Yalı Çapkını – HOTİAD – Samandağ üçgeni başlığı ile yazdığım yazıya HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu bir yorum yazmış. Kendi sitemde, kendi köşe yazımın altında olduğu gibi yayınladım. Tek bir kelimesine, tek bir noktasına, tek bir virgülüne dokunmadım. Yaram yok ki gocunayım!
O yazımı ve yorumu okumadan bu yazım eksik/ öksüz kalır. O yüzden okumayanlar için buyurun önce o yazımı ve yorumu okuyun ki sözlerim, cevabım havada asılı kalmasın:
Okudunuz mu?
İsterseniz bu yoruma cevabımı son cümlelerden başlayarak vereyim.
“Bu basit haberle başka bir yere yaranma amacı yoksa…”
Yok yok inanın yok. Eğer Hollanda’da birine maddi çıkar veya başka türlü yaranma çabasında olsaydım o kişi mutlaka Hikmet Gürcüoğlu olurdu. Çünkü bugüne kadar hiç kimseden ondan gördüğüm desteğin 4’de birini görmedim. Belgesel çekimlerinden, dinletilerime, kitaplarımdan tv programlarıma kadar, darda olduğumu duyup borç veren, başkaları 1 verdiyse o 4 verdi. HOTİAD’ın kültür sanat ödülünün ilkine de layık görüleni bu HİÇ değil mi?
Hatta daha iki ay kadar önce Hollanda’ya göçün 60. yılı çalışmama verdiği desteği düşünecek olursak, “Aman Hikmet beyi üzmeyeyim, bana ne Samandağ’dan, konteynerden” demem gerekmez miydi?
O halde bu yazı bir yere yaranma amaçlı değildir.
Geriye kendimi küçük düşürmem kalıyor. Ona da okurlar karar versin. Fakat bu gibi durumlarda ben kendimi küçük düşürmeye razıyım… Çünkü bölgede insanlar deprem dolayısı ile çok değişik ruh yapısına sahip. Bazıları patlamaya hazır bomba!
Hatay Samandağ’da Hollanda’dan geldiğimizin duyulması üzerine hemen HOTİAD’ı sordular. İçimizden birisi denetleme kurulu başkanıydı üstelik . HOTİAD adını duyunca orada günlerdir yayınlanan haberlere bakıp, “Ulan buraya artistlik yapmaya mı geldiniz” diye bizim kafamızı gözümüzü yarsalardı daha mı iyi olacaktı?
Samandağ Belediye Başkanına haber gitmiş, davet etti gittik, meseleyi dinledik, video çekimi yaptım, yazdım yayınladım. Neden mi?
Mesela, Kayserili biri, bir kurum veya sporcu bir başarı elde edince nasıl tüm Kayserililerin göğsü kabarıyorsa, Bir Samsunlu bir halt yediğinde ister istemez günahı tüm Samsunlulara yükleniyorsa o hesap. Samandağ’da HOTİAD deyince nasibimize sorumsuzluk düştü.
Samandağ belediye başkanını dinledik…
HOTİAD’a olan öfkeyi dindirdik…
HOTİAD’’ın avukatlığını yaptık.
Biriken gazı boşalttık…
İyi bir gazeteci olmayabilirim ama asparagas ( yalan ) haber asla yazmadım, yazmam da. Ki, haber yalansa o halde Başkan Refik bey yalan söylüyor, videoyu izlediniz hukuk önünde hakkınızı arayın.
Her olayda olduğu gibi bu olayda da eninde sonunda mağdurun basın/ basın mensubu ( ben) olması, günah keçisi seçilmesi gayet normal… Klasik hastalık, olaylardan sorumluluktan kurtulmanın en geçerli yöntemi suçu gazetecilere atmak!
Hikmet beyin yorumunu okuyanlar, sana iyi giydirmiş diye mesaj atıyor… Neyin haber olup neyin haber olmayacağını bana öğretecek Türkiye’de 5 kişi bulup getirsin kalemimi kırarım.
Aramızdaki fark, Hikmet bey benim mesleğime, kalemime kişiliğime giydirme yaparken ben ise onun kişiliğine, özeline, şirketine değil başında olduğu HOTİAD’ın sorumsuzluğunu sorguladım birazcık!
Ona göre vaziyetten vazife çıkarmışım.
Örnekle açıklama yapayım da zurnada peşrev aranmasın.
Şöyleki: Mesela CHP demek nasıl ki sadece Kılıçtaroğlu’dan; MHP deyince sadece Bahçeli’den; AK Parti deyince sadece Erdoğan’dan ibaret değilse, ki değil; şirketler, dernekler, kurumlar, belediyeler açısından da öyle değildir. Yani HOTİAD demek sadece Gürcüoğlun’dan ibaret değildir.
Her başkan aynı zamanda bir şeyh gibidir. Olmaması gerekir ama bizim insanmız için başkanlık koltuğunda oturduğu sürece öyledir, öyle muamele görür.
Şeyh uçmaz müritler uçurur misali başkanlar da müritler sayesinde ya uçar ya da müritleri karga ise foseptik çukuruna batan burunlarını temizlemekle geçer günleri.
