Diğer ülkelerde durum nasıl bilmiyorum ama Hollanda’da durum hep aynı.
Hollandalı Türklere imza kampanyası demeyin de ne derseniz deyin…
Görmediği arsa, bina, şirket, daire, Holding için işin ucunda para kazanacağını sandığı bir durum söz konusu ise önünü arkasını düşünmez, basar imzayı…
Sonuç kaç kere hüsran olursa olsun 60 yıldır akıllanmadılar.
Her yere gözü kapalı imza atar da çocuklarının hakkını aramaya gelince, kör, sağır, dilsiz olurlar.
90’lı yıllardı Ana dil dersleri okul saatleri dışına alınacak denildi, kampanyalar başlatıldı, protestolar yapalım Hollanda Temsilciler Meclisi önünde denildi, 40 otobüs tutuldu, Hollanda’da Türkçe anadil dersi veren 600 küsür öğretmen vardı.
O gün geldi çattı, 40 otobüsün 38.5’u (Meclisin önüne protestocu götürecek Otuz sekiz buçuk otobüs ) boştu!
Toplam 50 kişi kadar katılmıştı.
Özellikle Türkçe başta olmak üzere ana dil dersleri okul saatleri dışına alındı.
Fazla sürmedi, daha sonra Hollanda hükümeti baktı, kimsede tık yok, ana dil dersleri tamamen okullardan kaldırıldı.
Neyse bir süre sonra ver yansın feryadı figan, ana dil bizim şöyle hakkımız, böyle hakkımız, demokrasi hak hukuk, bir kampanya başlatıldı. Meclis gündemine getirmek, Avrupa İnsan Hakları mahkemesine gitmek için 50 bin imza gerekli dediler. Sağcı-solcu, futbolcu, köy, kasaba dernek vakıfları, camiler, aklınıza gelen ne tür dernek vakıf, federasyon platform varsa çarşı Pazar, ev ocak dolaştılar. Sonuç, toplanan imzalar 50 bin olmadı.
Fazla kafa ütülemeden yazayım. Avukat İsmet Özkara bir kampanya başlattı. 1964 Ankara anlaşmasındaki haklarımızı almak için.
O garibimde dolaşmadık, adım atmadık yer bırakmadı Hollanda’da… Ne toplantılar, ne dil dökmeler. Kelli felli dernek federasyon başkanları, arkalarında on bin, 20 binlerin olduğunu söyleyen hemşeri dernekleri de cabası.
İsmet Özkara 10 bin imza istiyordu. Bir seneye yakın uğraştı. Hatta online yani internet üzerinden bile katılmak mümkündü.
Bir yıl kadar bir zaman geçti, toplanan imzalar ne kadar oldu dersiniz, 9 bin civarında. Durun durun bu 9 bin imzanın hepsi Hollanda’dan değil, 6 bine yakını Türkiye’denmiş…
Düşünün 600 bin civarında Hollanda Türk toplumundan toplanan imza sayısı 3 bin civarında….
Kadınlar matinesinde çeyrek altın var çekilişi için kampanya yapılsa en az 20 bin kişinin katılacağı gerçeği ile kel başa şimşir tarak…
Arkadaşımız Sedat Tapan dün bir yazı yayınladı, çırpınıyor garibim, e-mailller atıyor, watsaplar yolluyor, “Hollanda’da çocuklarımızın geleceği için… “diyor…
Okumak için https://nhaber.nl/author/sedattapan/konu/hollandada-cocuklarimizin-gelecegi-icin/
Ve diyor ki yazsında; “ Eğer istersek, bir gün içinde 40 bin imzayı toplayabiliriz. Ancak bu, ancak halkın duyarlılığıyla mümkün. Yasayı durdurmak ve geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitim hakkını savunmak için bu hafta harekete geçmek zorundayız.”
Hadi bakalım diyemiyorum, İnşallah diyemiyorum, ama bu kez olsun beni yanıltın ya, ben haklı çıkmaktan yoruldum…
Avukat İsmet Özkara’ya kampanya bağlattığında şöyle demiştim, “Seni tebrik ediyorum ama 10 bini bulmaz. Kendine has bıyık altından gülmüştü.
Bir senede 10 bin imza bulamayan bizler, hafta sonuna kadar 40 bin imza toplayacağız öyle mi…
Bu yazıya nasıl bir başlık olmalı diye kafa yorarken aklıma Vedat Gültekin’in şiir kitabı geldi: Duy-Arsız.
Yukarıdaki duyarsızlığın örneklerinden yola çıkarak, üç kuruş için yapılan nice arsızlıkları görünce, duyunca bu başlık bence cuk diye oturmadı mı?
Yavuz Nufel-NHaber.nl
Keşke haksizsin diyebilseydim