Görkem Çalışkan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Hollanda’nın Mandıra Filozofları

Hollanda’nın Mandıra Filozofları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevgili N’haber okurları,

Sizi karanlığın derinliklerine götürmek istiyorum. Birkaç gün önce yaşadığım olayı anlatmak istiyorum, çünkü bu hikaye, tercihlerinin hayata yansımasını, umutların tükenişini ve Araf kuşağının acımasız yüzünü yansıtıyor.

WhatsApp Gorsel 2023 09 08 saat 00.54.02

Randevu için Utrecht yakınlarındaki bir şehre gittim. Arabamı apartmanın önüne park ettim ve Hollandalı profesyonel bir uzman arkadaşımla birlikte ana kapıdan içeri girdik, ikinci kata merdivenlerle çıktık. Kapıyı çaldığımda, kapıyı açan genç bir adamla karşılaştık. Kapıdan içeriye baktığımda ev tamtakır, üzüldüm.

Sadece tek bir plastik sandalye vardı ve nezaket gereği yanımda olan bayan arkadaşıma verdim. Görüşmeye başladığımızda, adam hemen “Bana verecek bir şeyiniz yok, yardımcı olamazsınız, boşuna geldiniz, neden geldiniz onu da anlamış değilim, her şeyi sizden daha iyi biliyorum dedi.

Anlamamış gibi davrandım ve kendisine nasıl yardım edebileceğimizi ve ihtiyacının ne olduğunu sordum. Adam bildiğin Mandıra Filozofu gibiydi. Her şeye karşı çıkıyor, her şeyi en iyi bildiğine inanıyordu.

Geçmişten bugüne geliştirdiği tavır ve anlattıkları beni derin bir hüzne boğdu. “Aslında tam bir Araf nesli!. ilk ve orta okulda normal bir öğrenciymiş. Daha sonra boya ve sıva üzerine meslek okuluna gitmiş ama hiç sevmediği bir işmiş bu. Zaten tercih ettiği bir meslekte yokmuş. Okulu tamamlamadan işe başlamış ve her işteki bölüm sorumluları (adamın gözünde) ırkçı, yabancı düşmanı ve adaletsizmiş!

Her gittiği uzman danışan veya sosyal yardım dairesindeki görevliler de aynı şekilde davranıyormuş ve sonuç olarak adamın hali ortada: diplomasız, işsiz, sicili kabarık, ailenin yüz çevirdiği, patlamaya hazır bir adam.

Bu adam, adalet arayışında kendi yolunu çizmiş. Ama iletişim, dinleme, sebep-sonuç anlayışı ve uzlaşma yetenekleri oldukça zayıf. Tam anlamıyla Araf’ın ortasında kalmış bir nesil olarak hayatla savaşıyor.

Burada bir parantez açalım!… ailenin, özellikle de babanın ve annenin ilişkisini, çocuğa karşı tutumu sorgulanmalı! Aile düzeni, çocuğun kişilik gelişiminde önemli bir faktördür.

“Anne ve babanın sevgiyle kuşatmadığı, sevmediği, sürekli eziklik duygusunu beslediği, zor anlarında yanında olmadığı çocuğu, dışardaki insanlar ve kurumlar asla sevmez, yanında dolmaz.” Araf kuşağının en acımasız gerçeği budur!

Bu hikayede, aile desteğinin eksik olduğu açıkça ortada.

Bir parantez daha açalım: Araf kuşağını tanımlayalım. İlkokuldan itibaren öğretmenler, çocuktan önce aileye bakarlar, yapamadıkları ve zorlandıkları şeylere sürekli bahaneler bulurlar, ve bu etiketi Araf kuşağı (istisnalar hariç) hayatları boyunca taşırlar. “Zaten baban fabrikada çalışıyor, annen temizlik işçisi; evde destek yok, senin kendini zorlamana ne gerek var” gibi sözlerle yeteneklerini küçümserler, gelişmeleri için gayret göstermezler. “Çok tanıdık değil mi?”

Peki suçlu kim? Aile mi, öğretmen mi, çocuk mu?

Hayatlarının her dönem noktasında bu çocuklar hem ailelerinin beklentileriyle hem de okuldaki baskıyla başa çıkmak zorunda kalırlar. Onları baştan aşağı eleştirip veya pof pof şişirerek kendilerine olan inancını yitirirler, yaşamlarını hayal kırıklıklarıyla dolu sürdürürler!.

Bu Araf kuşağının hikayeleri, Hollanda’nın, imkanlar ülkesi olarak gördüğümüz toz pembe yüzünün ötesindeki karanlık tarafını yansıtır. Bu okuduğunuz örnek sadece binlerce örneklerden bir tanesi!

Bir insanın kişiliği önce aile beşiğinde başlar, ilk sorumluluk bana göre, anne ve babanındır. Eğer bu beşik sağlam, düzenli, sevgi dolu bir ailedeyse, çocuklar sağlıklı bir şekilde yetişir, hata yapabilirler, düşebilirler, ama düştükleri yerden daha güçlü çıkarlar, asla Araf’ta kalmazlar!

Ailenin sevgiyle sarmadığı çocuk 40 yaşına gelse dahi ziyaret ettiğimiz adam gibi Mandıra Filozofu olur.

Görüşmenin sonunu merak ediyorsunuz, değil mi? İstemeyene zorla bir şey yaptıramayız, görmek istemeyene, gözünün önüne sokamayız! Tıpkı burnundan kıl aldırmayan, ezikliğin altında kalan ve hıncını etrafına zulüm ederek beslenenler gibi!

Ve son bir not… Uzatılan eli tutmayı bilmeyenler yaşayarak, tecrübe ederek öğrenecek artık deyip evden ayrıldık.

Dönüş yolunda, arabamda, son ses Selda Bağcan’dan “Yaz Gazeteci” şarkısını bağıra bağıra sözlerini Araf kuşağına uyarladım! “Yaz gazeteci yaz, Hollanda’daki mandıra filozofları da yaz, sevgisini çocuğundan esirgeyen öküzleri de yaz, yapamadıklarının hıncını herkesten çıkaranları da yaz; Hollanda’yı cennet sanıp hayal kırıklığına uğrayan gurbetçileri de yaz, bir de Hollanda’da tamtakır evleri de yaz…”

Görkem Çalışkan – N’haber.nl

Hollanda’nın Mandıra Filozofları
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir