Yavuz Nufel

Işıklarınızı söndürün / Sırana Gir N’olur…

featured

2007 yılının son gününden itibaren her 31 Aralık demek benim için tarifi imkansız duyguların serseri mayın gibi yüreğimde, beynimde dolaştığı gündür.

Ne bir yerde durabilir, ne bir yere sığabilirim.

Çünkü:

Afbeelding van WhatsApp op 2023 12 31 om 15.27.45 786b0a65 1

 

Öyle çığlık çığlığayım ki, dünyanın tüm martıları toplanıp hep bir ağızdan çığlık atsa bin fazlası, on bin katı, milyon mislisi benimkisi…

Amma ne kimseyi ürkütür, ne korkutur, çünkü  benden başka duyan olmaz ki…

O yüzden her 31 Aralık benim kendi kendimle, hayata, insanlığa, insanlığıma, dünya işlerine karşı verdiğim çetin bir imtihan günümdür. 44 Yaşında bir kardeşi toprağa vermenin acısı çöker yüreğime.

Hani, paylaşınca mutluluklar artar, acılar azılrı derler, bakalım azalacak mı?

Sanki bir ağabey olarak onu koruyamadım, kollayamadın gibi bir duyguya kapılır, takdir-i ilahi der teselli bulurum. Ne öldüğü gün ne de bugüne kadar hiç ağlamadım onun için. Zaten o da ağlayan sızlayanları hiç sevmezdi. Hayatının son dakikasına kadar tebessümü eksik olmadı yüzünden. O yüzden diyorum ki: Büyük acıların gözyaşı olmaz, Türküsü olur, şiiri olur, destanı olur. İşte o acılarla yazdığım şiir:

 

Bu akşamdan saatlerinden itibaren gökyüzü ışıl ışıl olacak. Evlerin ışıkları sabahnın ilk saatlerine kadar yanacak. Hoş,  evlerin ışıkları çoğu zaman sabaha kadar yanar, ne kadar ışığı yanan ev varsa, benim korkularım da o kadar artıyor.

 

Işıklarınızı söndürün!

 

Bu gidiş, gece yanan ışıklar, gözlerimi kör ediyor, dilimi lal.

Bir köyde, kasabada, şehirde gecenin yarısı, gecenin en karanlık anında sokaklarda dolaştınız mı hiç?

Dikkat etiniz mi hiç, ne kadar ışıkları sönmemiş ev var.

Neden uyumaz bu insanlar, ne yaparlar, ne işle meşguldürler.

Hangisinde sevinç, hangisinde hüzün vardır.

Hangi sönmeyen ışık sabaha çıkmayacak bir hastanın başında bekleyenler için yanar.

 

Hangisi tutmayan/kaçan uykuya yarenlik eder.

Yavrusu için uykusunu bölmüş, bebeğine süt veren anne hangisinde.

İlim-İrfan, kitap defter, kalem kağıt, için yanan hangisi.

Etmediyseniz dikkat edin, gecenin en zifir karanlığında, gecenin tam

ortasında, yataklarında mışıl mışıl uymak varken, ayakta, dolaşan insan,

ışıkları sönmeyen o kadar çok ev varki.

***

Eskiden, bir evin , bir konutun,  bir meskenin ışıklarının sabaha kadar yanması sıradan bir şey değildi.

O evde mutlaka sıra dışı bir olay var demekti.

Eskiden Işıkların gece yarısına kadar yanması :

Düğün, nişan merasimi;

Gurbetten, askerden gelen birisi ile hasret giderimi,

Umutsuz bir hastanın son günlerinde başında bekleyişin habercisi,

Ya da ilim-irfan sahibi muhterem bir zatın kitap, defter, kalem üçlüsüyle

zaman kavramını yitirişi demekti.

O yüzden eskiler, bir alimi tarif ederken önce , ” Bu zatın

ışıklarının söndüğünü gören olmamıştır” derlerdi.

Şimdi ışıkları sönmeyen o kadar ev varki, alim hangisinde, zalim hangisinde  bilene, tahmin edene aşk olsun.

***

Sabahlara kadar ışıkların neden sönmediğini, insanların neden uyumadığını öğrenmek için küçük bir araştırma yaptım.

İşte başlıca nedenler:

Hayat şartlarından, gelecek kaygısından, geçim derdinden uykuların kaçması,

Televizyon seyretmek,

İnternette dolaşmak,

Aile içi huzursuzluk

İşsizlik

Fuhuş

Gayri meşru işler.

Hobilerle meşguliyet, kitap okumak, yazı yazmak, resim yapmak,

İbadet etmek…

***

Yarasa gibi gece yaşayan, gündüz ortalarda görünmeyen insan sayısı her geçen

gün artmakta. Her ne kadar ışık aydınlık, ferahlık anlamına gelse de  sönmeyen ışıklar benim uykularımı kaçırmaya yetiyor!.

Kalan aklımı dünyanın gündemi ile meşgul etmekte!

Ben de ışığı sabahlara kadar sönmeyenlerdenim.

 

İnsanlığın hızla kendi kendini yok edişine seyirci kalmamaktan;

Yazacak şiirlerim olduğundan;

Okuyacak kitaplarım olduğundan;

Kulaklarım dünyanın kanlı coğrafyalarından mahzun insan/kadın/çocuk/ bebek

feryatlarıyla dolduğundan;

Pencereden dışarı baktığımda, uyuşturucu/alkol pençesine düşmüş dal gibi

gençlerin yaprak gibi sallandıklarını görmekten dolayı benim gece ışıklarımın

sönmemesi.

***

Bu kadar şeyden sonra sonuç olarak şunu söyleyebilirim:

Bir köyde, bir kasabada, bir şehirde, bir ülkede gece sönmeyen ışıkların

sayısı arttıkça orada huzursuzluk, mutsuzluk, rahatsızlık, hastalık,  namussuzluk, şerefsizlik, açlık, sahtekarlık, düzenbazlık, yalancılık,

sönmeyen ışıkların sayısı ile birlikte artıyor demektir.

 

Işıklarınızı söndürün , uyuyamıyorum.

Işıklarınızı söndürün, karanlıklar uzadıkça uzuyor

Işıklarınızı söndürün, korkularım artıyor

Işıklarınızı söndürün kalan insanlık da elden gidiyor..

Bu gidiş, gece yanan ışıklar, gözlerimi kör ediyor, dilimi lal.

Sönmeyen ışıklar arttıkça karanlıklar koyulaşıyor; aman dikkat!..

( Arşivimden )

Yavuz Nufel

Işıklarınızı söndürün / Sırana Gir N’olur…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.