Filenin Sultanları Dünya Şampiyonluğunun ardından Avrupa Şampiyonu da oldu.
Kızlarımız Avrupa Şampiyonasında Finali Sırplara karşı oynarken Brüksel’deydim.
Öğlen saatlerinde gittim Brüksel’e, çarşı-pazar dolaştım.
Sokaklarda, meydanlarda gördüğüm yaşlı-genç, kız-erkek, çocuklar final maçını TV ‘den izleyecekler oldukları halde saatler öncesinden hazırlıklarını yapmışlar ya tutukları takımın ya da ay yıldızlı forma ile dolaşıyorlardı.
Salona gidip önce ikinci vatanımız Hollanda’nın İtalya ile 3.’lük maçını izledik. Hollanda, İtalyanları devirip 3. oldu. Hollanda vatandaşı olarak onlarla da gurur duyduk… Keşke finali Türkiye – Hollanda oynasaydı diye bir ah çektik…
Salon Türkiye-Sırbistan final maçı için saatler öncesinden hınca hınç dolmuştu. Finalin oynanacağı salonun etrafında içerideki insan kadar insan vardı. Hepsi ellerinde, yüzlerinde, giysilerinde Türk bayrağı Filenin Sultanlarını desteklemeye gelmişti.
Biletler günler öncesinden tükenmiş, karaborsada 1000 Euroya bilet satıldığı bilgileri geliyordu.
Herkesin tek amacı vardı Şampiyonluk!
Nihayet karşılaşma başladı. Nefes nefese geçen 5 setin ardından Filenin Sultanları Şampiyondu.
Maç sayısı ile birlikte salondan yükselen ağlama, sevinç çığlıklarını anlatmak mümkün değil.
Bir ara Dışişleri eski bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nu gördüm.
Hem o sevinci yaşamak hem de haber yapmak oldukça zordu, sağ olsun sevgili Yaşar İliksiz hem maçın sonucunu hem de benden gelecek haberleri dört gözle bekliyor anında okurlarımıza duyurmaya çalışıyorduk.
İkinci vatanımız 3.lük, Anavatanımız Şampiyonluk kürsüsüne çıkmış, İstiklal Marşımız okunurken inanın gözleri yaşarmayan, ağlamayan bir Türk bile göremezdiniz.
Gazetecilikte bu tür duygulara yer yoktur ama ben de kendimi o sevgi, duygu seline kaptırdığım için bir kare olsun gözü yaşlı insan fotoğrafı çekemedim iyi mi?
Olsun, takımı şampiyonluğa taşıyan Ebrar’ın göz yaşlarının ekranlara yansıyan görüntüsü taşları bile deler, eritir sanıyordum ama yanılmışım.
Ben bu duygu seline kendimi kaptırmış işimi unutmuşken Tarkan belirdi sahnede…
Sevinç, mutluluk, çığlıklar iki katına çıktı. Zaten maç boyunca salondaki herkes Tarkan’ın Milli Takım için yaptığı şarkı ile coşmuştu.
Bir de Tarkan’ı orada görmek hem Filenin Sultanları’na hem de seyircilere gerçekten büyük sürpriz oldu.
….
Şampiyonluk sevincini Türkiye’ye çok gören bazı insanlar maçın bitmesi ile başladılar klavye şövalyeliğine.
Cinsel tercihi dolayısı ile sosyal medyada kendisine hakaret eden Abdülhamit adlı şahsa “Boş Yapma Abdülhamit” yazılı dövizle cevap vermesi olay oldu.
Kullanıcının adı Abdülhamit…
Ne desin, Süleyman mı desin…
Ne var bunda, Çakma Abdülhamit’in Ebrar’a laf söyleme hakkı olacak, Ebrar’ın olmayacak öyle mi?
Bakın bu konuda “sözde duyarlı” insanların ne kadar çifte standartlı, ne kadar iki yüzlü, ne kadar absürt oldukları konusunda bir iki örnek vereyim.
İyi dinleyin Ebrar’ı ve Tarkan’ı tefe koyanlar:
Bir zamanlar Ahmet Kaya’yı linç edenler gizli gizli Ahmet Kaya dinlerdi.
Bir zamanlar, Bület Ersoy’a, Cumhurbaşkanı Özal’ın pembe nüfus kağıdı vermesine Köşke davet etmesine ses çıkarmazdı.
Bir zamanlar, Sanat Güneşi Zeki Müren’i herkes bağrına basardı.
Bir zamanlar, Hollanda’da Yunus adlı 9 yaşındaki çocuğun koruyucu aile olarak Hollandalı eş cinsel çifte verilmesine veryansın ederken bir Türk koruyucu aile bile olmamasını eleştirmezdi.
Bir zamanlar, yurtlarda çocuk tecavüzcülerine Ebrar’a, Tarkan’a saldırıldığı kadar kimse saldırmazdı.
