Bize esip gürleyen Refik beyin ateşini Suavi’nin gözyaşları mı söndürdü, göz yaşları sel oldu da sele mi kapıldı Refik bey?
Eylül ayında bir kampanya için Hatay’a gittik/
Samandağ Belediye başkanı Refik Eryılmaz, kendine söz verilen konteynerlar verilmediği için esip gürledi.
(Ustamız İlhan Karaçay’ın tabiri ile “Cebinde Akrep olmayanların” parası ile değil ben kendi paramla, kitaplarımın parası ile gittim.)
Hatay Samandağ’da Belediye Başkanı makamında derdini anlattı, ben de yazıp çizdim, hatta video çektim.
HOTİAD bize söz verdi, araya Suavi’yi koydular söz verdikleri konteynerları vermiyorlar, dedi; bu işin peşini bırakmayacağım, dedi…
(BKZ: Yalı Çapkını – HOTİAD – Samandağ üçgeni… – N’haber (nhaber.nl) )
40 yıllık dostlarımız dediğimiz insanları karşıma almayı göze alarak yazıp çizdim.
Ne asparagas haberciliğimiz kaldı ne kalemimi satmadığım, ne de birilerine yaranma gayretinde olduğum!
Yine olsa yine yazarım…
Geçtiğimiz hafta sonu 11’i HOTİD’çı, 5’i gazeteci olmak üzere 16 kişilik Hollanda heyeti Hatay’a çıkartma yaptı, bahsi geçen konteynerları depremzedelere teslim etti.
Sana söz verip vermeyenler, karşı karşıya geldiğin Suavi oradaydı, burnunun dibinde. Duymadın mı, görmedin mi, bilmiyor musun?
Allah için, ben de sana, “geliyorlar” diye haber vermedim, çünkü üzerime vazife değildi.
Bak Başkan Refik beyim, Suavi konuşmasında ne demiş, duymamış olamazsın, ama ben Hollanda’dan giden 5 meslektaşımın ortak kaleminden çıkmış haberden adrese teslim olarak alıntı yapıyorum:
Suavi: “Bütün ailesini kaybetmiş gencecik yiğitlerle bir dostluk kozası ördük”
“Değerli depremzedeler, zor bir süreç yaşadık hep beraber. Burası, zorluğu yaşamış yüzlerce havzanın sadece tek bir hücresi. Çok büyük ve yaygın bir alanda sabaha karşı çaresizliğe yakalandı insanlar. Kendi adıma sırt çantamı alıp geldim buraya. Sağlık sorunlarım olmamış olsaydı buradan hiç ayrılmazdım. Bu kent ile hiçbir özel bağım yok, insan olmanın dışında. Ben buraya arama-kurtarma ve mimarlık eğitimi almış ve bu kentte konserler vermiş, şarkılar söylemiş; bu ülkenin bir evladı olarak geldim.
Depreme turne sonrası Diyarbakır’da yakalandım. Sırtımda bir tişört ve bir şortla yangın merdivenden kayarak indim. Yıkımın sadece Diyarbakır’da olduğunu sanmıştım ama, iki saat sonra bütün bölgeyi kapsayan büyük bir felaket olduğunu içim yanarak öğrendim.
Bir takım yeteneklere sahiptim bundan dolayı evimde oturup televizyon seyrederek bu zorlu süreci geçirmek bana göre değildi. Ve çıkıp buraya geldim. Adımız pek çok dedikoduya karıştı ama bunlara asla aldırmadan doğru bildiğimi yapmaya devam ettim.
Bu gibi durumlarda dedikodu, manipülasyon bir virüs gibi ürer. Ama müthiş bir şey yaşadık, bu süreç önyargıların kırıldığı bir dayanışmaya dönüştü. Ben bu sürece katkı veren, ne Valimizi ne AFAD yetkilisini ne belediyeyi tanımazdım. Tek bir sırt çantası ile geldim koskoca bir ailem oldu. 74 yaşında salya sümük ağlayarak gideceğim ben buralardan. (Suavi bu anda gözyaşlarına hâkim olamadı ve ağladı)
O kadar kirli şeyler yaşadık ki, oy kaygısıyla hareket eden ucuz siyasetçiyi de gördük ancak, hiçbir şeye aldırmadan etrafımızda, bütün ailesini kaybetmiş gencecik yiğitlerle bir dostluk kozası ördük ve adını da Dostlar Dayanışma Derneği koyduk. Bu dostluk ilelebet sürecek ama umarım yeni acılar üzerinden filizlenmez, başka sevinç ve keyiflere dönüşür.
Bu duygularla, ülkemizi temsil eden makam sahiplerini, ülkemizin konukseverliği ile karşıladığımız Sayın Büyükelçimizi, bu günün oluşmasında maddi desteği bulunan HOTİAD’ın değerli yöneticilerini; onun dışında kapıdaki çöpçüden tırı kullanan şoföre, AFAD’ın çalışanından bu sürece katkı veren isimsiz kahramanlar bir koza gibi ördüler. Hiç kimsenin kişisel becerisiyle, hareketiyle bu gelişmedi. Buradan alnımızın akıyla çıkarsak eğer, burada yaşamını sürdürecek olan insanlar itilip kakılmışlık hissetmeden, ötekileştirilmeden, “bize insanca değer verildi.” diyebiliyorsa; buradaki hazirunun tek kazancı bu olacak. Bu hak ediş, bu ahlâk ve terbiye ile, dayanışmanızdan duyduğum memnuniyet ile hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Doğukan Valimizin şahsında, devletin bütün kanadına, özellikle bu dayanışma sürecinde gösterdikleri duyarlılık ve insaniyet için yürekten teşekkür ederim.
HOTİAD tarafından sponsorluğu sağlanıp dayanışmaya dönüşen bu 21 metrekarelik mekânlar, üç ayrı grubun birebir faaliyetiyle eşit mesafede omuz omuza çalışmasıyla bu hâle geldi. Kuşkusuz bu koordinasyonları yaparken devletin ayağını her zaman bir dostluk ve dayanışma bilinciyle; hatta zaman zaman mevki gözetmeksizin büyük bir nezaketle yönettiğine tanıklık ettiğim Vali yardımcımız Doğukan Mızrak’a kalbi şükranlarımızı sunuyorum”
İşte böyle Refiik bey,
“Oy kaygısıyla hareket eden ucuz siyasetçiyi de gördük” derken özellikle ben kimi kastettiğini anlayamadım, siz anladınız mı?
Burası kitabın orta yeri Refik bey, ister cevap yazın açıklama yapın, ister yapmayın, artık umurumda değil. Ben gazeteci olarak da insan olarak da görevimi yaptım… Hakkın yerine oturmasına vesile oldum… Şimdi herkes memnun…
Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranma, şirin görünme, nemalanma gibi bir kaygım olmadığı için şimdi size de soruyorum: Bu kadar tantana Suavi’nin dediği gibi gerçekten oy kaygısı ile yapılmış ucuz siyaset miydi?” Öyle ise yazık, hem de çok yazık’
Bu durumda sen gel de “ Yazmasam olmaz” deme. Olacak iş mi?
Yavuz Nufel-NHaber.nl
Iste budur eline yüreğine kalemine sağlık
Karaman festivalini İlk defa gazetenizi gördüm ve yazınızı okudum.İlginç bir yazı.demek ki hep aynı.televizyonlarda da yardım kampanyası düzenlenmişti ve herkes meydanı boş bulunca milyon milyon salladı amma hala çoğu ödenmemiş iyi mi😁😁.başarılar dilerim