Uzun yıllar Hollanda’da yaşadıktan sonra Mersin’e yerleşen Adanalı ünlü sanatçı Sabit Gürses (69) vefat etti. Ünlü sanatçının ani ölümü sevenlerini üzdü.
Sabit Gürses kimdir?
Akşam saatlerinde geçirdiği kalp krizi geçirdiği öğrenilen Sabit Gürses, sesi, yorumu, efendiliği sanat dünyasında ile hak ettiği yerde olmayan sanatçılarımızdandı. Onun Hayat hikayesini Yavuz Nufel Hollanda’ya işçi göçünün 40. Yılında yazdığı 40. Yıl 40 İnsan 40 Öykü kitabında yazmıştı.
İşte bilinen bilinmeyen yönleri ile Sabit Gürses!
UYKUDA MISIN SEVGİLİ YÂRİM?
Tam otuz yıl önce bir Ramazan Bayramı’nda sıladaki sevdiklerine, onun sesi ile seslenenlere konser için gelir Hollanda’ya Sabit Gürses. O zamanlar eşleri çocukları yanında olan gurbetçilerin sayısı azdır Almanya‘da, Hollanda’da. Ankara Radyosu sanatçıları ile çıktığı turnede Almanya’yı, İsviçre’yi, Avusturya’yı, Belçika’yı dolaşır üç ay boyunca genç sanatçı. Ağabeyi Necati Gürses’in Hollanda’da yerleşik olması nedeniyle bu ülkede yerleşmeye karar verir.
1974 yılında Tarabya Gazinosu’nda sahne almak için Şadi Tatlı’dan iş teklifi almıştır.
Altı ay genç Sabit Gürses’i dinlemek için dolar taşar çalıştığı gazino. Çünkü 1969’da yaptığı 45’lik plak “Almancı arşivlerinin” olmazsa olmazları arasındadır.
Pansiyon odalarında uyku tutmayan gecelerde gurbetçiler, onun sesi ile seslenirler sıladaki yavuklularına, kınası solmamış eşlerine; ‘Uykuda mısın sevgili yarim/ uyan uyan…’
Vatan borcu, namus borcudur, der ve vatani vazifesini yapmak için Türkiye’ye gider Gürses, teskere ile birlikte yine ver elini Hollanda.
“Tekrar Hollanda’ya gelmenizin, sizi yine buraya getiren sebepler nelerdir?” sorumuza: “70’lerin Hollandası insancıl, ayrımcılığın olmadığı, samimi davranışlı insanlarla dolu bir ülke idi. Buraya tekrar gelmemde ve burada kalmamdaki en büyük sebeplerden biri budur.’ diye cevap veriyor, 2000’li yıllarda Hollanda’yı geçmişle karşılaştırdığında eski günlere büyük özlem duyduğunu yüz ifadesine yansıtarak.
Sanatının zirvesinde olduğu yıllarda Kıbrıs Bayrak Radyosu’nda 1970’ten 73’e kadar program yapmaktadır.. Hollanda’da o zamanlar insana, sanatçıya verilen değeri bugünkü değerlerle karşılaştırmak bile olası değil onun için. “O zamanlar,” diye başladığı konuşmasına sanatçı: “Birkaç Turizm bürosundan başka bir şey yoktu, yâni iş adamlarımız yok denecek kadar azdı. Vatandaşlarımızın çoğu pansiyonlarda kaldıklarından gece hayatına rağbet vardı. Eğlenmesini bilen dürüst insanlardı.
“Biraz Hollanda’daki sahne yaşantınızdan söz eder misiniz?”
Saz, kaşık ve darbukadan bozma bir âleti çalan iki üç kişiden başka kimse yoktu. Hele keman denen enstrümanı bilen dahi yoktu. İlk işimiz Ekrem Şahin, Mehmet Özer, Şarlo Cemil ve ben ilk müzik gurubunu kurduk. Böylece Klasik Türk Halk Müziğini ve Sanat Müziğini Hollanda’ya getirdik.
Bugün Sabit Gürses hâlâ sahnelerde ve Sabit Gürses’i dinlemeyenlere güzel ses ve yorumun ne olduğunu anlatmak, deveye astronot eğitimi verip aya göndermeye benzeyecek, demişti bir ağabeyimiz. Bu söz üzerine ilk işim Sabit Gürses’i dinlemek olmuştu. Daha sonra aynı sahneyi çok kez birlikte paylaştık. Hollanda’ya eşlerini, çocuklarını getiren, burada baş göz eden, kısacası buralarda kurulan yüzlerce, binlerce yuvada Sabit Gürses adının evlilik ve mutlulukla eşdeğer olduğu muhakkak.
