Hollanda’da kuruş kuruş depremzedeler için bir yılda 1 milyon Euro topladılar…
Hollanda Türk Gönüllüler Vakfı ( HTGV ) dün akşam hayırseverlere verdiği iftarda tek tek, kalem kalem bir yıl içinde yaptıkları yardım faaliyetlerini anlattılar.
Dün itibarı ile 933 bin Euro toplandığını ve bağışların nereye, ne olarak, nasıl yapıldığını açıklayan HTGV, depremin ilk gününün acısı, heyecanı koşuşturması ile bir ayakları sürekli deprem bölgesinde.
Geçen sene ramazan ayında yine iftar vermişler ve ardından deprem bölgesine giden HTGV gönüllülerine gönül koymuştum. Çünkü 15 yıldır her faaliyetlerine karınca kararınca destek vermiş ben de bir HTGV gönüllüsüydüm. 99 Marmara Depremini yaşayan ve çığlıkları hala kulağımdan gitmeyen benim deprem hassas noktamdır.
Onlarla bölgeye gidip, gördüklerimi yazmak istiyordum, nasip değilmiş. Fakat eleştirmekten de geri kalmadım… Gönül koymuştum ama küsmemiştim. Ailelerinden, çocuklarından aldıkları zamanı hayır işlerine harcayan bu gençler, saygıda kusur etmediler.
Onlara inanan, güvenen o kadar çok insan varki… Sosyal Medya’dan bir canlı yayınla on binleri harekete geçiriyorlar. Buna 15 yıldır Balkan ülkelerine yaptıkları yardımlarda, Türkiye’de sel yangın, Erzincan, İzmir Depreminde bizzat şahit oldum. Hollanda’da her yıl ramazan ayında ihtiyaç sahipleri, yaşlılar için bir ay boyunca yemek taşıdıklarını gördüm biliyorum. Bu yıl o aş evini Hatay’a kurdular.
Depremden önceki yıl yanılmıyorsam 6 bin hanenin kapısına iftar yemeği götürdüler. Hem de dil, din, renk ayrımı yapmadan.
HTGV’na yollanan binlerce teşekkür mesajını burada yazmam mümkün değil. Dün akşam masalara dağıtılan zarfların içinden çıkan 8-10 mesajı okudum. Her birini okurken HTGV adına gurur duyarken, depremzede, mağdur, hasta, engellilerin durumu karşısında yüreğim şerha şerha yarıldı.
Hele bir mesaj vardı ki bundan bir yıl önce kampanya başladığında yazılmış ki yazıma başlık o hayırseverin mesajından dolayıdır.
Hesabındaki 87 centi gönderen hayırsever
Hayırsever vatandaş diyor ki, “ Sayın HTGV yöneticileri, kampanyanıza destek vermek için aylığımın gelmesini bekleyemedim. İnanın hesabımda şu an 87 cent var. Onu havale ediyorum şimdilik.”
Anladım ki o da dar gelirli ama bence ne büyük zenginlik. Milyonları olup da aylarca ne yapacağını düşünen mi, hesabında olan 87 centi gönderen mi daha hayırsever.
Yaptıkları yardımın anında, zamında yerinde ulaşması için azcık zülfü yâre dokununca kıyametler kopmuştu. Ne kalemimizi satmadığımız kalmıştı, ne birilerine yaranma çabamız.
Onlar ki milyoınluk servetleri ile 400- 500 bin Euroluk yardımlarını ite kaka bir yıl sonra yerine ulaştırıken, bu kardeşlerimiz 87 centlerle 1 milyon Euroyu peyder pey yerine ulşatırmakta. Dün haber olarak da yazdığım gibi, ilk aylarda ısıtıcı, su, çadır, seyyar tuvalet, battaniye, sonra şartlara ve ihtiyaçlara göre düzenli yardım.
Hani Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u kuşattığında Bizanslıların meleklerin cinsiyetini tartıştığı gibi bizim hayırsever milyonerlerimiz de “ Yavuz Nufel’i iftara davet etsek mi etmesek mi” tartışması yapmış, sonuç aleyhime çıkmış, Fıkra gibi, ama iyi de olmuş. ( Cem Yılmaz’ın dediği gibi ya bazı fıkralar harbiden gerçekmiş )
Ha, bir de basın listesinden de çıkartılmışım, ne gam ama şimdi yataklara düşeceğimi mi sanıdılar acaba. Ben de onları insanlık listesinden çıkarırım olur biter.
Demek ki neymiş bir yanda maddi güç ve maddi gücün etrafında pervane olanlar, bir yanda tek başına kalemiyle yüreği ile bir şair gazeteci. Gerçekten haber olacak bir durum olduğunda liste miste dinlemem kapıdan almasanız ben bacadan da girmesini bilirim.
Ara not: Aman derim aman ha, bu ilkokul kitaplarındaki Rüzgar ile Sivisinek hikayesi değildir. ( Entel birikimi olanlar mutlaka bu hikayeyi biliyordur. ) Ne ben kimselere sivrisineklik yapmaya kalktım, ne de kimseler bana rüzgarlık yapmaya kalktı.
Sana Kurban payı vermiyorum çünkü…
Hollanda’ya yeni geldiğim yıllar oruç 20 küsür saat. Okul, iki ayrı iş derken oruç tutmuyorum haliyle. Ramazan bitti, Kurban bayramı geldi. O zamanlar oturduğum mahallede bir hacı dayı beni gördü ve aynen şunları söyledi. Yavuz efendi sana kurban payı getirecektim ama ramazanda balkonda sigara içerken gördüm seni o yüzden getirmedim” dedi.
Hacı hiç gerek yok ama madem öyle düşünmüşün ve yüzüme karşı bunları söyledin, kurban payımı senden öbür dünyada alacağım dedim.
Şu mübarek günde bırakın listeden çıkarmayı falan bunlar dünyevi küçük şeyler. Ben hep 87 centlik hayırseverin sofrasında yal yemeyi tercih ettim.
Umarım bir gün siz de o sana kurban payı düşmez diyen hacı dayı gibi, helalleşelim diye aramazsınız. Bugün şer olarak gördüğünüz bazı eleştirilerimin hangi dertlere şifa olan acı reçete olduğunu da gerekirse ve günü gelince yazarım.
Bayramda “ dark kitap“tan çıkacak kitabımın arka kapağına kendi de bir şair gazeteci olan, Yaşar İliksiz şöyle yazmış:
Eyvallah, bu sözlerden sonra beni listeden çıkarmakla dize, yola getireceğini zanneden ademoğulları, hepinizin servetini toplasanız benim gözümde 87 cent etmez… Bundan sonra olur ya “kaç paralık adamsın” diyenlere 87 centlik ağabey diyeceğim…
Yavuz Nufel- Nhaber.nl