Bozoğlan Eker Şerife
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. “Dostun Sevinci, Kalbin Sınavı”

“Dostun Sevinci, Kalbin Sınavı”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Dostluk yalnızca zor zamanlarda omuz vermekle değil, güzel anlarda da yürekten sevinmekledir. Dostun mutluluğu karşısında içimizde açıklayan bir sızı oluşur. 

Başkasının mutluluğuna sevinememenin utancı mı, yoksa kendi iç dünyamızdaki bir eksikliğin yankısı mı?

Rahatsızlık duyması, kendisiyle alakalıdır. Bu bir aynadır. O aynada, hayalini kurup da gerçekleştiremediği hedefler, ertelenen umutları veya kaybedilen cesareti görürüz. 

Dostun mutluluğu, kendi eksikliğimizi yüzümüze vurur. Bu durum, bir kıyaslama mekanizmasını devreye sokar: “Ben neden o noktada değilim?”

İçimizde bir boşluk taşıyorsak, bu boşluğu bir başkasının mutluluğuyla dolduramayız. Daha da görünür hal alır. Rahatsızlığın kaynağı, dostun  başarısı değil; aksine, kendimizle çatışmamızdır. İç huzuru olmayan bir yürek, ne başkasının sevinciyle coşabilir ne de onun hüznüne ortak olabilir.

Bu hissi bastırmak çözüm değildir. Bastırılan her duygu  bir gün başka bir biçimde su yüzüne çıkar.

Kendimize şu soruyu sorabiliriz: “Gerçekten ne hissediyorum? Bu duygu bana neyi anlatmaya çalışıyor?”

Rahatsızlığın temelinde yatan kendimizi gerçekleştirememiş olmanın ağırlığıdır. Belki hayallerimize giden yolda pes etmişizdir. Mutluluğu hak etmediğine inanırız.  

Bizi bile haketmiyordur. 

İşte bu noktada, dostun başarısı bize sadece onun hikâyesini değil, kendi hikâyemizi de hatırlatır.

Dostun başarısından ilham almak, kıskançlık duymaktan çok daha güçlendirir. 

Dostluk, rekabet değil; paylaşımdır. Dostun mutluluğu, senin mutlu olabilmen için bir kapı aralar. Onun başarısı, senin de başarabileceğine işarettir. 

Dostluk sadece birlikte ağlayabilmek değil, sevinci de paylaşabilmektir. Gerçek dostlar, birbirlerinin mutluluğunu çoğaltır. Seni rahatsız ediyorsa, başarıyı kendin için ışık olarak görme zamanı gelmiştir.

Başkasının ışığından korkmak yerine, o ışığın yolumuzu aydınlatmasına izin vermeliyiz.

Dostun kederi, kendimizi onun yerine koymamızı sağlar; onun yarasını kendi yaramız gibi hissederiz. Acının evrensel bir dili vardır. Bizi birbirimize yakınlaştırır.

Dostun başarısına sevinmek kıyaslama riskini artırır.

Başarı, bireysel çabanın sonucu. Başarı yapamadıklarımızla karşılaştırıldığında rahatsızlık yaratır. 

Dostun mutluluğu karşısında duyulan  zorluk “Ben neden aynı yerde değilim?”dir.

Acıya üzülmekte tehlikeli kıyaslama yoktur. Dostun düştüğü yerde bizim üstün olmamız söz konusu değildir. Sevinç, tersine, “ben ve o” arasında bir çizgi çizer. O çizgi, bizi ya gururlu bir dostluğa ya da kıskanç bir uzaklığa iter.

Bunun kökeninde insanın kendine olan güvensizliği yatar. Kendi iç huzurunu bulmuş biri, başkasının mutluluğunu tehdit görmez. Kendi eksikliklerine takılı kalan dostun mutluluğunu “kayıp” gibi algılar.

Dostun başarısına sevinememek, aynı zamanda toplumun yüklediği rekabetçi bakış açısının sonucudur. Çocukluktan itibaren kıyaslanarak büyüdüğümüzden başarı bireysel üstünlük olarak görünür.

Gerçek dost kıyaslamaları aşmalıdır. 

Dostun mutluluğunu içtenlikle paylaşabilmek, büyüklük ve olgunluk ister. Sevinci kıyaslamadan paylaşabilen dostlar, ruhları zenginleştirir.

Sevinmek zordur, başarı kıyaslamaya davet eder. 

Daveti reddedip dostluk bağına sarılmak, ruhun büyümesi için  fırsattır. 

Şerife Bozoğlan Eker-NHaber.nl

 

“Dostun Sevinci, Kalbin Sınavı”
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

N'haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!