Hollanda’da Türk Müziği’nin temsilcisidir. Hatta fasıl dinlemeye gelen çok sayıda Hollandalının olduğunu söylüyor. Kaset ve film çalışmaları yapar bu arada. 80’li yılların başında beş bölümlük bir dizi filmde başrol oynar. Ayrımcılığın işlendiği dizi Hollanda kanallarında gösterilir. Yine Hollanda televizyonlarından NCRV’ye ve devlet televizyonu NOS’a çeşitli programlar hazırlar.
Kaset sektöründen de genç sanatçıya teklif üzerine teklif gelir. Türküola firmasından beş kaseti çıkar. Bu kadar yıldan ve emekten sonra elde var sıfır demek istiyor gibi;
Unkapanı denilen kurtkapanı, Sabit Gürses’i de ağına düşürmekte gecikmez.. Yılların birikimi, bir gün sılaya kesin dönüş yapma düşüncesi ile sarhoş masalarına şarkı söyleyerek biriktirdiği üç beş kuruşu vardır. Kaset sektörünün vampirleri yılların deneyimli sanatçısı ve gurbetin kahrını her gece, herkesten kat kat fazla çeken Sabit Gürses’in de kanını emmek için dişlerini bilemiştir. Ne yapıp edip kandırırlar, alt yapı, katkı masrafı vb on beş bin Guldenini ( 7.500 Euro) alırlar sanatçının. Yok reklamdı, yok tanıtımdı, yok klipti derken Asri Holding’e bağlı Asri Müzik Yapıma verdiği paranın toplamı seksen bin Guldeni bulur (40 bin Euro)! Asri Holding, dağılır, ortada mağdur ettiği insanlar kalır. Adından başka bir şeyi kalmayınca sanatçının bu yüzden (para kaptırdığı için) eşi ile arası açılır ve boşanmasına sebep olur. “Otuz yıllık sanatçıya bu yapılmamalıydı!” diyor, derin derin iç çekerek.
“Çok kez kesin olarak Türkiye’ye dönmeyi düşündüm ama gel de dön, yüreğim parça parça, para pul yok, ülkemdeki bu ve buna benzer rezaletler diz boyu, açıkçası korkuyorum. Biz buradan dönemeyiz.” diyor. Son kelime ile gözlerine yaşar doluyor ve hemen konuyu değiştirip, sanatçı gözüyle Hollanda’daki Türkleri değerlendirmesini istiyorum.
Kırk yıl sonra çok başka konumda olmalıydık. Kırk yıl bizden çok şey alıp götürdü. Kültürel değerlerimizden çok şey yitirdik. Kazandık kazanmasına ama kaybettiklerimizin yanında kazandıklarımız bence kocama bir hiç. Terbiye, dostluk, akrabalık ilişkileri ne bizim zamanımızdaki gibi ne de ustalarımızdan, büyüklerimizden dinlediğimiz gibi… Kimse kimseye randevusuz gidemiyor. Oysa biz…. İkinci kuşak, hele üçüncüsü giderek kayboluyor, duyarlı insanların sayısı kelaynak kuşları kadar az. Vakıflar, dernekler sadece tabeladan ibaret. Kısacası akıntıya kürek çekiyorlar. Çalışmaları, amaçları kültürel değerlerimizi unutturmamak ama sadece sözde kalan amaçlar bunlar, göstermelik bir iki iş, başka yaptıkları bir şey yok…”
GURBET NE YANA DÜŞER?
“Gurbet… Gözyaşı, hüzün, ayrılık, hasret demektir. Ağladığım çok oldu benim. Göz göre göre bir lokma ekmek uğruna çok şeyimizi kaybettiklerimizi gördükçe sanatçı yüreğim kanıyor, gözlerimden yaş olup akıyor.
Annemim babamın ölümlerinde yanlarında olamadım, son nefeslerinde yanlarında bulunamadım ben de, hemen herkes gibi. Burada olmalarına rağmen kardeşlerimizle bile irtibat kurmakta zorlanıyorsak ne yapıyoruz, ne için buradayız, bizi biz yapan değerlere ne oldu, ne oluyor, diyor, ağlıyorum.”
