Mart 2022 tarihli yazımın başlığı:
“HOTİAD’ın muhtemel* olarak yeni başkanı” idi..
O yazının son bölümü ise şöyle bitiyordu:
Bundan sonra kim başkan olur, sorusu takıldı dün akşam aklıma… Çünkü Hikmet beyi yorgun gördüm…
Elbet er ya da geç Hikmet bey de bayrağı devredecek…
Ama kime?
Aklıma gelen isimlerin başında Faruk Halıcı var…
Mehmet Keskin ve Zülküf Yılmaz ise kuvvetli 3 ihtimal arasında.
İlhan Döne veya Behzat Eren olursa da sürpriz olmaz..
…
Aradan neredeyse iki sene geçti.
Bu süre içinde düşündüm taşındım, uyuz oldum kaşındım, tek bir isim üstünde karar verdim.
Madem zenginin parası züğürdün çenesini yorar diye bir tabir var, para ile pek işim olmadığından ben de onlara göre bir züğürt enişteyim, çenemi olmasa da klavyemi yorarak tabirin hakkını verelim…
…
Evet tek adayım Murat Ateşalp.
Karizma yerinde, giyim kuşam, mevcut HOTİAD üyelerinden en şık giyineni. Boyu benim kadar kısa ama olsun.
Ellleri ceketinin ollarında kaybolmuyor. Ceket başta olmak üzere kollu bir giysi aldığında ilk işi kol boylarını koluna göre kısalttırmak oluyor. (Ayağını yorganına göre uzat derler ya bu söz zenginlerde ceket kollarını koluna göre kısalt olarak kullanılıyor olabilir. )
Aleşalp’in özelliklerinden birisi de Türkçe, Almanca, Hollandaca, İngilizceyi ana dili konuşuyor olması.
Zenginlik dersen kimseden aşağı kalır yanı yok.
Diyeceksiniz ki o HOTİAD’dan ayrıldı.
Olsun, dönmesi zor mu?
Kavgasız, gürültüsüz medeni bir şekilde ayrılmasını bilen, dönmesini de bilir elbette.
Peki neden geçen yazımda aklıma ilk gelen isim Faruk Halıcı dediğim halde karar değiştirdim.
Cumhuriyet resepsiyonları olmasa haberim olmayacaktı.
Bana küsmüş yada kızmış…
Çünkü 13 yıldır her karşılaşmamızda, telefonda görüşmelerimizde “Enişteeee” deyince ağzından bir enişte daha çıkan Faruk kardeş artık bana enişte demedi, yüzüme bakmadı, her zaman takdir ettiğim o gülmesi ile gülmedi..
Dünyanın sonu değil, olsun…
O bana enişte demedi diye boşanacak halim yok.
Hala mutlu bir şekilde inatla ve severek Yozgat’ın milli damadıyım…
Yüzüncü yıl resepsiyonlarında üç kere karşılaştık, birinde kerhen uzattığım eli sıktı, ikincisinde beni görünce, “Eyvah, burada yine inşallah bana bir şey sormaz” der gibi; cuma namazlarında farzı kılıp sünneti kılmadan koşar adımlarla camiyi terk edenler gibi uzaklaştı.
Oysa bana sponsor olacaktı 60. yıl için.
Hoş benim şom ağzım, serseri kalemim yüzünden…
Yazdın da ne oldu, bak Faruk Halıcı’yı da küstürdün…
Şimdi kilime, hasıra razı ol…
Yazmasam olmazmış, yazdın da başın göğe mi erdi…
Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olduk misali Faruk beye Halıya giderken evdeki kilimden olmayalım, demem lazım normal şartlarda ama demiyorum, demeyeceğim de…
Kilimde, hasırda hatta kuru yerde otururum yine de halıya minnet etmem…
Hani BŞKYRD’si olduğu HOTİAD ile ilgili Samandağ yazımla Halıcı’nın halısına basmışım demek ki. BŞK ( Başkan) bir şey demezken, delikanlıca demokratik bir şekilde cevabını verdi yorum yaptı, aynen yayınladım bir sonraki yazımda ben de cevabını verdim. BŞK’nin YRD’sine ( Yardımcısı ) ne oluyor anlayamadım.
Yorum yaptın da yayınlamadık mı, dönerine çiğ, tavuğuna kışt mı dedim. Hem de Cumhuriyetin 100. Yılında ne bu şiddet ne bu celal?
“Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sanacak. Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.”
…
Herkes zengin olabilir ama okumak, okuduğunu anlamak ve adaletli olmak ayrı bir erdemdir.
Her zengine, nasip olmaz!.. BŞK’den ve BŞKYRD’lerden Samandağ’dan yazdığım yazıya teşekkür beklerken uğraştığım konulara bak.
(Olsun, hafta sonu çarşıya hareket, muhabbetlere baharat olsun bu yazım)
Ama sormadan edemiyorum kendime, bu HOTİAD’ın içinde hiç mi okuduğunu doğru anlayan yok. Ya BŞK, ya BŞKYRD bu Yavuz Nufel’i sevmem ama yazdıklarında bir şey yok adam kitabın ortasından konuşayım yazayım derken sayfa sayfa tam ortası olmamış, bir iki sayfa sağa/ sola kaymış o kadar diyebilecek kimsenin olmaması düşündürücü.
Eğer bu yazıyı buraya kadar okuyup yeter lan diyen olursa hafta sonu için nostaljik bir-iki film tavsiye ederim. Ya Kemal Sunal’ın Tosun Paşa’sı ya da Sadri Alışık‘ın Ali Baba ve Kırk Haramiler filmi.
…
Başkan dediğin idare edici, çözüm bulucu, güler yüzlü, eleştiriye açık olmalı.
36’da bir sorumluluğu olduğu bir olayda 36 kişinin yerine / adına kin tutmaz…
Hoşgörülü ve sabırlı olur.
Kısaca bu yazım benim gözümle, an itibarı ile BŞKYRD’nin başkanlık vasıfları yerinde değildir. raporumdur.
Genel kurul ne zaman, ne zaman başkanlık seçimi yapılır, mevcut başkan bir dönem daha kalır mı ( Umumi arzu ve istek üzerine) bilemem ama o zamana kadar, bence söylediklerimi ciddiye alır yine eskisi gibi “ Enişteee” diye seslenirse bana fikrim değişebilir…
Fakat bir kez daha yazmam gerekirse, an itibarı ile Murat Ateşalp’ın “kumaşı” Faruk Halıcı’dan daha alıcı…
…
Temel Dursun’a bir bilmece sormuş:
-Sarıdır, kafeste durur, cik cik eder?
Dursun saatlerce düşünmüş,
– Bilemedim, sen söyle nedir? Temel:
– Hamsidir, Hamsi, deyince Dursun:
– Ula hamsi sarı olur mi? Temel:
– Boyarsun… Dursun:
– Peki hamsi kafeste durur mi? Temel:
– Koyarsun… Dursun:
– Ula uşağum, hepsini anladum peki, hamsi cik cik eder mi? deyince Temel keyifle:
– Ula Dursun bu bir bilmecedur, o kadar da yanıltmaca payı olsun, der…
Şimdi sorayrum size Murat Ateşalp HOTİAD’a başkan olur mu, olmaz mı?
…
Benim başımı ağrıtan bir konudan kurtulmanın tek ve en etkili ilacı yazmak.
Yazdım baş ağrım geçti…Yüzüncü yıl resepsiyonlarında biraz da dişim sızladı, ama ağrımadı!
Olur ya da dişim ağrırsa geçmesi için o konuyu da o zaman yazarım.
Şimdilik dişimin sızısını yazmam doğru olmaz, arkadaşımız bizim mesleğe TV Gazetecisi olarak yeni başladı. İzliyorum ara sıra, başarılı da buluyorum yeminle. Benzini Shell’de akılı kelden alacaksın sözü cuk oturuyor. Abartmıyorum mizah yapmıyorum.
Hafta sonu ağır yazılar yerine mizahi şekilde “ Yazmasam olmaz” olmazdı.
Not: Yorumlarınızı bekler gözlerinizden öperim.
Yavuz Nufel – Nhaber.nl
Ilginç bir yazı ama tam yerinde olmuş gelmeden geleceği sinyal veren mizahî bir yazı türünden.
Yorum yazmak istemeyenler kesin bana Özel yazı yazar diye korkanlardir. Helede bu dönemde kimse gıkını çıkartmıyor.
Anlaya sivrisinek saz, anlamayana savul zurna az gibi anladım ve hemde çok net!