Amersfoort’ta yaşayan 21 ve 22 yaşlarındaki Tom ve Jaguan, çocukluklarından beri farklı kültürlerden arkadaşlarıyla büyüdüler. Mahallelerinde yaşayan Müslüman çocukların Ramazan ayı geldiğinde heyecanla oruç tuttuklarına şahit oldular. Oruç tutan arkadaşlarının yanında yemek yemenin kendilerine doğru gelmediğini hissettiler. Bu duyarlılık, zamanla bir meraka ve ardından bir deneyime dönüştü.
Önce bir hafta denediler, sonra iki hafta… Her geçen yıl süreyi biraz daha uzatarak bu yıl Ramazan’ın tamamını oruçla geçirme kararı aldılar. Peki, onları bu yola yönlendiren neydi?
Bu sorunun cevabını öğrenmek için Tom ve Jaguan ile bir araya geldim. Oruç tutmalarının sebebini sorduğumda içten bir cevap verdiler:
“Yıllarca birlikte büyüdüğümüz arkadaşlarımız Ramazan geldiğinde büyük bir heyecana kapılıyordu. Biz de bu heyecanı paylaşmak istedik. Oruç tutmanın vücudumuz için sağlıklı olduğunu öğrendik ama asıl önemli olan, arkadaşlarımızın hissettiklerini gerçekten anlayabilmekti. Onlarla aynı deneyimi yaşamak istedik.”
Peki, İslam’a bakış açıları nasıl değişmişti?
Bu konuda da samimi bir şekilde düşüncelerini paylaştılar:
“İslam’ı yaşamak istiyoruz ama önce iyice araştırıp öğrenmemiz lazım. Bu, sadece oruç tutmakla biten bir şey değil. Anlamak, hissetmek ve gerçekten bilmek istiyoruz.”
Tom ve Jaguan’ın bu hikâyesi, kültürel farklılıkların bir engel değil, tam tersine bir bağ kurma aracı olabileceğini gösteriyor. Onlar, bir inancı anlamanın en güzel yollarından birinin onu yaşayanlarla birlikte deneyimlemek olduğunu fark etmişler. Ramazan onlar için sadece aç kalmak değil, aynı zamanda empati, dostluk ve keşif anlamına geliyor.
Bu gençlerin içten yolculuğu, Ramazan’ın insanları nasıl bir araya getirdiğini ve dostlukların nasıl derinleşebileceğini gösteren ilham verici bir örnek.
.