MÜZİK
Ya 40 yıl sonra müzikte gelinen nokta? Müzik ulusların ortak dilidir. Otuz yıl önce Hollandalılar fasıl dinlemeye gelirlerdi, benden gazel isterlerdi. Kültürün yok olması ile tereciye tere satmaya kalkanlar Türk Müziği’ni öldürdüler. Müzisyen olmayanlar müzik yapmaya, Türk Müziği adına söz söylemeye başladılar. Hani şair ‘Önce ekmekler bozuldu’ diyor ya, ben de önce müziğimiz bozuldu diyorum. Şimdi önüne gelen gazel atıyor. Atan da, dinleyen de kendileri oluyor. Nota bilmezler, usul bilmezler. Elektronik âletlerle ne olduğu belli olmayan bangır bangır bir şey yapıp adına müzik diyorlar! Gördükçe ve duydukça müzik adına utanıyorum. Amerika’da yaşayan Türkler öz değerlerine ve sanatçılarına daha saygılı Avrupadakilere göre. Sahnede sanatçı varken garsonlar servis yapmıyor, çatal kaşık sesi duyulmuyor, garsonlar sanatçının önünden bile geçmiyor. Oysa buralarda daha ilk şarkıdan sonra, hatta şarkının orta yerinde ‘Halay çekmek istiyoruz!’ diye bağırıyorlar. Dinleyiciyi bu hale ‘Ben sanatçıyım!’ diye ortada dolaşan ama sanattan anlamayanlar getirdi. Bu yüzden ‘Ben sanatçıyım’ diyemiyorum. Şarkı söylüyorum, diyorum utancımdan ve gerçek sanatçılara saygımdan ötürü.”
NELER OLUYOR BİZE?
“Dünya evrenselliğe doğru yol alırken bizim insanlarımız gettolarda küçük guruplar hâlinde dünyadan kopuk ve yaşadığı toplumdan habersiz, içine kapanık oldu. Duyarsızlık, bilinçsizlik hat safhada. Dünya cayır cayır yanıyor, kimsenin umurunda değil. Bugün yeryüzünün neresine olursa olsun düşen ateş söndürülmez, savaşların önüne geçilmezse bir gün bizi de yakacağı kesin.”
BESTELER
Birçok bestesi var ama kullanamadığından şikayetçi. Basit güfteler, mevsimlik şarkılara alıştırılmış insanlar. O yüzden yaşadığı, gördüğü olayları önce dizlere, sonra notalara dökmüş ve bunların çoğu ne yazık ki kendinde kalmış.
Savaştan yana değil
Barıştan yanayız biz
Nefretten yana değil
Sevgiden yanayız biz
Dostluktan yanayız biz
Saddam’dan Bush’tan değil
İnsandan yanayız biz
Irak savaşı için yazdığı dizeleri bestelemiş Gürses.
Sanatçı tarifini yapmasını rica ediyoruz çünkü sık sık bu konuda konuşmak istiyor.
“Sanatçı üreten; üretene, üretilene saygı duyan, insanları, doğayı seven kişidir. Günümüzde sayıları artmış duyarsız, kendinden başka kimseyi düşünmeyen insanlara sanatçı diyebilir miyiz ? Sanatçı, örnek insan olmalı ve toplumun önünde yürümelidir.
Bugün evlatlarımıza örnek alması için örnek gösterebilecek kaç sanatçı var?” Sanatçı yüreği ile Sabit Gürses’in yüreği yabanda bir başka yanıyor.
“Korkum, endişelerim, bizden sonra gelen evlatlarımız, torunlarımız için. Biz ezilsek de yok olmadan, kendimizi kaybetmeden bugünlere gelebildik. Çünkü temelimizde aldığımız bir terbiye ve canlı bir anadilimiz var. Bir insan kendisini en iyi şekilde anadili ile ifade edebilir. Müziğimiz bozulmuş, dilimiz yok oluyor, unutuluyor, çocuklarımız ne Türk ne Hollandalı. Burada bir boyutta yabancı, ülkemizde hâlâ ‘Alamancı’yız. Günden güne artan bir ayrımcılık, yabancı düşmanlığı var ki uykularım kaçıyor bunları düşündükçe.”
Gürses’in doğru ve güzel bildiğiyle yoluna devam etmesi en içten dileğimiz. Gür sesin hiç eksilmesin sevgili Gürses.
…
Allah rahmet eylesin mekanın cennet olsun Sabit Ağabeyim
Yavuz Nufel- NHaber.nl
Mekanin cennet olsun sabit amca
Nurlar icinde yatsin..
Benim düğünde çaldı ve şarkılar söyledi 1993 yılında Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun Sabit abimiz.
Acısını derinden hissettiğimiz bir ölüm haberi.
70’li yıllardan bu zamana tanıdığımız, sesi, efendiliği ve temiz ahlakı ile insanların gönlünde taht kurmuş bir değerdi.
Kelimelerle anlatmak çok zor.
Ruhun şad, mekanın cennet olsun SABİT ağabey.
Sevenlerinin başı sağ olsun…
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, Seni hiç unutmayacağız Sabit ağabey.
MUSTAFA BAĞLI
mekani cennet olsun Karacayin cok yardimi oldu