Başarı varsa üyesinden çaycısına herkes kendine pay çıkarır, sahiplenilir; ama azcık dert / bela, sorun, sorumsuzluk söz konusu olunca tek sorumlu başkandır, fatura başkana kesilir. HOTİAD’da durum böyle mi acaba?.
Hikmet bey başkan olduğunda toplu istifalar olmuş ben de istifaları anında dakika dakika yazmıştım. O zamanda istifa haberlerini anında yazmam bir yerlere yaranma amacı ile olduğu düşünülmüştü. Çünkü istifalar sadece HOTİAD üyelerine e posta ile gönderilmişti.
Oysa haber kaynağım hiç beklemedik yerden çıktı ve köstebeğin de izni ile toplu istifa haberlerinin nasıl nerede hangi yöntemle bana ulaştığının kaynağını sular durulunca bir yıl sonra açıklamıştım.
Diyor ki, “Yavuz Nufel kendini küçük duruma düşürmüştür”
Hiç bir zaman ve hiç bir yerde büyüklük taslamadım ki kendimi küçük düşürmüş olayım! Büyüklük taslayanlara karşı boynumda 40 yıldır taşıdığım “HİÇ” tasması hiç mi gözünüze ilişmedi?
Ki, diyelim ki ben kendimi bu haberle küçük düşürdüm, bu durum sadece benim sorunmum olur. Peki aşağıdaki prokole göre söz verip konteynerları vermemek HOTİAD’ı büyük durma mı düşürür!?
Neyse…
Videolu olarak 7 dakikalık cevap hakkıniz var demiştim, “Video ile cevap vermek ne seviyemize ne ağırlığımıza sığar”, diyor başkan! O halde bu seviyeye ve ağırlığa da bir cevap vermek lazım:
Bir zamanlar HOTİAD’ın kuruluşunu, işlevini Osmanlı İmparatorluğu’na benzetmiştim. O zaman başkanı 2.Selim olarak görüyordum, yanılmışım. Son olaylar ve bana giydirmelere bakınca Abdülmecid mi desem, Vahdettin mi desem bilemedim!
Beni özel hayatlar değil asparagas habercilik ilgilendirdiği için soruyorum: ”Vaziyeten vazife çıkarma, asparagas” haberlerinin dik alası ile karşı karşıya kaldığınız bir dönem vardı! Aylarca özel yaşantınıza kadar asparagas haber yapıldı, yada biz öyle sandık! O haberler asparagas değildi de benim yaptığım haber mi asparagas?
Çünkü o haberleri yapan, sizi üzdüğünü sandığımız kişi ile onca haber ardından el ele fotoğraflarınızı nasıl yorumlamak lazım bilemedim.
Bilmek de istemem çünkü benim gibi sözde gazetecilerin(!) hafsalasının sınırlarını aşan durum bence…
HOTİAD’ın konteynerlarının derdi beni gerdi, akıbeti ne olur o kalan konteynerler kime verilir vebali boynunuza.
Deprem bölgesine giden yardımları evine götüren Emniyet amirini bile gördükten sonra bu konuda bi kalem oynatmadan yazmadan olmazdı.
“Haber değeri ve vatandaşa faydası olmayan” haber olarak nitelediğiniz yazımın size göre haber değeri olnayabilir, bana göre vatandaşa göre haber değeri çok fazla çünkü bir haksızlık karşısında sessiz kalmak o haksızlığa ortak olmak demektir.
Samandağ Belediyesine haksızlık edilmiştir.
22 konteyner söz verilmiş 12 de anlaşılmış ve protokol imzalanmış, verilen 2 tane…
Buyurun belgesi…
Samandağ Belediye başkanı seçim malzemesi olarak kullanmasına fırsat vermemek için vaz geçilmiş, peki verilen söz, peki imzalanan protokol ne olacak?
Samandağ Belediye başkanını da çileden çıkartan bu “seçim malzemesi” cümlesi oldu.
Sayın başkan, “Biz bu tiyatronun bir parçası olmayacağız”, demek ne demek?
Bu tiyatronun üç başrol oyuncusundan biri HOTİAD, dolayısı ile sizsiniz zaten…
Biz bu tiyatronun parçası değil, seyircisiyiz.
Oyunun akışına göre an olur üzülür, an olur güler, an olur alkışlar an olur yuhalarız… Madem ki tiyatro, tiyatroyu seyrettik ne oyun hoşumuza gitti ne dekor ne de oyuncular. Sayenizde tiyatrodan da soğuduk… ( Tiyatro gibi bir sanatın bu tür tartışmalarda kötü bir şeymiş gibi anılmasından duyduğum rahatsızlıkla tüm tiyatro emekçilerinden özür dilerim… )
“HOTİAD’ın yardımı gazetecinin kalemini yormuş”muş!
Hiç de değil bu tür haberler benim gibi nesli tükenmiş gazetecilerin kalemini yormaz aksine daha da sivriltir…
Yavuz Nufel – N’haber.nl
Yavuz Nuful cok bos yapiyorsun hollandada kimse seni sevmiyor kitaplarini seni siirlerini bos yapma devamke