayna’ya yardım vaatlerini tehdit altına sokuyor. Fransa, savaş boyunca eski askeri ekipmanlarını Ukrayna’ya gönderme ve ardından bu ekipmanları yenileriyle değiştirme stratejisi benimsedi. Ancak mevcut siyasi belirsizlik ve bütçe krizleri, bu stratejiyi tehlikeye düşürüyor.
Bu durum sadece Fransa ile sınırlı değil. Almanya ve Fransa’da yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, ekonomik ve finansal zorluklarla birleşerek AB içinde geniş bir endişeye neden oluyor. Özellikle Macaristan, Slovakya ve Romanya’da Rusya yanlısı politikacıların hükümette bulunması, AB’nin Ukrayna’ya destek çabalarını daha da karmaşık hale getiriyor.
Tüm bu gelişmeler, Fransa’yı siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan derin bir belirsizlik ve kaosa sürükleyebilir ve bu kaos tüm Avrupa’yı etkileyebilir. Fransa halkı, uzun bir süredir siyasi güvensizlik ve toplumsal bıkkınlıkla karşı karşıya. Artan yaşam maliyetleri, satın alma gücünün her geçen yıl daha da kötüleşmesi, Kovid-19 döneminden beri aksayan sağlık sistemi ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının Avrupa üzerindeki geniş çaplı enerji maliyetleri Fransa’nın ekonomik ve sosyal düzenini daha da kırılgan hale getiriyor.
Ayrıca, Fransa’daki siyasi belirsizlik sürecinde stratejik öneme sahip Yeni Kaledonya ve Korsika’daki bağımsızlık yanlısı hareketler ve İsrail’in Filistin’den sonra Lübnan’a yönelik saldırıları gibi gelişmeler, Fransa’nın iç ve dış stratejilerini askeri ve ekonomik çıkarlarını derinden etkileyebilir ve bu krizlerin büyümesine yol açabilir.