Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 50’de tuttu. Uzmanlar Merkez Bankasının faiz kararını değerlendirdi
TCMB’den faiz oranlarına ilişkin yapılan duyuruda, Yaşar Fatih Karahan başkanlığında toplanan Kurul’un, politika faizinin yüzde 50’de sabit kalmasına karar verdiği bildirildi.
Duyuruda, “Nisan ayında aylık enflasyonun ana eğilimi sınırlı bir zayıflama kaydetmiştir. Yakın döneme ilişkin göstergeler, yurt içi talepte ilk çeyreğe kıyasla yavaşlamaya işaret etmiştir.” ifadeleri kullanıldı.
Bununla birlikte, tüketim malı ithalatının nisan ayında artarak cari işlemler dengesindeki iyileşmeyi sınırladığı aktarılan duyuruda, hizmet enflasyonundaki yüksek seyir ve katılık, enflasyon beklentileri, jeopolitik riskler ve gıda fiyatlarının enflasyonist baskıları canlı tuttuğu bildirildi.
Duyuruda, Kurul’un, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının öngörüler ile uyumunu yakından takip ettiği belirtilerek, şunlar kaydedildi:
“Parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Kurul, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de göz önünde bulundurarak politika faizinin sabit tutulmasına karar vermekle birlikte, enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklere karşı ihtiyatlı duruşunu yinelemiştir. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır. Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecek ve dezenflasyon yılın ikinci yarısında tesis edilecektir.”
“Yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin TL finansal varlıklara talebiyle oluşan likidite fazlası ilave tedbirlerle sterilize edilecek”
Makroihtiyati çerçevede sadeleşme ve piyasa mekanizmasının işlevselliğini artırma amacı kapsamında, menkul kıymet tesisi uygulamasının sonlandırıldığı hatırlatılan duyuruda, “Son dönem kredi büyümesi ve mevduat gelişmeleri göz önünde bulundurularak, makro finansal istikrarı koruyacak ve parasal aktarım mekanizmasını destekleyecek ek adımlar atılacaktır.” denildi.
Duyuruda, yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirası finansal varlıklara talebiyle oluşan likidite fazlasının ilave tedbirlerle sterilize edileceği bildirildi.
Kurul’un, politika kararlarını parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de dikkate alarak, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyeceği aktarılan duyuruda, “Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacaktır.” ifadeleri kullanıldı.
Duyuruda, Kurul’un, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede alacağı belirtilerek, Para Politikası Kurulu toplantı özetinin 5 iş günü içinde yayımlanacağı bildirildi.
Uzmanlar Merkez Bankasının faiz kararını değerlendirdi
Uzmanlar, Merkez Bankasının faiz kararında enflasyonda bozulma olması durumunda politika faizinde ilave artış olabileceğine dair sinyal verdiğini vurguladı.
AA Finans analisti ve ekonomist Haluk Bürümcekçi, TCMB’nin karar metninde kullanılan, “Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır.” cümlesi ile gerekmesi durumunda politika faizinde ilave artışlar olabileceği sinyalinin verilmeye devam edildiğini belirtti.
Ancak bankanın kısa vadede finansal koşullardaki sıkılaşmanın yansımalarını ve parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini gözlemeyi tercih etmesi nedeniyle likidite fazlasının açıklanan tedbirlerle sterilize edilerek fonlama maliyetini ve gecelik repo faizini yüksek tutmaya çalışabileceğini ifade eden Bürümcekçi, “Finansal koşullardaki sıkılaşmanın ve para politikasındaki ilave sıkılaşmanın dezenflasyon patikasına dönüş açısından katkılarının olmasını beklerken, maliye politikasında açıklanan kamu tasarrufu kaynaklı tedbirlerden gereken boyutta destek gelmeyeceği anlaşılmıştır.” dedi.
“Politika faizinin yüzde 50 seviyesinde ne kadar korunacağı enflasyon eğilimine bağlı”
Bu doğrultuda, politika faizinde haziran ayında da değişim beklenmezken, politika faizinin uzun süre yüzde 50 seviyesinde korunacağı düşüncesinde olduklarını söyleyen Bürümcekçi, bu sürenin uzunluğunun ise enflasyon eğilimi ve enflasyon beklentilerinin TCMB senaryosuna uyumuna dair gelişmelere bağlı olacağını kaydetti.
In Touch Capital Markets Kıdemli FX Analisti Piotr Matys de enflasyonun mayıs ayında yüzde 75-76 seviyelerinde zirveye ulaşacağı ve yılın ikinci yarısında yavaşlamaya başlayacağı göz önünde bulundurulduğunda TCMB Başkanı Fatih Karahan liderliğindeki Merkez Bankası yetkililerinin para politikasının yeterince sıkı seviyede bulunduğu görüşüne sahip olduğunu belirtti.
Bu nedenle bugün politika faizinin yaygın olarak beklendiği gibi yüzde 50’de bırakıldığını ifade eden Matys, TCMB’nin ayrıca enflasyonun resmi tahminlerden belirgin şekilde sapması halinde ciddi bir faiz artırımı düşünebileceğini de yinelediğini vurguladı.