Bir zamanlar, hem de zeka özürlü kardeşlerine yılladır tecavüz edip hamile bırakan erkek ağabeylerine ( birisi imam ) kimse bu kadar kızıp köpürmemişti.
Bir zamanlar, mendil değiştirir gibi sevgili, koca değiştiren sanatçılara topluma kötü örnek oluyor, aile yapısını bozuyor diyen olmamıştı.
Başınıza Ebrar kadar taş, Tarkan kadar dolu düşsün.
Beddua ediyorum çünkü, ben de Filenin Sultanları’nın haberini yaptım, Tarkan’ın Filenin Sultanları’nı kutlamak için geldiği görüntüyü sosyal medyadan paylaştım diye bana bile demediklerini koymadılar.
Özelden, sahte hesaplarla ağıza alınmayacak hakaretleri bir fazlası ile iade ediyorum.
Ayrıca, eşcinsellere destek için eş cinsel renklerden oluşan pazu bandını takmayan Hollanda’da yılın Futbolcusu seçilen Orkun Kökçü’yü de savunan yine bendim.
Hani, yaratılanı seviyordunuz Yaradan’dan ötürü?
Hani, demokrasi fikir özgürlüğü?
Demokrasilerde kozlar sandıkta paylaşılır…
Hâ şunu da belirteyim! Hemen bana, döşenmek için klavyeye sarılmayasınız diye açıklama yapayım…. Kişilerin bireysel yaşam tercihlerini kullanması başka bir şey, propagandasını yapması, toplumda hoş görülmemesine rağmen yaygınlaşması için organize karanlık işlere karışması başka şey… Bu noktada eşcinsel örgütlenmelerin hak ve özgürlük maskesi altına toplumun ahlak yargılarından ve inançlarından kaynaklanan hassasiyeti aşağılamasına da en başta ben karşı çıkarım. Benim sözüm sapla samanı karıştıran ve bireyleri tercihlerinden dolayı aşağılayanlaradır…
Sosyal medyada hakaret içerikli siyasi fikirler, eleştiriler ve küfürler sadece o insanların acizliğini gösterir.
Tıpkı fırsattan istifade paylaştığı bir görselle “sadece Sırplar’ı yenmediler” diyerek içindeki Osmanlı düşmanlığını dışa yansıtan ve atalarına nefretini açığa vuran bir zevzek gibi…
Unutmadan yaşadığım ve duyduğum bir olayı anlatarak yazmasam olmaz diyeyim.
Hollanda’da bir cami cemaatinden vatandaşımız öyle karşıymış ki bu durumlara.
5 yaşından itibaren oğlunu yanına alır camiye gelir, oğlu ile güya oldukça fazla ilgilenirmiş.
O caminin din görevlisi anlattı: Ağabey bu vatandaşımıza bu çocuğa böyle davranma, sabah bırak uyusun namaza getirme o daha çocuk. Çocuğun yanında böyle şeyler konuşma diye çok nasihat ettim.
Dinlemedi. Hollanda’da görevim bitti. Türkiye’ye döndüm. O vatandaşımızın oğlu aynı zamanda öğrencimdi. İyi, çalışkan, terbiyeli bir öğrenciydi. Yıllar sonra beni sosyal medyadan bulmuş. Biraz sohbet ettik, okulunu bitirmiş mesleğini eline almış. Haliyle evlenip çoluk çocuğa karışacak yaşa gelmişti. Sordum, utanarak sıkılarak bana ne dedi biliyor musun, Hocam evlendim ama sizin düşündüğünüz şekilde değil, dedi. Ne demek istediğini anlamadım önce, her halde birlikte yaşadığı biri var diye düşündüm. O yüzden sıkılıyor sandım. Hayır Hocam ben 18 yaşıma gelince Amsterdam’a taşındım, kendi cinsimden biri ile evlendim, dedi.
Hani derler ya “sevmiyorsan da sevmediğin insandan evinde fazla bahsetme ev halkına meşhur edersin!”
Yukarıda ettiğim bedduayı telafi etmek için bir dua Yazmasam olmaz:
Allah bu acımazsız linç tayfasına Ebrar Karakurt, Tarkan veya Bülent Ersoy gibi bir hayırlı evlat nasip / torun etsin.
Amin…
Yavuz Nufel – N’haber.nl
zelzele dolayisi ile koluna takim kaptani olarak acilarinizi paylasiyoruz pazubanti takmayan Tadic .Fenerbahceye geldi diye yere goge sigdirilamiyor kendi cinsi tercihi dolayisindan dolayi Milli oyuncu tukaka hadi ordan munafiklar eline saglik kardesim
Güzel yazı emeğinize sağlık.
Duygulandım..
Kaleminize sağlık şahane bir yazı ..