Bakan Şimşek: Gelişmekte olan ülkelerden para çıkarken Türkiye’ye çok ciddi bir şekilde kaynak girişi var
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) 23. Olağan Genel Kurulu’nun açılışında yaptığı sunumda, katılım finansın ciddi avantajlara sahip olduğunu ve bu sektörün çok hızlı şekilde güçlenmesini istediklerini ifade ederek, sektörün daha da büyümesi için ne gerekiyorsa yapacaklarını söyledi.
Türkiye’nin katılım finans gelişmişliğinde arzulanan yerde olmasa da son 10 yılda epey ilerleme sağladığını dile getiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yani 2012 yılında 82 ülke arasında 23. sıradayken geçen sene sonu itibarıyla 136 ülke arasında 13. sıradayız. Aslında birtakım düzenleme eksikliklerini de giderirsek inanıyorum ki ilk 10’un içine gelecek sene girmiş oluruz. Dolayısıyla arzuladığımız yerde henüz değiliz ama iyi bir ilerleme var. Tabii burada sektöre büyük iş düşüyor. Katılım Finans Çerçeve Kanunu’na ilişkin çalışmalar devam ediyor. Bütün sektörün tabii ki görüşlerine açıldı. O görüşler toparlanacak. O çerçevede de bu yasama dönemine yetişir mi bilmiyorum ama inanıyorum ki ekimden itibaren Meclisimizin gündemine götürülür.”
“En büyük önceliğimiz fiyat istikrarını sağlamak”
Bakan Şimşek, uygulanan makro ekonomik istikrar ve reform programından bahsetti.
Uygulanan programın önceliklerine değinen Şimşek, “Çok net şekilde en büyük önceliğimiz fiyat istikrarını sağlamak. Aslında bu sektörün de sermaye piyasalarının da gelişmesi için mutlaka ve mutlaka fiyat istikrarını tekrar sağlamamız gerekiyor. Yani düşük tek haneli enflasyonu başarmamız lazım.” diye konuştu.
Bakan Şimşek, programın öncelikleri arasında sürdürülebilir yüksek büyüme için mali disiplinin, sürdürülebilir cari açığın ve yapısal dönüşümlerin de bulunduğunu bildirdi.
“Geçiş döneminden dezenflasyon dönemine girmek üzereyiz”
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, fiyat istikrarının önceliklerinin başında gelmesinin nedenlerine değinerek, şu açıklamalarda bulundu:
“Sadece makro finansal istikrar ve öngörülebilirlik için değil kaynakların verimli alanlara, ülkemiz için üretken alanlara kanalize edilmesinin de ön koşulu fiyat istikrarıdır. Vatandaşımız geçen sene müdahale etmeseydik belki 40 milyar dolarlık altın ithal edecekti. Evet, yani gerçekten abartmıyorum. Ama eğer altın sistemdeyse faydalı olur, değilse atıl bir kaynak olarak hakikaten karşımıza çıkıyor. Vatandaşımızın tercihlerine tabii ki saygılıyız ama benim anlatmaya çalıştığım şey şu, eğer vatandaşımız kendisini bu tür ürünlerde korumaya alıyorsa veya başka ülkelerin para birimlerinde kendisini daha güvenli hissediyorsa bir sorun var demektir. Evet bir sorun var. Nedir? Yüksek enflasyon. O nedenle fiyat istikrarı çok önemli.”
Şimşek, ayrıca kaynakların etkin tahsisi, uzun vadeli finansmana erişim, sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılımı için de fiyat istikrarının en büyük öncelikleri olduğunu vurguladı.
Bakan Şimşek, enflasyonun düşeceğinin altını çizerek, “Şimdi geçiş döneminden dezenflasyon dönemine girmek üzereyiz. Enflasyonun bu sene sonunda 30’lu rakamlara, gelecek sene 15’in altına, ondan sonra da yüzde 10’un altına düşeceğine inanıyoruz. Bunun için gereken tedbirleri alıyoruz.” şeklinde konuştu.
Uygulanan programın çalıştığını vurgulayan Şimşek, piyasada enflasyon beklentilerinin de iyileştiğini ve enflasyonun kalıcı şekilde düşeceğini ifade etti.
“Vergi muafiyeti ve istisnalarını gözden geçiriyoruz”
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, mali disiplinin yeniden tesisi konusunda ilave tedbirler alındığını ve alınmaya devam edildiğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kamuda tasarruf ve bütçede harcama disiplini paketini kamuoyuyla paylaştık. Vergi muafiyeti ve istisnalarının gözden geçirilmesi tamamlandı gibi. Önümüzdeki bir-iki hafta içerisinde kamuoyuyla paylaşmayı ümit ediyoruz. Vergide adalet ve etkinlik de yine o paketin bir parçası olabilir. Bunlar süreklilik arz ediyor. Yani ‘bir adım attık, burada durduk, işimiz bitti’ gibi bir yaklaşımımız yok. Ama kayıt dışılıkla mücadele için ne paket açıklayacağız ne de eylem planı açıklayacağız. Fiilen sahada bununla mücadele edeceğiz. Hazine ve Maliye Bakanlığı ekipleri sürekli sahada olacak. ‘Efendim şu kesim, bu kesim…’ Yok öyle bir şey. Yani herkes hakkıyla vergisini ödesin. Büyükler de denetime tabi tutulacak ama KDV konusunda istismar eden küçük işletme de tabii ki denetlenecek. Dolayısıyla bütün her kesin burada kanunlar gereği sorumluluğunu yerine getirecek.”
Bakan Şimşek, uyguladıkları programın nasıl çalıştığının ortada olduğunu kaydederek, “Amacımız kurala dayalı uluslararası normlara uygun politikalar. Bu konuda ilk günden beri şeffaf, net bir şekilde bu mesajı verdik. Bir de yapısal reformlar. Neden? Çünkü Türkiye’nin yapısal dönüşüme ihtiyacı var. Bu ikisi birlikte Türkiye’nin hikayesini buluşturuyor. Bu hikaye bir karşılık görecektir.” şeklinde konuştu.
Yatırımcı güveninde artış olduğunu bildiren Şimşek, “Son rakamlar bugün belki çıkacak. Ama ben genelde günlük takip edebiliyorum. Dün itibarıyla son 1,5 ayda Merkez Bankamıza içeriden ve dışarıdan neredeyse 53-54 milyar doların üzerinde bir kaynak akışı oldu.” diye konuştu.
“Bizim programımız, sırtını ‘carry trade’e’ dayamaz”
Bakan Mehmet Şimşek, ekonomide dengelenmenin ve iç talebin makul düzeyde gittiğini, net ihracatın eskisi kadar büyümeyi aşağı çekmediği ve hatta pozitif katkıda bulunduğu döneme girdiklerini belirterek, şu açıklamalarda bulundu:
“İlk çeyrek öyle bir çeyrekti. Muhtemelen ikinci çeyrekte bu hızlanmıştır. Cari açıktaki iyileşmeyi konuştuk, dramatik bir iyileşme var. En son rakam mart ayında ama bizim mayıs ayı öngörümüz ciddi bir şekilde 30 milyar doların altı. Yine portföy hareketlerinde ciddi bir ayrışma var. Özellikle seçim sonrasına bakın. Gelişmekte olan ülkelerden para çıkarken Türkiye’ye çok ciddi bir şekilde kaynak girişi var. Yine bankalarımızın ve reel sektörümüzün dış borç çevirme oranları ciddi şekilde iyileşti. Dolayısıyla şimdi bu aralar yeni bir hikaye üretiyorlar, hani programı bir miktar eleştirmek babında mı bilemiyorum. İşte ‘carry trade’ diyorlar. Bizim programımız, sırtını ‘carry trade’e dayamaz. Biz asla sıcak paraya güvenmeyiz. Sıcak para sistemin bir parçasıdır ama reel sektörün getirdiği para sıcak para değildir.”
Şimşek, bankaların son 4-5 ayda neredeyse 4,5-5 milyar dolar civarında “sermaye benzeri dış kaynak” bulduğunu kaydederek, şu bilgileri verdi:
“Bu sıcak para değil, sermaye benzeri diyoruz. Evet uzun vadeli ve bu çok önemli. Şimdi dolayısıyla siz bu çerçevede bakarsanız evet bu programda bir portföy girişi var. Tabii ki olacak. Bu arada bizim iki yıllık faizler, 5 yıllık faizler düştü. Belki şaşıracaksınız, Merkez Bankası para politikasını sıkılaştırınca hazinenin faizleri düştü. Dolayısıyla tabii ki portföy yatırımları da gelecek. Portföy yatırımlarında vade uzadıkça risk de azalıyor. Ama çok net bir şekilde bizim küresel kaynağı erişmemiz Türkiye açısından önemli büyümeyi destekleyici ve önemli bir kısmı da nitelikli, kalıcı finansman. Mesele bizim çok taraflı uluslararası bankalardan edindiğimiz kaynaklar genelde küresel piyasalara göre çok daha ucuz, çok uzun vadeli. Hisse senetlerine, Türk tahvillerine kaynak geliyor. Türkiye’nin yapısal önceliklerine kaynak akıyor.”
“Bizim bir kur hedefimiz de yok”
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye’nin potansiyelinin büyük olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Biz buna inanıyoruz ve sizler de (TKBB heyeti) bu potansiyele destek olun. Neden? Çünkü potansiyelin varlığı tek başına yetmiyor. Ama Türkiye avantajlı bir konuma sahiptir. Biz bunu başaracağız. Yani programımızın çerçevesi, esas itibarıyla geçici bir takım sermaye akımlarına dayalı bir program değil. Sermaye akımları bir tercihtir. Tabii ki Türkiye ekonomisini destekleyici nitelikte her türlü sermaye akımına biz açığız. Bizim bir kur hedefimiz de kimseye bir garantimiz de yoktur hiçbir konuda. Sadece ve sadece milletimizin refahı için biz bu programı uyguluyoruz ve Allah’ın izniyle de başaracağız.”